PKK savaşı kazandı ama Barış’ı kaybetti
By my on Kas 21, 2012 in BDP, Devlet Terörü, Kürtler, PKK, şiddet
Belki biz Türklere ağır gelecek ama… PKK çoktan başarılı oldu. Askerî açıdan yapması gerekeni fazlasıyla gerçekleştirdi. Siyasî taleplerini insan öldürerek gerçekleştiren bu “marxist-leninist işçi partisi” başarılı bir terör örgütü. Kurulduğu günden beri terörize etti bizi, korkuttu. Dava sahibi olduğu bölgeyi destabilize etti, devletin meşruiyetini sarstı. Düzenli bir ordu olarak, tankla topla savaşması gerekmiyordu zaten. Baştan beri asimetrik savaştı bu: Pusu kurdu, kamyon yaktı, işçileri, öğretmenleri öldürdü, siyasetçileri kaçırdı…
Neticesini de aldı: PKKya çözüm(!) olarak devlet kendi terörünü üretti, besledi, büyüttü. Hem 12 Eylül darbesinden sonra hem de 1990’lı yıllarda… Devlet eliyle uzun yıllar Kürtlere olmadık eziyetler yapıldı. T.C. devletinin silahlı kuvvetleri balyozla sinek avladı, 20 teröristin saklandığı tepeyi ablukaya almak için binlerce asker, tank, top, uçak kullandılar. En beteri ise OHAL (Olağan üstü hal) ile hukuk askıya alındı. Böylece T.C.’nin askeri ve polisi hukuk dışında hareket eden, silahlı çete durumuna düştü. PKK’nın en büyük zaferiydi bu: T.C.’nin otoritesini yine T.C.’nin enerjisini kullanarak yıkmak. Ama hiç bir netice alamadı. Neden?
Bir an Türkiye’yi kenara koyun, bağımsızlık savaşlarına ve/veya etnik terör yaşanan başka ülkelere bakın. PKK’dan çok daha “başarısız” olmuş yani çok daha az insan öldürmüş örgütlere: ETA (Bask), IRA (Kuzey İrlanda). Bu örgütlerin 10 yılda öldürdüğü kadar insanı PKK bazen bir ayda öldürüyor. Fransa’nın Korsika adasında faaliyet gösteren FLNC’nin öldürdüğü insan sayısını araştırın. Hayret edeceksiniz. Bu kadar az insan öldürmelerine rağmen (/sayesinde) bu terör örgütlerinin elde ettikleri siyasî haklara bakın. Daha çok hayret edeceksiniz.
“Bizim” PKK ise bir türlü siyasî hedeflerine ulaşamıyor. Ne özerklik, ne statü, ne uluslararası bir saygınlık. Çünkü savaşı kazanmasına rağmen Barış’ı kaybetti PKK. Bir başka deyişle müstakbel bir barışın getireceği sorunları çözme kapasitesi yok. Kürtler bile güvenmiyor PKK’ya. Nedir mesele?
Terörist mi yoksa direnişçi gerilla mı?
Öncelikle “terörist” kelimesinin göreceli olduğunu hatırlatalım. Meselâ ABD’nin kuruluş yıllarında Londra’ya karşı bağımsızlık mücadelesi veren Amerikalılar “terörist” idi. Şimdi Irak’ı işgal eden Amerikalıların dilinde direnişçi Iraklılar “terörist”. Müslümanlar için ise “mücahid”. Fransızlar Nazilere karşı savaşırken Almanlar onlara “terörist” diyordu. Fransız işgali altındaki Cezayirli direnişçiler de “terörist” damgası yemişti. Aynı ikilem Osmanlıya karşı savaşan Sırp, Bulgar veya Yunan çeteleri için yaşandı. Bu ülkelerin resmî tarihlerine göre “kahraman halk savaşçıları zalim Osmanlıya kafa tuttu”. Bizim resmî tarihimize ve ders kitaplarımıza göre ise bunlar hâlâ “dış güçlere alet olmuş başarılı birer terörist”. Etyen Mahçupyan’ın da haklı olarak sorguladığı gibi:
“… Kürt siyaseti de PKK’nın sürekliliği üzerinden bakıldığında çoktan ilk evrelerini geçmiş bir hareketi ifade ediyor. Yaklaşık otuz yılın ardından ve onca baskıya karşın bugün Meclis’te grubu olan, yaklaşık yüz belediye başkanlığına ve birçok sivil toplum kuruluşuna sahip, kendi medyasını ve ticaret ağını kurmuş, toplumsal mobilizasyon konusunda fazlasıyla deneyim kazanmış bir PKK gerçeği ile karşı karşıyayız. Mantıksal olarak bu hareketin şimdi Kürtlerin haklarını birkaç koldan adım adım elde etmek üzere tutarlı bir strateji izlemesi ve bu stratejiyi bütün dünyaya ‘meşru’ olarak kabul ettirmesi beklenirdi. Şiddeti (belki) bir ‘acil tedbir’ olarak kenarda tuttuğunu beyan ederken, zamanın ruhuna uygun olarak, örneğin sivil itaatsizliklerle sivil toplum etkinliklerini parlamenter mücadeleye destek kılması doğal olurdu. Çünkü böyle bir tutumun hem bütün dünyadan destek alacağı hem de buna Türkiye’de hiçbir hükümetin ‘meşru’ görülen bir biçimde direnemeyeceği açık… Ama öyle olmadı ve olmuyor. Kürt siyaseti hâlâ ilk günündeki siyasi çiğliği taşıyor. Bunca deneyim ve acı bu hareketi hiç olgunlaştırmamış gözüküyor. Kurumsal yapı ‘ideolojik aşiretçiliği’ aşan bir kültür üretememiş durumda. PKK’nın karar mekanizması hâlâ kurum içi siyasetin iktidar imkânlarıyla ve bunun uzantısı olan ‘kontrol dışı’ sokak militanlığı ile belirleniyor. Kürt siyasetinin bu otuz yıl boyunca Türkiye’ye ve doğrudan Kürt toplumuna yönelik bir entelektüel etkisi, herhangi bir vizyon katkısı bile olmadı…”
İşte PKK bu etiket savaşını aşıp Kürtlerin ve dünyanın gözünde meşru bir direniş hareketine dönüşemiyor. Bu kilitlenme durumunun temel sebeplerinden biri elbette geride bıraktığı 40 bin civarındaki ceset. Fakat çok şiddetli, çok saldırgan olmasından daha büyük bir fren var PKK’nın önünde: T.C. derin devletiyle olan kan bağı. Meselâ Güneydoğu’da yıllarca Genelkurmay’ın kadrolu tercümanı olarak görev yapan Yıldırım Beğler, 2009 yılında Cihan Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada; Gaffar Okkan suikastini gerçekleştiren özel kuvvetlere bağlı C timinin Malatya’da düşen CASA tipi uçakta bulunduğunu öne sürmüştü. Norveç’in başkenti Oslo’ya iki saat uzaklıktaki bir köyde siyasi mülteci olarak yaşayan Beğler, dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ı Hizbullah’ın değil, Özel Kuvvetler’e bağlı bir ekibin öldürdüğünü iddia etmişti. Okkan’ı Özel Kuvvetler’e bağlı C timinin katlettiğini, olay günü bu timdeki askerleri PKK kıyafetiyle gördüğünü öne süren Beğler, kendisinin de bir dönem C timinde görev aldığını savunmuştu. Beğler, suikastı gerçekleştiren ‘C- timinin bindirildiği uçağın Malatya’da düşmesiyle bu ekibin ortadan kaldırıldığını öne sürmüştü.
Kuruluşundan itibaren Türk derin devletiyle birlikte “çalışan” bir Kürt örgütü PKK. Ama Kürtlere şekil vermeye çalışan, meselâ onların dindarlığından rahatsız olan bir örgüt.
PKK’nın Kürtlere ihtiyacı kalmadı
Terör ve Kürt meselesini konuşurken gözden kaçan bir nokta bu: PKK’nın artık etnik veya bölgesel bir aidiyet duygusuna ihtiyacı yok. PKK kendi yaşamı için gerekli olan eko-sistemi kurmuş vaziyette. Bütün Kürtler PKK’ya sırt çevirse bile örgüt ayakta kalabilir:
“… Bir terör örgütü siyasî hedeflerine hemen ulaş(a)mazsa “holdingleşir” ve adi suçlar işleyen fuhuş, uyuşturucu vb mafyalarla organik bağlar kurar. (Bkz. Kurtuluş savaşı kazanmanın zararları) Fransa’da Korsika Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNC) bu yola girmiştir. Korsika adasında arazi mafyasından “izin almadan” bir otel inşa etmek imkânsızdır meselâ. Resmen Fransız toprağıdır ama devletin söz geçiremediği bir coğrafyadır. İtalyan mafyası “Cosa Nostra” da bir halk direnişi olarak başlamıştır. Sicilya’nın İtalya’ya bağlandığı 1861 yılından itibaren getirilen ağır vergiler karşısında örgütlenmiştir halk. “Onorata societa” (şerefli insanlar cemiyeti) böyle doğmuştur. Omerta, umiltà… kurumsallaşan direnişin “değerleri” sayesinde zalim devlete kafa tutulmuştur. Bugün ise İtalya’da devleti bile ele geçirmiş, masum halkı katleden adi bir suç örgütünden başka bir şey degildir Mafya.
Genelde bütün halk direnişleri büyük miktarda paraya acil olarak ihtiyaç duyarlar. Üstelik banka vb normal para kanallarını kullanamazlar. Bu sebeple kaçakçılık, haraç vb yollara başvururlar. Ama örgüt küçük ve eylemleri az ise para kaynaklarına olan bağımlılığı da sınırlı kalır. Halk direnişi “halktan” kopmaz, bir “holding” haline gelmez. ETA, IRA vb böyledir. PKK ise holdingleşmiştir. para kaynakları bakımından da Avrupalı terör örgütlerine kıyasla çok daha “dal budak sarmış” bir ekiptir. Yani Kürtler PKK’ya tamamen sırt çevirse bile PKK ayakta kalabilir. Bir avantaj gibi görünen bu durum aslında PKK’nın ölüm fermanıdır. PKK “bana dokunmayan yılanla yatağa bile girerim” noktasına gelmiş, Kürt katili Esad ile ittifak yapmıştır.” (bkz. PKK’nın sonu ETA gibi olmayacak malesef … çünkü Kürtler PKK’ya tamamen sırt çevirse bile PKK ayakta kalabilir)
Evet, PKK / KCK / BDP ekibi davasızlıktan muzdarib. Bu sebeple tarif edemedikleri yapay davaların peşine düştüler: Statü, özerklik… Oysa Kürtlerin gerçek sorunları vardı: Anadilde eğitim, anadilde yargılanma, OHAL zamanında zorla göç ettirilenlerin tazmin edilmesi,… Fakat hayır, Kürtlerin hayatını kolaylaştıracak hiç bir şey PKK / KCK / BDP ekibinin ilgisini çekmedi, varsa yoksa statü ve özerklik:
“… Kürtleri bilmiyorum ama BDP’ye bir “özerklik” lâzım. Adı ister özerklik olsun isterse statü, bu SOYUT talepler hep aynı krizi ifade ediyor: Meşru olMAma krizi. Bayrak istediler, “sivil itaatsizlik” deyip kendilerinden olMAyan Kürtlerin dükkânlarını yaktılar. 1960 model soğuk savaş taktiklerinde bu kadar ısrar edilmesi bir rastlantı değil. “Biz” ve “Onlar” diye iki takım kurmaları lâzım. Siyasî projesi olmayan, milletvekili seçildiği halde meclise gitmeyen bir ekibin meşru olma arayışı bu. Bir araziyi çitle çevirmek ve/veya bir grup insanı kendi malı gibi işaretlemek, damgalamak istiyor BDP. Ellerinden gelse “Kürtler tek renk üniforma giysin, evlerin kapılarına bir işaret konsun vs” diyecekler. Demokrasi içinde düşünemeyenlerin tipik çaresizliği. BDP’den SOMUT talepler bir türlü gelmiyor. Kürtler için daha fazla hastahane isteyebilirlerdi meselâ. Ya da kültürel alanda ihmal edilen hakların tesisi. Ama BDP’nin çıkarları ile Kürtlerin çıkarları paralel değil. BDP’nin Kürtlere ihtiyacı var ama tersi doğru değil …” (Bkz. Bugün bir özerklik gördüm!)
Davasız ve Kürtsüz bir PKK
Siyasî amaçlar için insan öldürme noktasından yola çıkıp sonunda Kürtler için(?) Kürt öldüren bir örgüt oldu PKK. Zihinlerdeki bu kopuşu sanırım en güzel anlatan olaylardan biri BDP’lilerin cenaze evlerinden kovulması gösteriyor:
“… BDP’li bir heyet, aileye taziye ziyaretinde bulunmak istedi. Ancak bu istek, Faris’in yakınlarını kızdırdı. Aile, BDP’li yöneticilerin de aralarında bulunduğu grubun taziye talebini kabul etmedi. “Çocuğumuzu siz öldürdünüz. Hangi yüzle buraya geliyorsunuz. Sizi burada görmek istemiyoruz.” sözleriyle tepki gösterdi. Bunun üzerine BDP’liler araçlarına binerek Demircan ailesinin evinden ayrılmak zorunda kaldı …” (Avcı, Kaya, Hakkârî, Zaman)
Bundan sonraki gidişi büyük ölçüde Kürtler belirleyecekk sanırım. Mafyalaşan PKK / KCK / BDP ekseninden bağımsız, Kürt ırkçılığı yapmayan siyasî hareketler güçlenecek büyük ihtimalle. Böylesi yapılar AKP’nin elini de zorlayacak, kristalleşen pozisyonları eriteceklerdir. AKP’deki Türk ulusalcıları akılcı Kürt siyasetçiler karşısında güç kaybedeceklerdir. Zira Kürtlerin günlük hayatını kolaylaştıran, doğal haklarını savunan ekipler Türklerden, özellikle dindar kesimden büyük destek alabilir.
Ya PKK ne olacak? Sanırım giderek “polisiye” bir vaka haline dönüşecek ki zaten hiç bir zaman tam mânâsıyla siyasî ola-MA-mış bir hareketten bahsediyoruz. Bir gün Suriye’ye, bir başka gün İsrail’e taşeronluk yapacak, uyuşturucu satacak, insan ticareti yapacak. Uzun sürse de polisin üstesinden gelmesi gereken, siyasî boyutu olmayan şiddet olaylarına dönüşecek PKK eylemleri.
* * *
Önemli not: «PKK… Ters giden nedir? Bundan sonra nereye? » adlı makalede asimetrik savaş, isyan, terörle mücadele konularında teorik açıklamalar yapmış ve çok sayıda kaynak vermiştim. Güncelliğini hâlâ muhafaza eden bu kaynakları burada bir kez daha hatırlatmak isterim:
Türkçe
Tanör, Bülent “Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu” (BDS Yayınları, 1990)
DERDİMAN, R. Cengiz, (2003): Türkiye İdaresinin Hukuksal Yönü ve Yapısı, Alfa Yayınları, Bursa.
GÖZLER, Kemal, (1990): “Olağanüstü Hal Rejimlerinde Özgürlüklerin Sınırlandırılması Sistemi ve Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamelerinin Hukuki Rejimi”, Ankara Barosu Dergisi, yıl:47, sayı 4.
İngilizce
Simon C. Smith “General Templer and Counter-Insurgency in Malaya: Hearts and Minds, Intelligence, and Propaganda” in Intelligence and National Security, Vol.16, No.3 (Autumn 2001).
İngiliz ordusu, isyan bastırma taktikleri, Mc Geown Pat, BRITISH COUNTER INSURGENCY STRATEGY
Amerikan ordusu, isyan bastırma kılavuzu tam metin (2006)
Thompson Robert, Defeating Communist Insurgency: Lessons from Malaya and Vietnam (London: Chatto & Windus, 1966),
Galula David, Pacification in Algeria, 1956-1958
Fransızca
Escuadrones de la muerte, Arjantin’deki kontrgerilla harekatı ve Fransız gizli servisinin yardımları, ücretsiz izlenebilir Fransızca belgesel, ispanyolca alt yazı
La Guerre moderne, Roger Trinquier éditions La Table ronde, Paris, 1961.
La guerre et la révolution, Karl Korsch, Ab irato, 2001.
Escadrons de la mort, l’école française, Marie-Monique Robin, éditions La Découverte, Paris, 2004.
Fransa savunma bakanlığı, tarih servisi sitesi
… Bu konuda e-kitap…
Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)
Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.
Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?
İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.
“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız. “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin” demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*) İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.
12 Yorum
Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Kas 21, 2012 | Reply
PKK savaşı kazandı ama Barış’ı kaybetti: http://t.co/4HjICz4y
Yazan:@tanjuozkaya1 Tarih: Kas 21, 2012 | Reply
RT @DDGrubu: Mehmet Yılmaz yazdı: PKK savaşı kazandı ama Barış’ı kaybetti http://t.co/Bh8QeQjg
Yazan:@MCanki Tarih: Kas 21, 2012 | Reply
Yazmaya kalksam kitap olacak şeyleri bu kadar kısa anlatabiliyor olmak zaten kalemi kuvvetli olmak. http://t.co/H6ZvbY0m
Yazan:ikarus Tarih: Kas 22, 2012 | Reply
türk kardeşlerimin anlam veremediğim bir düşüncesi var.düşünce şu;pkk,kck,BDP, kürt siyasetçiler bunların tümü çıkar peşinde,hain,dinsiz,islam düşmanı lakin siz kürtler öyle değilsiniz. nasıl olurda onları desteklersiniz gibi.bu düşünce farklı kelimeler,üsluplar,diller kullanılarak sürekli önümüze seriliyor,yazınız da buna iyi bir örnek.
sizinde belirttiğiniz gibi biz kürtler sırf kürt olduğumuz için siz türkler tarafından bir sürü haksızlığa uğradık.köyümüzden atıldık,işkence gördük,dışlandık,küçümsendik,ötekileştirildik,dövüldük,sizden biriyle kavga edince sadece biz gözaltına alındık,televizyonlarınızda silah sıkan,kol kıran,sivil öldüren güçleriniz değilde bizler taş atan çocuklar suçlandık,dedelerimizin dedelerinizden babalarımızın babalarınızdan çektiği,işkence gördüğü anıları bazen gülerek,çoğu zaman ağlayarak dinledik,gecenin bir vakti köy meydanında analarımız bir tarafta babalarımız bir tarafta toplatılmış, tek odalı evlerinin altı üstüne getirilirken ki haleti ruhiyesini hiçbir zaman anlamadık ancak bu acıyı,haksızlığı yaşamalarının verdiği kederi okuduk yüzlerinde,okullarda türkçe konuşamadığımız için dayak yedik hocalarınızdan,daha oyun çağımızdayken zorlandık türküm demeye ne dediğimizi anlamadan, bunlar sürer gider sonu yok bunların iyisimi ben yazıya döneyim.
pkk insan öldürüyor uzak dur,bdp marksist leninist uzak dur,kck terör yapılanması uzak dur,sivil siyasetçiler gözaltına alınıyor uzak dur,haksızlığa karşı gelenler en büyük haksızlığa uğruyor uzak dur,devlet-asker-polis işkence ediyor uzak dur,cemmaat sıfatına bürünüp ırkçılık yapan insanlar var uzak dur,bu yazıyı okuyup tanımadığı insanın günahını alabilecek insanlar var UZAK DUR.
hülasa,eğer kürtsen ve hak istiyorsan.burdan sana ekmek çıkmaz.sen en iyisi mahkemei kübraya git.
