RSS Feed for This Post

Açlık grevindekileri bırakalım da ölsünler mi?

 

Türkiye’de duyulmamaya, görülmemeye, inkâr edilmeye çalışılmasına rağmen “Açlık Grevleri” diye bir gerçek var. Görülmemeye, inkâr edilmeye çalışılan bu gerçek karşısında duyan yahut duyurmaya çalışanların yorumları ise bu gerçeğe dikkat çekmek yerine BDP taraftarı olarak olaya yorum düşmek yahut Ak Parti taraftarı olarak olaya yorum düşmek. Açıkçası bugün 64. gününü doldurmak üzere olan açlık grevlerinin bir yanında hükumet, bir yanında BDP var ama açlık grevindekiler yok! Ben Türkiye’deki temel sorununun bize vicdanlarımızı susturmamızın öğretilmiş olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Türkiye halkı aptal yahut ahmak değil oldukça politize olmuş bir halk bu durumdaki bir halk kitlesi eğer ölümden zulme her türlü vicdana aykırı kavrama karşı taraftarı olduğu görüşün gölgesinde yorum düşebiliyorsa, savunduğu ideoloji vicdanının üzerine geçmişse -ki geçmiş- bu aslında vicdanlarımızı susturmayı öğrenmiş olduğumuzun bir kanıtıdır. Açlık grevlerine düşülen yorumlar da bu iddiama ispat olacak türden.

  Açlık greviyle ilgili yazılan yazı ve yorumlara baktım. Okurdan vekile, başbakandan yazara kadar takip ettiğim geniş kitle içerisinde her şey vardı ama meselenin aslında “insani” bir mesele olduğu “neredeyse” yoktu.

  Kısaca dinleme fırsatı bulduğum BDP’li bir vekil açlık grevi yapanlarla görüştüklerini, grevi bırakmaları talebinde bulunduklarını ancak grevdekilerin çok kararlı olduğunu ve grevi bırakmalarının ancak taleplerinin yerine getirilmesiyle mümkün olacağından bahsetti.

  Açlık grevleri sürecinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise açlık grevinde sadece 1 kişinin olduğunu, açlık grevine başlayan BDP’li vekillerin zayıflamaya ihtiyacı olduğunu dile getirdi. Yani BDP’ye olan öfkesi, açlık grevine girmiş olan kendi halkını, kendi vatandaşını, bir insanlık acısını görmesini engelledi.

  Adalet Bakanı Sadullah Ergin anadilde savunma yapmanın mümkün olduğunu açıkladı.

  Türkiye’de Başbakan olsun, Ak Parti hükumetini destekleyenler olsun, BDP’yi eleştirenler olsun hemen hemen hepsi açlık grevleri noktasında konuya daha çok BDP’ye göre konum alarak baktılar. Bence bu yanlıştı zira bu konu salt BDP’nin meselesi değil, bu mesele hepimizin meselesi. Sanıyorum işimize gelmediğinden BDP’ye göre konum almak daha konforlu geliyor. Dahası bir ülkenin iktidar partisi kendi vatandaşı açlık grevine girdiğinde bir muhalefet partisine göre konum almaz ve bu açlık grevlerini bitirecek eylemlerde bulunur.

  BDP’ye, açlık grevlerine destek verenler ise Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in açıklamalarını çözüm noktasında bir adım olarak görmediler ve grevlerin bitirilmesine yönelik bir girişimde bulunmadılar.

  Ben yazımı bitirmeden Leyla Zana’nın da Meclis’te süresiz açık grevine girdiği haberini okudum. Dileseydim BDP’nin açlık grevleri konusundaki samimiyetinden şüphe edenlerin yorumlarını Zana’nın girdiği grev üzerinden de anlamsız kılabilirdim ancak bu tavrı da sorunlu buluyorum zira maalesef BDP’nin bu tavrı da salt Başbakan’a göre konum alınmış bir tavırdır diye düşünüyorum ve bende oturmuyor.

  Tüm bu karmaşık gibi görünen ama net olan durum karşısında klişeye düşmek pahasına “filler zıplıyor çimenler eziliyor” diye düşünüyorum. Herkesin haklı olduğu konular olduğu gibi herkesin haksız olduğu konular var ve bence bu meselenin haklı ve haksız diyemeyeceğimiz 65. güne giren açlık grevindeki insanları var, onların aileleri var. Ve bu insanlar siyasi inatlaşmalardan çok daha değerliler.

  Lütfen eliniz vicdanınıza koyun ve Türkiye’nin daha önceki açlık grevi ve ona müdahale sırasında yaşananları Simurg Film fragmanından http://www.youtube.com/watch?v=yW7SeIHgBRc izleyin. Yarın çok geç olmadan, insanlar ölmeden -ki birçoğu organlarını kaybetmeye başlamıştır- siyasi olarak bağlı olduğunuz geleneğe omuz vermeyi bırakarak bu grevlerin bitmesi noktasında elinizden gelen her şeyi yapın, yarın çok geç olmadan.

Gelin Hayattan Yana Duralım 

 

… E-Kitap okumak için…

Kitap Tanıtan Kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var. Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor… Buradan indirebilirsiniz.

Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 19 Yorum

  2. Yazan:Cemile Bayraktar (@jamilabayraktar) Tarih: Kas 14, 2012 | Reply

    Bugünkü yazım: Açlık grevindekileri bırakalım da ölsünler mi?: http://t.co/KnPcUvSY

  3. Yazan:kralll Tarih: Kas 14, 2012 | Reply

    şimdi siz 30,000 kişinin katili hiçbirşey olmamış gibi serbest mi kalsın diyorsunuz anlmadım pek yada hergün insanlarımızı katledenler yani katiller insan ama hiç bir günahı olmyan masumlar insan değiller mi demek istediniz açlık grevi yapanların aileleri var demişiniz peki gencecik mehmetçiklerin aileleri yok mu açık konuşun ne diyorsunuz…

  4. Yazan:Cemile Bayraktar (@jamilabayraktar) Tarih: Kas 14, 2012 | Reply

    TR&dünyada her şey çok acı;acının neresinde durduğumu soruyorsunuz”hiçbir yerinde”o nedenden kimsesiz yazılar yazıyorum http://t.co/KnPcUvSY

  5. Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    Açlık grevindekileri bırakalım da ölsünler mi?: http://t.co/H4ztTvix

  6. Yazan:my Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    bu aksam üzerinde çalistigim, yarin yayina girecegim bir makaleden alinti:

    Özgür basın, aktif bir sivil toplum, özverili hatta kahraman kişilikli bir kaç bakan ve milletvekili bazı şeyleri değiştirebilirler. Neticede demokrasinin iyi işlemesi ona güç veren halkın erdemli olmasına sıkı sıkıya bağlı. Bencilliğin hakim olduğu bir toplumda ne demokrasi, ne başkanlık sistemi ne de krallık, halifelik vs bir yere varmayacak, zulüm üretecektir. Rejimin ideolojik rengi ise (islamcı bile olsa) bu zulme kılıf dikmekten başka bir işe yaramayacaktır.

  7. Yazan:metin Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    cemile hanım eğer açlık grevinin gerekçesi kötü cezaevi koşulları olsaydı olaya salt insanı açıdan bakabilirdik. Ancak açlık grevi abdullah öcalan’ın imralı’dan çıkarılması gibi gerçekleşmesi en azından şu aşamada olanaksız bir talebe dayanmaktadır. Açlık grevinin gerekçeleri arasında anadilde eğitim ve kürtçe savunma talebinin bulunması kimseyi aldatmamalıdır. Bu talepler esas talebin içine yerleştirildiği bir paketten farksızdır. Asıl talep öcalan’ın imralıdan çıkarılmasıdır. Nitekim selahattin demirtaş bunu açıkça ifade etmiştir. Yani mesele ” hükümet duyarsız kalmasın, sorun çözülsün,ölümler yaşanmasın” basitliğinde ele alınamayacak kadar girifttir. Hedefine ulaşmak için her yolu mübah gören bir örgüt/anlayış var karşımızda.

    Öldürmekten çekinmeyen, hakları uğruna savaştığını iddia ettiği kürt halkına bile silah çekebilen, uzun yıllar ergenekon yapılanmasının güdümünde faaliyet göstermiş marksist/stalinist bir örgütün tutuklu ve hükümlü militanlarını bir adama, o adamın çıkarlarına kurban etme siyasetiyle karşı karşıyayız. Bu aşağılık örgüt sivil siyasetin kapıları ardına kadar açıkken ve üstelik mecliste temsilcileri de olduğu halde tercihini ölüm üzerinden hedefe ulaşmaktan yana kullanıyor. İğrenç ve rezil bir örgüt kirli ve kanlı bir oyun sahneye koymuş. Biz de meseleyi vicdani bir meseleye indirgiyoruz. Özellikle basında kendilerini liberal veya demokrat olarak takdim eden isimler ise hükümeti suçlayıcı bir dil kullanıyorlar. Sanki herkes pkk’nın ekmeğine yağ sürmek pkk’yı aklamak için sıraya girmiş.Akıl alır gibi değil.

    Son olarak şunu belirteyim; ben bir Kürdüm ve inanın PKK/BDP’lileri görmek bile çıldırmama yetiyor. Bir türkün nefret ettiğinden daha fazla nefret ediyorum bu rezil yaratıklardan. senelerce derin yapılara hizmet eden bu iğrenç örgüt ve onun legal uzantısı bdp utanmadan kürt halkının hakları söyleminin arkasına saklanarak örgütsel taleplerde bulunuyorlar. Ve biz bu aşağılık mahluklara acıyor, empati kurmaya çalışıyoruz. İnanın gerek yok hem de hiç

  8. Yazan:işkillendim Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    Ben BDP’nin ve PKK’nın İsrail ile paslaşmasından bıktım. Bu kadar da göstere göstere yapılmaz ki be kardeşim. Gazze’yi bombalamadan 12 saat önce mutlaka gündemi dolduracak bir şey yapıyorlar. Ya gidip dağda eşkiyalarla kucak kucağa, dudak dudağa resim çektirirler. Yahut karakol basar veya okul yakarlar. Ama nedense hep bu İsrail’in bir pisliğini örtecek biçimde yapılıyor bu olaylar. Kürtler bie kendi haklarını savunmaya utanır oldu. insaf be!

  9. Yazan:hasan kayım Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    Cemile’nin yazısına yapılan yorumları okuyunca korktum,irkildim.Nefret ve milliyetcilik hakim
    birde bilgisizlik elbette.Hak ,hukuk,vicdan,merhamet bu değerlerin hükmü klmamış artık.Kendi taraftarlıklarıda gün gibi ortada.

  10. Yazan:Suzan Kramer Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    Cemile Bayraktar hakli, kimseyi ölüme terk etmeyelim tabi ama bir avuc garibana gaz verip intihara surukleyen BDP’ye iki laf etmeyelim mi?

  11. Yazan:Suzan Kramer Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    15 sene kadar oluyor, Hurriyet gazetesinden bazi tipler sokakta yatan bir garibana para verdiler, “uzerine benzin dok, kendini yak, biz bir iki resim cekip seni kurtaracaz” . bu gazeteciler(!) resim cekerken oyle sevindiler ki adami sondurmediler. adam oldu. sonra Hurriyet gazetesi manset yapti: “PAHALILIKTAN CILDIRAN VATANDAS KENDINI YAKTI” diye.

    BDP icin ac kalarak intihar edenler ve yakinlari kusura bakmasin ama pisi pisine olecekler. kimse hatirlamayacak bile.

  12. Yazan:Yetim Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    solcuların yumruta atması gibi bu intihar denemeleri.nimeti ziyan ettiler.açlıktan yakınıp yemekleri ziyan eden TAM SOLCU KAFASI.

    açlık grevide bizim milletin menevi degerlerine aykırı.bu topraklarda sökmez.intihar etm. islam’da günah.açın ayetleri okuyun. Hayatı müdafa için kendini öldürmek bekaret için .. yapmak gibi. aptalca ve umutsuz.

  13. Yazan:@mazharbagli Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    RT @jamilabayraktar: TR&dünyada her şey çok acı;acının neresinde durduğumu soruyorsunuz”hiçbir yerinde”o nedenden kimsesiz yazılar yazıyorum http://t.co/KnPcUvSY

  14. Yazan:Futbolcu Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    uludere sırasında önemli bir futbol maçı vardı.kimse ölen çocuklara aldırmadı.açlık grevinde ölenlere de o kadar ilgi gösterilecek. Ne şehittir ne gazi, b.k yoluna gidecek yine bizimki 🙁

  15. Yazan:Eski AKP'li Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    AKP ve BDP’ye kına gönderelim topluca.

  16. Yazan:my Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    Hasan Kayim’in merhamet konusundaki sitemine katiliyorum. Ancak kanserli hastalardan bahsetmiyoruz. kendi tercihiyle açlik grevi yapan insanlar degil mi bunlar?

    Hasan Bey sizce açlik grevlerini mesru kilacak bir durum var mi Türkiye’de? Mehmet Atak gibi AKILLI bir mücadele yapsalardi Kürtler çok daha fazla müttefik bulabilirlerdi. Cemile bayraktar gibi nice vicdanli ses giderek yükseliyor. 1990’larin T.C.’si degil ki burasi.

    Açlik grevi tercihi yapanlarin hata ettiklerini düsünüyorum. keske insanlarin hayati AKP-BDP masasina meze yapilmasaydi.

  17. Yazan:nurettin Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    Cemile hanıma bir çok noktada katiliyorum. Nefret soyleminin egemen oldugu toplumda ne yazik ki gorunmeyenler masum insanlar. Aclik grevinde bulunanlarin bir cogu belki hukumlu. Fakat inandiklari bir deger ugrunda hukumlu oldular. Ve simdi inandiklari bu degerler dogrultusunda canlarini olume yatirdilar. Artik on yargilari kenara birakip toplum olarak barismamiz sart. Yoksa acilacak onulmaz yaralar, toplum olarak ayrismamizi kronik kilacak. En buyuk bela ise siyasilerin gelecek ihtiraslari ve bu dogrultudaki sozleri. Artik bu ofkeye toplum dur demeli

  18. Yazan:ufuk tan Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    Açlık grevi değil aslında ölüm oruçları.İnsan en son çare olarak kendi kendinin ölümüne karar verir.Çünkü siper edecek kendi bendeninden başka bir şeyi kalmamıştır.Ortadoğunun en kadim halklarından biri yüz yıldır görmezden geliniyor,her türlü baskı ve katliam uygulanmış.Dili,ulusal kimliği,kültürü yasaklanmış ve üstelik yok sayılmış.Haklarını istediği için zindana düşmüş,savunmasını, uğruna zindana düştüğü ana dili ile yapmak istiyor.Devlet her zamanki gibi yine yasaklıyor.diğer suçlardan mahkum olanlara uygulananlar,bunlara uygulanmıyor.Çünkü bunlar diğerleri.Bedeni ölüme yatırmak en son çareleri ve kendi arzuları ile ve ulusal varlıklarını korumak için.Vicdanı olanların sesi gür çıkıyor, barış diye.Vicdansızlara söyletecek sözümüz yok.Çünkü onlar korkaktırlar, ne yapılırsa alışırlar.Direnenlerede kızarlar,bu onlara zayıflıklarını hatırlatır.Türkkiyede bir iç savaş var,savaşın bir tarafı pkk,bir tarafı ordu.Ölümlerin son bulması için vicdanlı ana babalar çocuklarınızı kardeş kanı dökmek istemiyoruz diye askere yollamayın.Hükümete operasyonlar dursun diye baskı yapın.Kürtlerin dilini ulusal kimliklerini kabul edein ve serbestçe kullanmalarını sağlayın.Eğer pkk hala eylem yapmaya devam ederse hep beraber lanetleriz ve karşı çıkarız ve mücadele ederiz.

