Aygün’ün kaçırılması Aldo Moro’yu hatırlattı
By Tavit Kilimciyan on Ağu 13, 2012 in Devlet Terörü, Ergenekon Nedir?, Kürtler, PKK
“1963 – 1968 ile 1974 – 1976 tarihlerinde İtalya Başbakanlığı yapan Hristiyan-Demokrat lider Aldo Moro 16 Mart 1978‘de Kızıl Tugaylar adı verilen Komünist bir örgüt tarafından kaçırıldı ve öldürüldü… Daha doğrusu İtalyan hükümeti’nin bize anlattığı resmî şekil buydu. Aldo Moro o dönemin “öcüsü” hem de komünist bir örgüt olan Kızıl Tugaylar‘ın elinde 55 gündür rehin bulunuyordu öldürüldüğünde. Peki, bir cinayet işlendiğinde yapılacak ilk şey nedir? Elbette bu cinayet kime yaradı diye sormak.
Şimdi zamanı 55 gün geriye alalım ve Aldo Moro’nun kaçırılmadan önce nelerle uğraştığına bir bakalım…. Rastlantıya bakın ki Moro’nun kaçırıldığı gün (16 Mart 1978) İtalyan Parlamentosu’nda çok özel bir toplantı için hazırlık yapılıyor. Meclisin üçte biri komünist milletvekillerinin elinde. Yıllardır süren “Sovyet uşağı komünistler” ile “ABD uşağı burjuva” çekişmesine son verecek bir hükümet kurulmak üzere. İtalyan komünistler Sovyet Rusya ile göbek bağlarını kesmişler, ülkelerinin geleceği için siyasî rakipleriyle uzlaşıyorlar. Sadece İtalya değil bütün Batı Avrupa için bir ilk söz konusu: Komünistler ve Hristiyan-Demokratlar bir koalisyon hükümeti kuracaklar.
Yine rastlantıya bakın ki adamımız Aldo Moro İtalya’yı rahatlatacak bu uzlaşmanın mimarlarından. Yıllardır İtalya’nın içinde bulunduğu ekonomik, politik ve sosyal bir krizi sonlandırmayı amaçlayan Komünist Enrico Berlinguer (fr, ing, alm, ita) ile compromesso storico (=Tarihî uzlaşma fr, ing, alm, ita) projesi üzerine çalışıyor.
Komünistler heyecanlı ve sevinçli. Müzmin muhalefet dönemi sona eriyor. İlk defa ülke yönetiminde söz sahibi olacaklar. Ama Komünist Rusya paylaşmıyor bu sevinci ve büyükelçiliği vasıtasıyla da her fırsatta belli ediyor. Zira “kokuşmuş burjuva” ile masaya oturan, hatta hükümet ortaklığına giren bir Komünist parti diger ülkelerdeki komünistlere kötü örnek olabilir.
ABD tarafında da büyük bir sevinç belirtisi yok. ABD ordusunun Akdeniz’i kontrolünde kilit rol oynayan askerî üsler var İtalya’da. Bu ülkenin yönetiminin kısmen de olsa komünistlerin eline geçmesi asla kabul edilebilecek bir durum değil. Hem zaten ikinci dünya savaşı sonundaki Yalta konferansıyla ABD’nin “elinde kalmış” bir ülke olan İtalya neden kamp değiştirecekmiş ki? ABD’nin o zamanki çıkarları İtalya’nın demokrasi ile yönetilmesini gerektirmiyor. Halkı temsil eden ve haliyle çok renkli olacak bir meclis değil halkı halka rağmen yöneten faşist bir azınlık çok daha avantajlı. Zira kendi halkından korkan her rejim gibi kendisine silah yardımı yapacak ağabeyi ABD’nin emrinde olacak.
İşte bu satranç tahtasında Aldo Moro’nun kaçırılması ve öldürülmesiyle sonuçlanan olaylar zincirindeki rastlantılara biraz daha zoom yapmakta fayda var: Moro’nun kaçırıldığı saate yani sabah 8 sularında İtalyan gizli servisinde görevli bir grup normal çalışma saatlerinden daha erken bir saatte toplanıyorlar.” TAMAMI
Kendi ülkesini işgal eden ordu
Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.