Yazan:my Tarih: Kas 22, 2012 | Reply
Selamlar ikarus,
“siz Kürtler öyle degilsiniz” diyemem, Fransa’da bir çok siginmaci var, eski solcu, taze Kürt milliyetçisi bu insanlar ile konusurken adeta ülkücülerle konusuyormus gibi oluyorum. kanaatimce ulusalci Kürtler var, BDP, KCK, PKK bunlari temsil ediyor, yani Kürt bir taban var. Ama bütün Kürtleri temsil etmiyor bu ekip. Tipki MHP’nin bütün Türkleri temsil etMEdigi gibi.
Kürtlerin çektigi acilardan bahsediyorsunuz. Bunlari biliyoruz, senelerdir bu sitede konustuk ve Kürtleri savunduk, yine de savunuruz, boynumuzun borcudur. Ama bu acilar hiç bir Kürde insan öldürme hakki vermez. Umarim buna bir itiraziniz yoktur.
Evet, geçmisteki hiç bir iskence, b.k yedirme ve dil yasaklama olayi hiç bir Kürde intikam hakki vermez. intikam ve adalet COK FARKLI seylerdir.
Yoksa göze göz, dise dis, bütün Türkiye kör ve dissiz kalirdi 🙂 en azindan ölen Türklerin yakinlari da intikam istese kan gölüne döner ortalik.
Bagimsiz bir Kürdistan ihtimali de dahil herseyin konusulmasindan yanayim ama milletvekili seçildigi halde meclise uzun süre gelmeyen BDP ekibinin diyalog yanlisi oldugunu sanmiyorum.
Özetle ulusalci Kürtler iyi temsil edilmiyorlar. Genel olarak Kürtler hiç iyi temsil edilmiyorlar. Bu durumda Türklerin sorumlulugu büyük. ama artik elbirligi ile bu temsiliyet meselesini düzelltmeliyiz, hepimizin adalete ihtiyaci var, intikam istemiyoruz… degil mi? 🙂
Yazan:ikarus Tarih: Kas 22, 2012 | Reply
benim dinim intikamdan uzak dur der.hiçbir zaman,ne yapmış olursa olsun bir insanın öldürülmesinden yana olmadım ve bundan da ALLAH a sığınırım.
belirttiğiniz gibi kürtler iyi temsil edilmiyor.bence sebebi çok açık;BASKI.eğer ki çoğu sivil siyasetçi,yazar,düşünür gözaltına alınırsa tabii olarak meydan faşistlere kalır.sizin faşistler bizim faşistler birbiriyle kapışır durur.ve eğer bu durum bir an önce sona erdirilmezse(bence genel bir af gerekli)bu konuyu torunlarımız bile tartışır.
ben bu dünyada adaletin olduğuna inanmıyorum,yani adalette istemiyorum,intikamda,çünkü eğer adaletten bahsedeceksek birilerine, intikam demiyelimde bazı hoş olmayan şeyler yaptırabilir.
sayın my size klişe gelebilir ama inanın tek istediğim bir parça huzur,biraz dürüstlük,azıcıkta cesaret.
Yazan:Mehmet S Demir Tarih: Kas 22, 2012 | Reply
Sn. İkarus’un da ilk yorumun da geçen ve bilinçli veya farkında olmadan pek çok insan tarafından dillendirilen hayati öneme sahip yanlış bir kanı var.
“…biz kürtler sırf kürt olduğumuz için siz türkler tarafından bir sürü haksızlığa uğradık…” deniliyor. Ülkedeki çatışma ve gerginliğin kaynağı Türkler ile Kürtler arasındaki çatışma değildir. Yani iki halk kavga ettiği için sorun yaşıyor değiliz. Asıl sorun devlet ile Kürt halkı arasında patlak verdi ilkin. Nedenleri ise malum, uzun uzun anlatmaya gerek yok. Ama kavganın kaynağını oluşturan devlet aklı nispi olarak geride kaldı. Devlet eski devlet değil artık. Ama ulusalcı kürtlerin ekseriyeti karşılarında hala eski devlet varmış gibi davranıyor. “Çözümsüzlük” denilen kısır döngüden kurtulamayaşımızın en önemli nedenlerinden biri bence budur.
Yazan:ikarus Tarih: Kas 22, 2012 | Reply
‘ kavganın kaynağını oluşturan devlet aklı nispi olarak geride kaldı. Devlet eski devlet değil artık’bu cümlenizden kolaylıkla güneydoğuda bulunmadığınızı çıkarabiliyorum.
10000 insan 68 gün boyunca açlık grevinde kaldı başbakanın,devletin tavrına sizler de şahit oldunuz,kürtçe medeniyet dili değil dendi türkçe konuşan devlet tarafından,hapishanelerde dönüşümlü yatak kullanımı başladı…haklısınız sayın Mehmet S Demir devlet eski devlet değil.
‘..Ülkedeki çatışma ve gerginliğin kaynağı Türkler ile Kürtler arasındaki çatışma değildir..’ bu konuda da haklısınız ortada bir gerginlik kaynağı var lakin çatışma yok.üstünlük kurmaya çalışanlarla eşitlik isteyenler arasında bir çıkmaz var.ve sorunun kaynağını merak ediyorsanız sizden ricam gidin kürdü-kürtlüğü-kürd halkını anlatan ,öven herhangi bir videonun yorumlarını okuyun.
Yazan:Mehmet S Demir Tarih: Kas 23, 2012 | Reply
Önemli değil ama siz tahmin yapma gereği duyduğunuz icin söyleyeyim, ben de guneydoguluyum. Meseleye hangi tarafin nasil baktigina iliskin yeterince bilgim var diyebilirim. Son paragrafta soylediklerinize yakin dusunuyorum, su yazimizda biraz deginmistik: http://www.derindusunce.org/2012/11/10/musluman-roma-kelimeler-masum-uygulama-kotu/
Hükumetin her politikasını, söylemini savunacak değiliz ama başbakan yardımcısı sn. Yalçın Akdogan’in dediği gibi hatalar yapılıyor olsa da sorunun ruhunun ortadan kalktığını söyleyebiliriz. Aynı kanaatteyim ve “nispi” olarak devletin bu sorun karşısında eski devlet olmadıgını kabul etmeliyiz diye düşünüyorum. Ancak tekrar ediyorum özellikle ulusalcı Kürtler karşılarında hala eski devlet varmış gibi, on sene önce hayal bile edilemeyecek adımlar hic atılmamış gibi davranıyor olmaları sorunun iyice icinden çıkılmaz hale gelmesinin sebeplerinden biri, en önemlisi belki.
Yazan:yok Tarih: Eyl 30, 2014 | Reply
siz israili boykot edip fantayı içerek coca colayı boykot eden zihniyet tarafından yönetilen kişilersiniz xxxxxxxxx xxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxx
Yazan:Tayfun Tarih: Eki 26, 2014 | Reply
Hala saldiriyor PKK. Durmuyor. Durmayacak. Tek bir kisinin daha canini kaybetmesindense ayrilalim, belli ki yurumuyor bu birliktelik. Her ne kadar Kurtlerin cogu PKK’yi desteklemese de(HDP’nin oy orani goz onune alindiginda 5 milyon Kurt’u temsil ettigi ve Turkiye’de 15 milyon Kurt oldugu varsayimina gore)durum artik surdurulemez bir hal almis durumda. Kars’ta hidroelektrik santraline saldiriyorlar (kimdi bu ikide bir HES’lere karsiyiz propagandasi yurutenler sahi, su komunistciler degil miydi?), jandarmayla catisiyorlar, 3’u olduruluyor, hemen “ocalan” oluyorlar. Yahu once sen saldirdin, neyin intikamini aliyorsun?
“Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP), 3 askerin şehit edilmesine ilişkin, “23 Ekim’de Kağızman’da 3 HPG gerillasının infazından sonra Yüksekova’da 3 asker öldürüldü” değerlendirmesi yapıldı.”
Ha simdi sen olayin basini anlatmadan pat diye girersen konuya “jandarma 3 Kurdu vurdu” olur. Hatta “3 Kurt anasi evladindan koparildi” da olur. Sonu yoktur ajitasyonun. Guneydoguda karakolu saldiriya ugramis, yanindaki asker arkadasini kaybetmis 20 yasindaki cahil genc asker o bolgede cevirme yaptigi zaman kimlik kontrolu yaparken sert davranmistir. PKK’nin yasattigi acilarin da etkisiyle bircok cahil asker, komutan vs. o bolgede yasayan Kurtleri potansiyel terorist olarak gorup, kendilerini saglama almak icin masum Kurtlere de eziyet cektirmislerdir.
Son tahlilde, butun bu acilarin bas sorumlusu Turkiye’de inatla, israrla, dikteyle, siddetle, terorle komunizmi yerlestirmeye calisan uluslararasi bir sebekenin Turkiye’deki temsilcisi konumunda olan PKK’dir.
Ha bu arada, devlet ile PKK’yi birbirinden cok ayri ve tamamen birbirine dusman unsurlarmis gibi gorerek T.C. Devleti’ne nefretler bakanlar icin de asagidaki habere bakmalarini tavsiye ederim:
http://www.ekoayrinti.com/news_detail.php?id=81089
Ziya Halis, eski SHP’li Calisma ve Sosyal Guvenlik Bakani.
Hala da “devlet bize sunu yapti” diyenlere hayret ediyorum. Sen de o devletin bir parcasisin yahu. Asil sikayet etmen gereken sey bu degil mi?
Istersek bir gunde iceriden cokertiriz T.C. Devleti’ni yorumlari yapiyor PKK’lilar. PKK’ya en cok destek veren millet de yine Turklerdir. Yani sirf Tayyip Erdogan’la savasiyor diye aciktan PKK’yi destekledigini soylemekten cekinmeyen Turk oglu Turkler turedi Turkiye’de yahu. Hic mi gormuyorsunuz bunlari? Akli basinda bir Turk ya da Kurt PKK’yi savunamaz, hicbir eylemini mesru gostermeye calisamaz. Onlarin ajandasi baska, amaclari baska. Kurtler icin dahi herhangi pozitif bir amaca hizmet etmiyorlar. Pesmerge dahi destek olmuyor bunlara. 90’lardan kalma argumanlari birakin artik bir kenara. Artik o statukocu zihniyet karar alma mekanizmalarinda yer alamiyor. Kurtlerin en mutlu oldugu, en refah icerisinde yasadigi donemdir bu donem. Lutfen artik PKK ile araniza mesafe koyun. Yoksa aci sonuclari olsa da artik bu iliski bitsin, siz yolunuza, biz yolumuza… Bu surdurulemez duruma bir son verilmesi sart.
Intikam duygulari dunyada hakim olsaydi Almanlar sahip olduklari bilim ve teknolojiyle Avrupa’yi kana bulardi. Yuzbinlerce Alman olduruldu savasta. Ama su anda askerlerini olduren ulkelerle sinirlari acik. Japonya ABD’ye atom bombasi atardi. 3. dunya savasi cikar, sehirler yok olur, kimyasal silahlar kullanilir, bizden sonraki nesiller 3 gozlu, 7 parmakli falan dogardi.
Eger bu “ocalan” psikolojisi 5 milyon Kurt’te bitmeyecekse, bu 5 milyon potansiyel ve gercek teroristle beraber yasamaktansa bagimsiz bir Kurdistan’in kurulmasindan, araya sinir konulmasindan ve sonrasinda Kurtlere kati bir vize rejimi uygulanmasindan yanayim. Net!
Yazan:Tayfun Tarih: Tem 13, 2016 | Reply
PKK yok artık. DHKP-CHPkk var. Hepsi uluslararası kuruluşların kapısında beraber yatıyor, 7-24 lobicilik faaliyetleri yapıyor ve Erdoğan’ı savaş suçları mahkemesinde yargılatarak hesaplaşmaya çalışıyorlar. Güya Anadolu ve Mezopotamya Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kuracaklar bir de. Atatürk ve Abdullah Öcalan posterleri yanyana yürüyüşler, gazete, manşet kardeşlikleri vb.