Ben, kendim ve ötekiler
By Sevinc Gul on Ağu 25, 2012 in Ben kimdir?, İnsan
“Yaptığım işi başkasına beğendirme çabam yoktur benim” diye geçiriyorsun içinden. Yaptığın yemeği senin beğenmen yetiyor da artıyor bile. Sofradakilerin ne düşündüğü ile ilgilenmiyorsun hiç. “Harika olmuş!” deyip demeyeceklerini dert etmiyorsun. Başkalarının seni beğenip beğenmemesi umurunda değil. Onlara kendini beğendirme köleliğinden kurtulmuşsun. Özgürsün, rahatsın.
Yaptıklarını sadece senin beğenmen yetiyor. Mesela, giyinip kuşanıyorsun. Ya da aynanın karşısına geçmişsin, süsleniyorsun. Bir başkası ya da başkaları için süslenmediğine öyle eminsin ki. “Ne kadar hoş olmuşsun!” denilip denilmemesi hiç derdin değil. “Ne kadar hoş oldum” demen yeterli ve kâfi geliyor sana.
“Ben beğeneyim yeter” diye geçiriyorsun içinden. Kimsenin gözüne girmeye çalışmak gibi bir derdim yok, diye düşünüyorsun gururla. Yanılıyorsun. Hâlâ gözüne girmeye çalıştığın biri var: Kendin.
Aynada sana bakan bir çift göz var, baksana. Nasıl da inceliyor seni. Yüzünün her ayrıntısına nasıl da dikmiş gözünü. Ya da yaptığın yemeğin tadına bakıyor, kokluyor, inceliyor da inceliyor. İçinden, kendi kendinle konuşarak, göklere çıkarıyorsun kendini. Nasıl da övüyorsun. Harikasın, muhteşemsin, güzelsin, akıllısın, zeki mi zekisin. Beğendikçe beğeniyorsun kendini. Oyalandıkça oyalanıyorsun, kendinle.
Ya da tersi oluyor. İstediğim gibi olmadı diye paralıyorsun kendini. Belirlediğin standarda ulaşmadı diye kendini ayaklarının altına almadığın kaldı bir. Ezdikçe eziyorsun onu. Çiğnedikçe çiğniyorsun. Her iki türlü de, yazık ediyorsun kendine. Sen, seni ne kadar övsen de, ne kadar takdir etsen de, ne kadar beğensen de, kalbinde sonsuz bir çatlak, bir türlü doymuyor yine.. Başkalarının gözüne girmekten kaçarken kendi gözüne girmenin tuzağına yakalanıyorsun. (Mustafa Ulusoy)
… Bu konuda okumak için…
“Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?” (Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)
Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi?
Neden insan her hangi bir hayvan gibi, yeryüzünü bir eğlence merkezi, kendisini de bir turist olarak kabul edip yaşayamıyor? Bilerek, isteyerek bu yaşamı seçen insanları bir zaman sonra “bir şeyleri aşmak, bir şeylerin ötesine geçmek” çabasında görüyoruz. Gerçek şu ki korkudan elleriyle yüzünü kapatan insan aynı zamanda parmaklarının arasından kendini korkutan şeyi görmek istiyor! Okuduğunuz bu basit cümle insanın yeryüzündeki dramının özeti. Acıklı bir durum. Zira parmaklarınızı kaparsanız güvenliktesiniz(!). Ama kalbinizin derinliklerinden gelen bir ses kendi kendinize yalan söylediğinizi fısıldıyor.
Modern dünyanın para kazanma makinesi homo-economicus’a, “maymunlaşmış insana” alternatif bir insan tarifi yapmak için yazıldı bu kitap. Bu “derin insan” kendi etik zemini ve alternatif siyasî projeleriyle 21ci yüzyıla damgasını vurabilecek mi?
Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan, Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Aulagnier, Cyrulnik, Politis, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz.
1 Yorum
Yazan:çuvaldız Tarih: Ağu 26, 2012 | Reply
Dr.Mustafa Ulusoy’a ait konunun devamı niteliğinde sabırla okunması gereken oldukça uzun ama bir o kadar da güzel bir makale.
http://www.bediuzzamansaidnursi.org/icerik/beni-%C3%B6tekiother-ili%C5%9Fkisinden-bize-ge%C3%A7i%C5%9Fte-meleklere-iman
Ve diğerine geçmeden önce bir detay;
Linkteki makaleden alıntı:
Bu ilişki kurma hali bitebilir mi? Başlanmış ve bitmeyen bir cümle gibi… sonsuza kadar devam eden bir bezeme sanatı; birim olarak okunabilir bütüne ait parça ve bu parçaların öz itibariyle aynı olmalarıyla birbirlerini tamamlayıp, çoğaltarak gözün, aklın, mekanın sınırları dahilinde tekleşebilmeleri…
*Kufi
**Nesih
karmaşık oldu ama “öteki”ni öteki olmaktan çıkarmak gerek. Tavsiye ve bu girdi için size özellikle teşekkür ederim Mehmet(Yılmaz)bey. Sevinç Gül hanım’a da bu paylaşımla iz sürülecek bir konunun kapısını araladığı için teşekkürler.