RSS Feed for This Post

Bugün cuma, ne olur bir şey yap(20)

Hazîne-i Rabbâniye’sinden kullarını sayısız maddî ve manevî rızıklarıyla merzûk eyleyen, arş-ı rahmanında cevelân eden melâike kirâmın tesbihat ta’zimatına mukabelede bulunup cemâlinin zevkini kullarına ezelden bahşeyleyen, ebedî cemâlini biz fâni kullarına göstereceğini vad’i sübhâniyesiyle ve kelâm-ı kâdim-i ilâhiyesiyle tasdik ve tebşir eyleyen Celîl ve Cemîl, Cenab-ı zü’l-Celâl, ve’l-Kemâl, Rabbül âlemîn hamd ü senâmızı kabul buyursun. 

Şefiu’l_usât fi yevmi’l-arasât, sahib-i mi’râc ve râkibü’l-burak, sâhibü’l kadîb ve sâhibü’l miğfer, makam-ı Mahmud tahtının şahı “velâkin Resûlullah” burcunun mâhı, şefaatkânımız, yegâne penâhımız, dü âlemde sultanımız, Resûlü Kibriya Efndimiz’e âlemler adedince salât ve selâm olsun. Âline ve ashabına ve etbâına salât ü selâmın nurundan ikram olunsun.(*)

Bolluk içinde yokluk yaşıyoruz. Gönül fakirliği yüzünden perişanız. Uygar(?) ve zengin(?) milletler fazla yemekten hasta oldular. Onların sömürdüğü, soyup soğana çevirdiği bölgelerde ise açlık ve yine açlık var. Aşırı tüketim bir yaşam biçimi oldu. En ufak bir lüksten vazgeçmektense binlerce insanın ölümüne göz yummak daha kolay!

Özgürlük ve demokrasi iddiasındaki uygar(!) ülkelere bak! Uçaklarla çocukları bombaladığı, silah üretip satanların kendilerini “barışçı” ilân ettiği bir dünyada yaşıyorsun. Petrol çalmak için insan öldürenlerin  kurduğu bir ”medeniyetin” gölgesindesin.  O « barışçı ve medenî» ülkeler ki askerleri masum insanları öldürüyor. Bu nasıl bir medeniyet ki yetiştirdiği insanlar hayvanların bile tenezzül etmeyeceği rezilliklere yelteniyorlar. işte bileğini bükemediğin için çizmesi altında yaşamak zorunda kaldığın “medeniyet” böyle bir medeniyettir.

Bu medenî(!) insanlar öylesine açgözlüler ki kendi milletlerini dahi soyup soğana çeviriyorlar sahte ekonomik krizler ile. Ama kimse onlara ses çıkaramıyor. Çünkü hukukun mal gibi alınıp satılmasına göz alıcı bir kulp taktılar: “Özgürlük!”

Gördüğün manzara karşısında kalbinde duyduğun sıkıntı senin bir insan olduğunun ispatı. Vicdan sahibisin. Aklın ve kalbin gördüklerine itiraz etmekte. Ama bu sıkıntı bir isyana dönüşmeden önce dur ve düşün. Bu zulmün müsebbibi tarafından senin için biçilmiş rollerden birine mi bürüneceksin yoksa kendi yolunu mu çizeceksin? Zalim senin özgür olduğunu zannetmen için iki yol çizdi, iki seçenek(!) verdi:

  • Mademki zulüm kaçınılmaz, “kazanan (ezen) taraftan olayım bari” diyen dünya ehline katılmak, gününü gün etmek, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamak,
  • Kuyuya düşenleri kurtarmak isterken onların yanına düşmek, ümitsizlik içinde her gün ölmek.

“Ben ne yapabilirim ki?” deme ne olursun. “Zalime isyan ediyorum” zannıyla KADERE VE TEKVİN ŞERİATINA isyan edenlerden ibret al. (Bkz. Neden kâfir, müslime; kuvvet hakka galibdir?) İslâm’a aykırı fikir fırtınalarına kapılan, devrimcilikten nihilizme ve anarşizme savrulan kimi Müslümanların acınacak hallerinden ibret al. Kendi yolunu bulman (bilmen) için âriflere, sıddîklara çevir gözlerini: Hz Ebubekir (r.a.) buyuruyor ki “İdrak’in yetersizliğini idrak de bir idraktir”.

O halde Küllî irade ve cüz’i irade üzerine tefekkür et:

“…cesaret kırıcı bir ortamda Müslümanın dinine dört elle sarılmaktan başka yolu yok zannederim. Zira cehd etmek bizim tasarrufumuzda ama neticeler değil. Özgürlük kulun haddini bilmesinde saklı. Her şeye başkaldıran insan değil dünyayı kabul eden ve kulluk mertebesine razı olan insan GERÇEKTEN özgürdür. İsyan eden ise otoriteden önce tutkularının ve vehminin kölesidir diye düşünüyorum. […] Ok ile hedefi vurmak istemek ne büyük bir kibir göstergesi, esas olan okun DOĞRU atılması değil midir?…” (Bkz. Karamsar Müslüman olur mu?)

Peki somut olarak, hemen, şimdi ne yapabilirsin? Verme hakkını kullan. Yetimlere yardım edebilir, gözleri görmeyen katarakt hastası bir insanın iyileşmesi için destek olabilirsin meselâ. Kayseri’deki bir cezaevine gönder okuduğun kitapları. Veya Bingöl’deki tutuklulara destek ol. Ne olur “imkânım yok yapamam” deme. Asık yüzlü bir komşuna selam da mı veremezsin? Yerde duran, insanları tökezletecek bir taşı da mı kaldıramazsın? Bugün Cuma. Ne olur Allah rızası için bir şey, bir iyilik yap. Bu sayfayı bir kaç dostuna göndermekle de başlayabilirsin işe.

 (*) Girişteki dua Fatih Çıtlak’ın “40 Mektup” adlı eserinden alınmıştır.

“Ankâzâde Halîl Efendi… Ve Tûti İhsan Efendi… Kaf Dağı’nın ardındaki “ankâ” ve ondan beslenen “ankâzâde” misali. Mürşidler, bildiğimizi zannettiğimiz âlemlerin ötesinden hakîkatleri naklediyorlar. Hakk’a âşık, Resûlullah’a müştak olanlara hakîkî yâr oluyorlar. Halîl misali. Mürîdler mürşidlerini dinleyerek ve ilk başta taklid ederek mânevî mirâca kanat açıyorlar. Tûtîler gibi. Cenâb-ı Hakk, kendisine hakîkî talep ile müracaat edenleri reddetmiyor, istenileni veriyor. İhsan gibi. Kırk Mektup, iradesiyle gelip talepte bulunan mürîd ile ona hizmet eden mürşidin remizleri olmuş bu iki isim üzerinden edep, erkân, tasavvuf, tarîkat, intisab, derviş çeyizi, derviş ıstılahları, halîfelerin halleri, tasavvufta yol katettiğini düşünüp de yol katedemeyenlerin durumu gibi hususların aktarıldığı, esasında birçok mektubun ve mürşidâne sohbetin hulâsası niteliğinde. Muhtevasıyla bugünün meselelerine ve mânevî müşküllerine de çözümler getiren eser, kendisi bir kaynak olmasının ötesinde pek çok eser için de ilham kaynağı olacak. ”

 

… Biraz okumak için…

  İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında

Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü  sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

 Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

 

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî  tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin