Türkiye ve Arap Dünyası
By Ayla Chignardet on Eki 16, 2012 in devrim, Dış Politika, islamcilik, Ortadoğu
“Türk modeli, Ortadoğu için hayati bir kaynak teşkil edecek. Bu, Türkiye’nin Arap dünyasına kendi modelini zorla kabul ettirdiği için böyle olmayacak. Türkiye’nin başarısının ardında yatan formülü Arap dünyası, ekonomik değişimler sonucu farkında olmadan da olsa kullanmaya başlayacak. Arap dünyasını Türkiye’ye Türk iş adamları bağlayacak… İstanbul sermayesi, ‘Anadolu Kaplanları’ diye anılan Anadolulu iş adamlarını küçümser, ama aslında asıl başarı bu iş adamlarının yaptığıdır. Türkiye’yi dönüştüren güç onlar. Türkiye bugünkü yürüyüşünü devam ettirebilirse, Türkiye’nin bugünü, İslam dünyasının yarını olacak…” (Obama’nın Afganistan Danışmanı Vali Nasr ile mülakat, Mesut Çevikalp/ Aksiyon)
… E-kitap okumak için…
İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında
Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.