  19. Yazan:sKaya Tarih: Kas 15, 2012 | Reply

    Bundan 5-6 yıl önce Harran Ören Yeri ve Kalesine, bir kafileyle geziye gitmiştik. Gezimizde bize Harran’lı üniversite mezunu bir genç rehberlik yapmıştı. Ören yerini gezerken etrafımıza onlarca küçük çocuk toplandı. Hepsinin üstü başı perişandı ve bizlere incik boncuk türü şeyler satmak istiyorlardı. Bizler sırf o çocuklara yardım olsun diye onlardan alışveriş yapmaya yeltendiğimizde, bize rehberlik eden Harran’lı üniversiteli genç, neredeyse yalvarır bir ses tonuyla bize “Sizden rica ediyorum o çocuklara para vermeyin ve onlardan alışveriş yapmayın” dedi. Bize ilk başta gelen bu garip isteğin nedenini söylediğinde hepimiz ona hak verdik.
    Bizzat içlerinden çıktığı o çocuklara yardım amaçlı para vermemizi istemiyordu. Şöyle devam etti : ”Sizler para veriyorsunuz diye, bu çocuklar okuldan kaçıp buraya doluşuyor. Bu çocukların eğitimleri aksıyor. Ben onları buradan kovalıyorum, öğretmenleri çırpınıyor ama gücümüz yetmiyor. 3-5 kuruş ellerine geçecek diye bir çoğu okula devam etmiyor dedi.”
    Bizim acıma duygumuzun aslında nasıl bir felakete sebep olduğunun çarpıcı bir hikayesiydi bu yaşadıklarım.

    Acımak ve geçici önlemlerle acılarını dindirmeye çalışmak, bazen çok daha büyük acılara sebep olur. Hemen her gün karşılaştığınız buz gibi bir havada, dilenen kadınların kucağındaki kundaktaki bebekler biz acıyanlar yüzünden sokaklarda büyüyor.

    Yani…..

    Yani, açlık grevindekilere acımak ne kadar insani bir duygu ise, sırf açlık grevindeler diye onların sorunlarını çözmek de bir o kadar insafsızca girişim. Zira bir sonraki kuşakları bu zalim çözüm yoluna itiyorsunuz.
    Çaresizlik çok farklı bir olay, insan çaresizlikten her yola başvurabilir. Ama bu konuda tüm yollar denendimi sizce, ölüm orucu son çare mi? Rehinenin kafasına silah dayayıp şantaj yapmakla, kendi kafana silah dayayıp şantaj yapmak çok mu farklı şeyler?
    Bu yolu açtığımızda, sonu gelmez ölüm oruçlarının sorumlusu olacağımızın da farkında mıyız?

  20. Yazan:ufuk tan Tarih: Kas 16, 2012 | Reply

    Harran ovası ile ilgili hikaye gülde,o çocukları yoksul bırakan kim, üç kuruş para için çalışmaya iten kim.Açsan yoksulsan karnınızı doyurmayamı uğraşırsınız okula gitmeyemi.Rejimin adaletsizliğini sorgulamadan çalışmak zorunda kalan çocuklara ,rahayı yerinde liberaller gibi “acıyoruz ama” alışmasınlar diye bir bakış açısı ne kadar doğrudur.Hak almak için yapılan eylemler meşrudur.Devlet hakkı olana hakkını verirse eylem yapmayada gerek kalmaz.yada bekleyelim bir kurtarıcı gelsin her şeyi düzeltsin.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Ara 12, 2012: Son 12 ayda en çok okunan 40 sayfa

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin