RSS Feed for This Post

Benlik şuuru ve Lisan: “Hayır”a “Evet” Demek

“… küçük bir çocuk “hayır” dediğinde, size seçimini anlatmaya çalışıyor ve size onu, onun sevdiklerini ve sevmediklerini bildirmeye çalışıyor … Lütfen “lütfen” ve “teşekkür ederim” deyin. Lütfen çocuğunuza bir şeyler emredip durmayın, yapabildiğiniz zaman sebeplerini açıklayın. O sizin yaptığınız gibi yapar- o kendisini sizinle tanımlıyor. “Lütfen ve “teşekkür ederim” i kullanın ve lütfen çocuğunuzdan özür dilemeyi unutmayın- bu şekilde bu beceriyi de öğrenir …

Yazan: Paul C. Holinger, M.D

Bebeklikten ilk çocukluğa geçiş önemli çünkü bu süreçte çocukları anlamamıza yardımcı olacak üç önemli gelişim aşaması var. Özetle, yaklaşık 18 aylık sürede (1-3 yaş arası) üç konu ilk çocukluğa ulaşmanın haberini vermek için ortaya çıkıyor: dil, öz bilinç ve hareketlilik.

Lisan döneminin başlangıcında “HAYIR” kelimesi çıkar sahneye! Neden? Çocuğun kendisini bağımsız, özerk – anne babasından ayrı ve farklı ve bazen anne babasının duygu ve istekleriyle çatışan duygu ve fikirleri olan-  bir birey olarak kabul ettirmeye çalışmasının bir göstergesidir bu. Onun gelişim sürecinin doğal bir parçasıdır yani. Gitgide artan bu öz bilinç ve ayrılık sıklıkla bu ambalaj içinde gelir: “HAYIR!”

Bu konuyu şimdi gündeme getiriyoruz çünkü dil ile bağlantılı. Ünlü psikanalist tıp doktoru John Gedo şöyle ifade ediyor:  “Benlik şuuru sözsel iletişim kazanımıyla paralel olarak ancak iki yaşın sonuna doğru kazanılıyor.” Ayrıca Gedo, kelimeleri duygulara dönüştürmenin önemi konusunda yorumlar yaparak dil ve öz bilinç konusu üzerinde duruyor: “Bu aşamada çocuklar semboller sisteminin etkilerini öğrenme yeteneğine sahip olurlar; sonuç olarak duygusal öz bilinç ediminde etkin olurlar.”

“Hayır” Demenin Önemi

Hayır” kelimesinin kullanımının başlaması bir çatışma olarak görülür. Belki size garip gelecek ama… “hayır” çocuğunuzun kazanacağı harika bir kelime aslında. Meselâ bakın, yetimhanelerdeki çocukların duygusal yoksunluğu üzerine çalışan Rene Spitz: İnsan İletişiminin Oluşumunda Evet ve Hayır isimli kitabında çocuğun “HAYIR” diyebilmesinin gelişimsel önemini vurguluyor. Yaygın görüşün aksine anne babalar Hayır’ları hoş karşılayabilir çünkü Hayır’lar çocuğun kendisini tanımlamasını başlangıcıdır: Benim ya da ben değilim; sensin ya da sen değilsin; evet ya da hayır; kötü ya da iyi. Bunlar açıkça zıt kavramlar- çift kutuplu evet ya da hayır- ve bu çocuğun dünyayı ve kendini onun içinde nasıl tanımladığını gösterir.

Çocuğunuz niçin bu kadar çok “hayır” diyor?

Bir sebebi “Hayır” ı çok fazla duyuyor oluşu! Ayrıca “Hayır” sevmediği şeyleri belirtmenin kolay bir yolu. Zira çocuk henüz karışık bir açıklama yapmak için gerekli lisana sahip değil. Aslında yetişkinler olarak da çoğumuz için de sevdiğimiz şeylerden ziyade sevmediğimiz şeyleri söylemek daha kolay. Birinin neyi sevdiğini söylemesi daha karmaşık bir işlem. Bu bir isteği tanımlamak ve onu kelimelere dökmeyi gerektiriyor. Bu çoğunlukla bir yetişkin için bile kolay değil. Seçenekler listesi sunulduğunda çoğu insan en az sevdiklerinin çıkararak karar vermeye meyillidir. Sonuç olarak çok küçük bir çocuk “hayır” dediğinde, size seçimini anlatmaya çalışıyor ve size onu, onun sevdiklerini ve sevmediklerini bildirmeye çalışıyor.

Araştırma, Dil ve Cesaretlendirme

Bazı ebeveynler sözlerini çok sık “hayır” diyerek bitirebiliyorlar. Bu konuda bir etüdden bahsetmek gerekirse… Hart ve Risley 42 çocuk ve anne babaları arasındaki dil etkileşimi üzerine çalıştı., aileler tarafından kısıtlı kelime kullanımı ile sonraki dönemlerde çocuğun başarısızlığı arasındaki ilişki konusunda hayret verici bir etkeni keşfettiler:

“Üst sınıf bir ailedeki ortalama bir çocuk her saat 32 olumlu cevap ve 5 yasak işitiyor, 6 cesaretlendirmeye karşı bir engelleme.  İşçi sınıfı ailesinden ortalama bir çocuk saatte 12 olumlu cevap ve 7 yasak biriktiriyor, 2 cesaretlendirmeye karşı bir engelleme. Sosyal yardımla yaşayan ortalama bir çocuk ise saatte 5 pozitif ve 11 yasak işitiyor, bir cesaretlendirmeye karşı bir engelleme. Bu, 5200 saatlik bir yılda, toplamda üst sınıf ailede 26 000 engellemeye karşı 166 000 teşvik, işçi sınıf ailesinde 62 000 teşvike karşı 36 000 engelleme ve sosyal yardımla yaşayan bir ailede 26 000 teşvike karşı 57 000 engelleme oluyor.”

Tüm bunları özetleyelim. Üst sosyoekonomik statüdeki aileler çocuklarıyla konuşurken 6 cesaretlendirmeye karşı bir yasak kullandılar. Orta sosyoekonomik seviyedeki aileler iki cesaretlendirmeye karşı bir yasak kullandılar. Şaşırtıcı olan alt sosyoekonomik statüdeki aileler 1 cesaretlendirmeye karşı 2 yasak kullandılar. Bu uyuşmazlığın sebepleri açık değil; muhtemel açıklamalar mevcut ama çok fazla. Cesaretlendirmedeki bu farkın uzun ve kısa vadeli etkileri de açık değil.

Bununla birlikte bir resim ortaya çıkmaya başlıyor: daha üst sosyoekonomik seviyedeki aileler daha fazla kelime kullanıyor ve onların çocukları daha alt seviyedeki çocuklara göre daha hızlı büyüyen daha geniş bir kelime haznesine sahip oluyor. Bu ev hayatının herhangi bir müdahaleden daha fazla hayati öneme sahip olduğunu gösteriyor.  Böylece slogan “erkenden ve sıkça kelimeler kullan” olabilir.

Cesaretlendiren / engelleyen iletişimler hakkındaki mevcut bilgi karışık. Buna rağmen en temelde eldeki bilgiler burada sunulan duyguların bir sonucu olan çocuğu besleme ve onu cesaretlendirmeyle ilgili fikirle uyum içinde: olumlu duyguları doruğa çıkar ve olumsuz duyguların sebeplerini (ifadeyi değil) en aza indir.

Özellikle amaç, ilgi (merak) duygusunu cesaretlendirmek. Öğrenmeyi, keşfetmeyi ve yaratıcılığı tetikleyen, meraktır ve bunu engellemeyi istemeyiz.

Kelimeler ve Sosyalleşme – Bir Örnek

Bazı ailelerin çocuklarına kibar konuşmayı öğretirken yaşadıkları zorluklarla kıyaslandığında “hayır” kelimesinin sürekli engellemesi itaat gibi görünebilir.  Ne var ki ” lütfen” ve “teşekkür ederim” i çocuklara söyletmek, onları kapa çeneni demekten ya da küfretmekten ya da birine aptal diye seslenmesini engellemekten daha kolay. Ne yapmalı?

Çocuklar duygularını tanıma ve bilmeye daha olumlu ve daha hızlı cevap verirler. Örneğin, eğer bir çocuk ona bakmak için gelen büyükannesine karşı şımarık davranıyorsa, çocuğa durmasını emretmek ya da söylediği kaba şeylerden dolayı onu cezalandırmak işe yaramayacaktır. Tekrar geri çekilin ve kendinize sorun: Burada neler oluyor? Duygular neler?  Cevap:  sıkıntı ve öfke.  Ne hakkında?  Evet işte bu sizin almayı istediğiniz cevap. Çocuğunuz size bunun cevabını veremeyecektir. O henüz bunu sözcüklere dökecek kapasiteye sahip değil. Siz bunu düşünmeli ve tahmin etmelisiniz.

Durum ne? Anneanne (ya da bakıcı) anne ve baba dışarı çıkacağı zaman eve gelir. Belki de çocuk anne baba evden ayrılacağı için öfkelidir ve anneanneyi hedef alır. Çünkü o üzücü gerçeğin bir işaretidir. Ebeveynler çocukların duygularını tanımalı ve sınıflandırmalıdır. ” Biliyorum anneannen gelince senin için bu üzücü oluyor. Çünkü baba ve annen gidiyor. Ben ayrılıyor olduğum için bana sinirli olduğunu söylersen bunu anlarım ve bana gerçekten öfkeleniyorsan yine tamam. Ama lütfen anneannene ondan nefret ettiğini söyleme. Bu onu üzüyor ve özellikle bana kızgınsın ona değil. Senin üzüntünün sebebi o değil- sen ben ayrılacağım için üzüntülüsün ve o bir temsilci anne değil! Anlamlı geliyor mu?”

Gerçek hisler açığa çıktığında çocuğun ne kadar sakinleşeceğine hayret edeceksiniz ve sonra birlikte bir çözüm bulabilirsiniz. Bu şartlar altında ben bir kere bir çocuğun bu durumu kavrayarak anneannesine “Bazen seni seviyorum” dediğini duydum.

Küfür ve Argo – Sözlüğe Ulaşın

Sözüm ona “kötü sözler” problemi ne olacak? Çocuğunuz kelimeleri duydukça ve söyledikçe, kaçınılmaz olarak anne babaların “kötü” kelime olarak hissettiği: nefret etmek, lanet, pislik gibi şeyler söyler. Geçmişte, bazı bakıcılar çocuğun ağzını sabunla yıkamış, ağzına acı biber sürmüş ya da en azından  “biz böyle sözler kullanmayız” diyerek çocuğu etkilemiş olabilir.

Bununla beraber, bu yaklaşımla ilgili sorunlar var: birincisi, bu yaklaşım davranışsal itaati sağlamak için utanç ve korkuyu kullanır; ikincisi, genel olarak dil ve kelime öğrenme ve konuşma noktasında engelleyici bir süreç yaratır.

Çözüm nedir? Kolay! “Sabuna değil sözlüğe bakın!” Beynin uyarıcı arayan bilgi işleyen bir organ olduğunu hatırlayın. Çocuğunuzun kelime hazinesini ve bilgi fonunu  bu kelimelerin anlamlarına sözlükten bakarak onunla birlikte genişletebilirsiniz. “Bok” un eş anlamlıları pislik, dışkı, saçma, önemsizdir.

Genellikle bu “kötü sözcükler” yoğun duygular yansıtır (“Kahretsin!” “Bok!”). Böylece siz bu duyguları sınıflandırmak için engellenme, öfke vb. gibi başka imkânlara da sahip olursunuz. Bu tarz tartışmalar suçlamayı azaltır ve sözüm ona “kötü sözler” in şok etkisini götürür. O zaman çocuğunuzun hangi kelimeyi nerede ve ne zaman kullanacağını anlamasını sağlayarak sosyalleşmesi için çalışabilirsiniz.

Güçlü Kelimeler: Lütfen, Teşekkür Ederim, Üzgünüm

Dilin başlangıcının yarattığı başka bir fırsat çocuğunuzun “lütfen, teşekkür ederim, özür dilerim” in gücünü anlamasını sağlamanızdır. Dünya, kolayca lütfen, teşekkür ederim diyen ve uygunca özür dileyen bir çocuğa çok daha iyi karşılık verir. Peki, bir ebeveyn bunu nasıl başarabilir? Bu sözcükleri çocuğunuza söyleyerek! Lütfen “lütfen” ve “teşekkür ederim” deyin. Lütfen çocuğunuza bir şeyler emredip durmayın, yapabildiğiniz zaman sebeplerini açıklayın. O sizin yaptığınız gibi yapar- o kendisini sizinle tanımlıyor. “Lütfen ve “teşekkür ederim” i kullanın ve lütfen çocuğunuzdan özür dilemeyi unutmayın- bu şekilde bu beceriyi de öğrenir.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin