RSS Feed for This Post

Türk Basını Hukukun Üstündedir: Haberlerini doğrulaması gerekmez!

“… Manşet, çok ciddi bir iddiayı dile getiriyordu: “Hür Ordu’ya jandarma servisi… ”  Yani: Apaydın kampındaki muhalifler jandarma araçlarıyla Suriye sınırına taşınıyor, sonra da kampa geri getiriliyorlardı. Bu dev iddia, Tuğba Tekerek’in, bölgede bir buçuk aydır akademik bir çalışma yürüten Koç Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Şenay Özden’le yaptığı söyleşinin şu bölümüne dayandırılıyordu:

Tuğba Tekerek: “Ben şöyle bir şey duydum. Jandarma aracı savaşmak için Suriye’ye gitmek isteyenleri Apaydın kampından alıyor, sınıra götürüyor. Dönerken de muhalifler sınırda silahlarını bırakıyor, yine jandarma aracıyla kampa götürülüyorlar. Sizin böyle bir tanıklığınız oldu mu?”

Şenay Özden: “Görmedim ama evet ben de duydum bunu.”

İşte hepsi bu kadar… Taraf yazıişleri, buradan “Hür Ordu’ya jandarma servisi… ” gibi bir manşet cümlesi ve “Yrd. Doç. Dr. Şenay Özden, Esed’e karşı savaşan Suriyeli muhaliflerin Apaydın kampından jandarma araçlarıyla sınıra götürüldüğünü doğruladı” gibi bir spot üretebilmiş! ….” (Alper Görmüş/Taraf)

 

… Bu konuda e-kitap okumak için…

 

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

 

 

Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası

Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen, fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin