RSS Feed for This Post

Nişanyan bile “Lâ” diyebiliyorsa…

” İmanın ilk şartı ateizmdir…

İmanın giriş kapısının şifresi iki kelimeden oluşur.

User: İlah yoktur. (La ilahe)

Password: Allahtan başka. (İllallah)

Yani imanın ilk şartı ateist olmaktır. Bağıra bağıra Tanrı yoktur demektir. İkinci adımı ise daha yüksek sesle Allah’ın tek olduğuna inandığını beyan etmektir. Sevgili Peygamberimize peygamberlik geldiğinde, Allah’ın mesajlarını tebliğ etmesi gereken kitle ateist değildi. Hepsi koyu dindardı. Dinlerinin tonlarca tanrısı vardı. Hazreti Muhammed’in önce onları varolduklarına inandıkları onlarca tanrının olmadığına inandırması ve “La ilahe” demeye ikna etmesi gerekiyordu. Putlarını kıran, adeta mıntıka temizliği yapan bir kafa ancak “illallah” diyebilirdi. Namazdan önce, oruçtan önce, hacdan önce, zekâttan önce, içki yasağından önce ilk Müslümanlar ateist oldular. Önce Tanrılarını inkâr ettiler.

Bu durumda; Sevan Nişanyan gibi bir ateist, cahiliye döneminin kudretli savaşçısı, aslan avcısı Hamza’dan imana daha yakındır. Mıntıka temizdir. İman şifresinin yarısını kendi çabasıyla hâlihazırda bulmuş ve beyan etmiştir. Geriye yarısı kalmıştır. Bugünlerde Hazreti Muhammed’e (SAV) daha önce de Allah’a (CC) hakaret eden yazılarından dolayı sert tepkilere maruz kalan Nişanyan aslında iman konusunda yolu yarıladığının farkında. …” (Ramazan Rasim, Taraf)

 

… Bu konuda e-kitap okumak için…

Jean-Paul Sartre ile Kaliteli bir Ateizme Doğru

Yokluk var mıdır? Evinizin içini dolduran boşluğu gördünüz mü hiç? Bir türlü gelmeyen şu trenin verdiği sıkıntı ya da sizi habersiz bırakan dostlarınızın sessizliği gerçek değil mi yoksa? Tutulmamış sözler, ödenmemiş borçlar… Yokluk da var aslında “var” dediğimiz şeyler kadar. Ama Yok’un varlığı şuurlu insanlar için var; gelecekten, birisinden ya da Tanrı’dan bir cevap bekleyenler için var “yokluk”. Nazi kamplarında can çekişen Yahudilerin söyledikleri sözü hatırlayın:

“Tanrı yoktur, çünkü bize öğretilen Tanrı gerçekten var olsaydı böyle bir vahşete asla müsade etmezdi”

Artık olmayan gençlik yılları ya da henüz gelmemiş olan yaşlılık da gerçek değil mi? Hatırlayan ya da ümitli olan, düş kırıklığını ve gelecek korkusunu tatmış her insan için vardır “Yokluk”.

Ateizmin ürettiği en kaliteli metinlerinden biri olan Varlık ve Hiç elinizdeki bu kitabın belkemiğini oluşturuyor. Filozof ve edebiyatçı olan Jean-Paul Sartre hiç şüphesiz Batı felsefesinin köşe taşlarından biridir. Varlık, İnsan, Özgürlük ve Ahlâk tasavvuru üzerine yazdığı eseri tanrısız bir ahlâk teorisi. “Geleneksel” dinler ile göbeğini kesmiş bir “iyi insan” arayışı içinde Sartre. Bu arayışın neticesi ateist emir ve yasaklar değil insan fıtratının önemli bir veçhesi, özgürlük şuuru:

“İnsan özgürdür ve bunun farkındadır; bu farkındalık ile, özgürlük ve sorumluluk şuuruyla yaşamaya mahkûmdur.”

Bu bağlamda Sartre gerçek bir ateist: Tanrı karşıtı değil Tanrı-SIZ. Tanrı fikrini değil ilâhî referansları reddediyor. Tanrı’nın yokluğuna iman etmiş modern ateistler gibi pozitivizmi savunmuyor. Pozitivizmin, bilim-perestliğin de bir din olduğunun farkında. (Bkz. Modern Bir Put: Bilim adlı kitap)

Gerçek şu ki modernite icad oldu, ateizmin bile kalitesi bozuldu! 21ci asrın ateizmi içine kapanık ve savunma pozisyonunda. Fikir üretemiyor çünkü materyalist, bilimsel bilgiyi putlaştıran, Stephen Hawking gibi pozitivist … Ama hepsinden önemlisi İnsan’dan kopuk… Modern ateizm Tanrı’dan kurtulmak isterken İnsan’ı da kaybetmiş. (Bkz. Şalgam suyu varsa Tanrı’ya lüzum yoktur )

Sartre gibi kaliteli ateistlerin çıkış noktası ise bambaşka. Onlar vicdanın sesini duyma gayretindeler. Görünmeyen tanrılar ile kavga etmek yerine “görünürde tanrı yok, biz insan olarak ne yapabiliriz?” diye soruyorlar. İnsan hissiyatından yola çıkılarak bir ortak yaşam projesi icad etmenin peşindeler. Bu çizgiye paralel olarak iç dünyamızda hissettiklerimiz ile dış dünyanın adaleti arasındaki ilişkiyi ele aldığımız bu kitabı ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz. Sartre’ı ilk defa okumak ve anlamak isteyenler için de kolaylaştırıcı bir basamak olabilir. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:ufuk tan Tarih: Eki 6, 2012 | Reply

    Nişanyanın kavgasında farklı yönlere bakmak lazım.İç içe geçmiş tepeneden bakışların toplamı.İslamiyeti aşağılayan film ortaya çıkınca ortalık karıştı.Kimileri bunu fikir ve düşünce özgürlüğü kapsamında dğerlendirmek istedi.Aslında batının doğu toplumlarına bakışının bir özeti.Batı doğunun yaşam biçimini anlamaz ve aşağılar.Bunu din üzerinden,renk üzerinden,dil üzerinden yapar.Aslında Hindularda aşağılanır,japonlarda aşağılanır,Çinlilerde.

    Dinler eleştirilemez değillerdir,fakat bu eleştiriyi içinde bulunduğu toplum yapar.Doğulu bir ateist mensub olduğu toplumun dinini eleştirebilir.Fakat kendini yüksek gören bir batılı eleştirdimi bu eleştiri olmakran çıkar,yaşam tarzına bir saldırı olur.
    Aslında çıkan olaylara bakarsak,eylem yapanlar hiç bir hristiyan kurumuna saldırmamışlardır,sadece batı ülkelerine saldırı vardır.Özellikle abd’ye.Batının sömürge mantığına bir saldırı.Bence meşrudur.

    Sevan Nişanyanyan bigi liberaller bunu kavrayamadıkları için olayları barbarlık olarak nitelemektedirler.Aynı şekilde başbakandan,diyanet işleri başkanına kadar bir çok şahsiyet olayları kınadıkları halde,Nişanyana tepki göstermişlerdir.Buda Nişanyanın Türkiyeli bir azınlık olmasından kaynaklanıyor.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin