Tiryandafilya, Güneşe ya doğ, ya da ben doğacağım diyen güzel!
By Efraim K on Kas 28, 2012 in Hayat, İnsan
Dört tane balkabağının işgal ettiği bir masanın boş kalan sol alt köşesinden yazıyorum bu sefer. Böyle buyurmuş tarlasındaki masasını işgal ettiğimiz köylü. Bildiğin bir harabe burası harabe olmasına lakin cehaletten taş kemerlerden de o nispetle uzak, ıssız bir diyar, bir münzeviler beldesi.
Sen de biliyorsun ki ‘eş-dost’ diye taltif ettiklerimizle bir arada bulunmak, en müptezel gayya kuyularına inmekle müsavi yaşadığımız günlerde. Esfeli safilin diye resmetmekte bu durumu Alem-i Lahuttan gelen ses. Yazarken ben de çok düşündüm bu tamlamayı; haksızlık ediyor muyum diye. Belki inceltebilirdim biraz daha ama, düştüğüm duruma yor sen de bu hali Tiryandafilya. Sana daha önce de söylemiştim, hatırlarsın. Ben, şuaranın dediğinden pek çıkmam. Her yanında, her daim insan görmemdendir o gün o beyiti terennüm etmem: ‘Arz-ı hal etmeye cana seni tenha bulamam/ Seni tenha bulacak kendimi asla bulamam’.
‘Merak’ çok da meramımı anlatan bir kelime değil. Belki bir anahtar ama mahdut sayıda kapıya uygun bir anahtar. Ben daha çok ‘tecessüsü’ kullanmaktan yanayım. İnsanların bize karşı hissettikleri işte bu kelime Tiryandafilya: Tecessüs!
Tecessüs ki zaten tek başına hoş karşılanmıyorken tarafımdan, bir de önüne ‘aptalca’ sıfatını ekleyip de kullanıyorlar son günlerde. Muhabbet sırrına ermeyecek ve eremeyecek bu ins ve cins taifesine karşı ‘kaal’ dilini değil de ‘hal’ dilini kullanmamız gerektiğinden de sana bahsetmiştim Tiryandafilya, hatırla.
Ve yine hatırla Tiryandafilya, sana ettiğim cesurca teklifi. Ahir ömürde bir fildişi kuleye sığınmamızın hemen hemen imkânsızlığından bahis açmıştım. Çünkü bu kule gün gelip var olsa bile bu kuleye giden yolların kapalı olduğunu sen de, ben de çok iyi biliyoruz.
Sana teklifim yığınlar içinde inzivaya çekilmekti. Biz düşünenlerdendik ve sen de biliyorsun ki Tiryandafilya yığınlar düşünmez maruz kalırlar. Şimdi anladın mı neden böyle bir harabeden sana yazdığımı Tiryandafilya. ‘sen demi hacı diyeceksin’ yine biliyorum. ‘Evet, bende’ ama yine senin anladığın gibi değil. Harabede yazmakla, harabat ehli olmak arasındaki farkı anlayamayacak kadar şaşkın mı görünüyorum oradan bakınca.
Tam tersine canım benim tam tersine. Ben seni tanıyana kadar ‘bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar’ dizesindeki ‘tarumar’ kelimesinin anlamının derinliğine vâkıf değildim biliyor musun. İşin daha da acısı, bundan senin de bihaber olmandı aslında. Yerle yeksan olmuş bir bezmden arta kalan kırık dökük bir rebaptan fazlası olmayandın sen bana geldiğinde Tiryandafilya.
Dikkat ettin mi hiç! İnsanlar seni çağırmak için, içinde üç beş harften mürekkeb bir kelime kullanıyorlar hala. Buna isim deseler de, seni anlatmak için bunun yetmeyeceğini söylemiştim sana. Hatta senin bundan çok daha fazlası olduğunu kulağına söyleyen ilk ben olmuştum Tiryandafilya. Bütün bunların üstüne, hepsinin üstüne ömrümün bu en uzun fecrinde şimdi seni ibretle izliyorum oturduğum yerden; Bu yığınlara gösterdiğin himmetin, müsamahanın neticesinde ne bekliyorsun bu kalabalıktan Tiryandafilya?
Şairi hatırla Tiryandafilya. ‘Açma pencereni, perdeleri ört’ diye Mona Roza’yı uyaran şairi. Bir kemik iki yerden kırılmaz der kudema. Mona’nın tutamadığı öğüdü sen tut Tiryandafilya.
Sana bir daha üç gün sonra yazacağım. Son söz olarak da ‘ki bu sözümü bir tehdit olarak algılamanı istemem’ bu saatten sonra beni kaybetmemeye bak Tiryandafilya. Seni o çöplükte, yığınlar arasında, bitap vaziyette bulduğum günü hatırla. Seni yaşatmak için her gün okuduğum şiir ve gazelleri unutma. Benim dilimden ne dökülürse dökülsün beni dinlemelisin Tiryandafilya.
Gül ve bülbülün sergüzeşti de seni aldatmasın sakın. Üstadın dediği gibi yani: İnsan bülbül gibi şakıyamaz, dinlenmezse susar Tiryandafilya…
Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var. Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.
Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.
İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Alışılagelmiş kitap sunumlarından farklı bir çalışma bu. Neden? Öncelikle kitap tanıtan kitap serisinde tanıtımı yazanlar da tıpkı tanıtılan sanatçı ve filozoflar gibi birer yazar. Bir çoğu profesyonel ve yarı-profesyonel olarak yazı hayatlarını sürdürmekteler. Ek olarak… katkıda bulunan yazarlar eserin güzelliği kadar kendi iç güzelliklerini, kişisel tecrübelerini, eserle ve yazarla tanışma serüvenlerini de ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan kitap tanıtan kitap Aktaş, Kafka, Ramazanoğlu veya Kazancakis ile olduğu kadar Başarslan, Gürkan, Becer ve Özdemir ile de tanışmanın veya mevcut dostluğu ilerletmenin güzel bir yolu. Bu 4cü kitapta Yine « ağır » konuklarımız var : Franz Kafka, Cihan Aktaş, Michel Houellebecq, Yıldız Ramazanoğlu, Nikos Kazancakis, Ali Şeriati, Jacques Derrida, Selim İleri, André Gide. 20 farklı kitap, Rusya, Fransa, İran, Almanya ve Türkiye’den 20 yazar. 98 sayfalık bu kitabı, kitap tanıtan kitapların dördüncüsün ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
1 Yorum
Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Kas 28, 2012 | Reply
Tiryandafilya, Güneşe ya doğ, ya da ben doğacağım diyen güzel!: http://t.co/Z8QVdxU7