Türk gazetecisinin ahlâk sorunu
By Tahsin K. on Tem 8, 2012 in medya, Toplumsal Ahlâk, Türk Basını
“… Haberi doğru veriyor mu bizim gazeteler sizce?
Her zaman yanlış haber vermiyor. Gerçi yanlış haber vermek bile, haberin en az yarısını vermek demektir. Bazı gazetelerin haber vermede bir öncülüğü var. Ama genelde gazeteler, verilmesi gereken önemli haberleri atlıyor. Mesela Güneydoğu’daki gelişmeler, Türkiye’deki gazeteler tarafından yeterince ve sık sık iletilmiyor oku” yucuya. Ben her zaman Güneydoğu’ya gidiyorum. Orada bir gazeteci olarak pekçok şey görüyor ve yapıyorum. Ancak bunlar, gazetelere yansımıyor. Türk gazeteci arkadaşlar, genellikle görevlerini yapıyor, haberi yazıyor ve gazetesine veriyor ama her nedense bu haberi gazeteler okuyucusuna iletmiyor ve onu bilgilendirmiyor. Mesela Yaşar Kemal’in Der Spiegel’de yayınlanan ve suç sayılan makalesi, Türk basınında yayınlanamıyor. Basın, bu konuda bir dayanışma bile göstermedi.Dayanışma bir yana, basın ikiye ayrıldı biliyorsunuz. Kimileri Yaşar Kemal’i destekledi, kimileri çok ağır bir dille eleştirdi, vatan haini ilan etti.
Evet. Ama Yaşar Kemal’in Der Spiegel’de neler yazdığı nı Türk okuruna olduğu gibi açıklamak gerekirdi. O yazı yayınlanmadı ve Yaşar Kemal suçlandı.Bizdeki köşe yazarı savaşlarını izliyor musunuz?
İlgiyle izliyorum tabii. Ama rahatsız edici şeyler yazıyorlar birbirleri hakkında. Birbirlerine karşı aşırı derecede önyargılılar. Zaten Türk basını birçok konuda önyargılı ve bu önyargı, yayınlara da yansıyor. Bu da beni doğrusu çok rahatsız ediyor …” (Yalçın Çetinkaya – Andrew Finkel/Aksiyon)
… Bu konuda e-kitap okumak için…
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası
Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen, fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.