Bir Kürdün Allah’a arzu halidir
By Tanju Ozkaya on Oca 2, 2013 in Devlet Terörü, Kürtler, PKK, şiddet
En zor anlarda sabır diler ‘Allah’ım aklıma mukayyet ol’ diye dua ederiz. Peki, ya yaşanan durum aklın sınırlarını zorluyorsa, elinizi ayağınızı titretecek kadar anlamsızsa hala yine akıl fikir isteyecek olur musunuz? Ben sıkıldım artık, akıl istemiyor, irademin bir anda yok olmasını niyaz ediyorum. Kaldırılmayacak yük, omuzlara bindirilmezmiş! Ammena… Ama gelin görün ki… Yaşananlar ve ortadaki anlamsız sonuca bir bakın ki bu yükü kaldırmaya ne omuz ne de irade yetecek. Çok uzatmadan ben içimdekini paylaşayım sizler de ister hak verin, isterse haksızlık yaptığımı söyleyin…
Nizamettin Ariç ve Mizgin Tahir’in birlikte seslendirdikleri Êşa Rojava (Batının (Suriye) derdi) isimli Kürtçe parçayı canı gönülden sevdiğim ve bir o kadar da değer verdiğim bir dostla paylaştım. Tınsını beğenmiş, Kürtçe bilmediği için haliyle sözlerini anlaması mümkün değil! İnternetten arama yapınca kimi sitelerde parça için Batı Kürdistan (Rojava) denildiğine denk gelmiş. Durum böyle olunca bana, Batı Kürdistan Suriye oluyorsa Kuzey Kürdistan neresi olduğunu, bunu bilmediği için sorduğunu dile getirdi. Çok ilginçti sadece Kuzey Kürdistan’ı sorduğuna göre Doğu ile Güney Kürdistan’ı biliyor olmalıydı. Ben de kendimce Kürdistan’ın her şeyden önce bir coğrafya olduğunu yakın tarihe kadar böyle bilindiğini izah ettim. Hatta birinci meclis döneminde Kürdistan vilayetleri mebusları, diye bir ifadenin tutanaklardan yer edindiğini anlatmaya çalıştım.
Hay söylemez olaydım…
Cümlenin içinde Kürdistan kelimesi geçti diye, bizimkisi küplere bindi ve beni Kürt milliyetçisi ilan etti. Kızdığım yok zira daha kötüsünü yaşadım. Aksanım sert diye milliyetçi ilan edildiğimi biliyorum. Şimdi durum daha vahimdi çünkü içinde Kürdistan kelimesi geçen cümleler kurmuştum. Toplu taşıma araçlarında Kürtçe konuştuğu için durağa gelmeden önce indirilenler çok olmuştur. Ben de bugün işte o durağa gelmeden inmek zorunda kalanlardan oldum. Hayır, zoruma giden ise bu tutumu sergileyen kişinin üniversite mezunu olması, her şeyden önce alnı secdeye giden biri! Allah rızasını kazanmak için namaza dur ama Allah’ın yarattığına yaşam hakkı tanıma, onun karşısında ol… İnanılır gibi değil!
Aklım ermiyor gerçekten…
Allah’ım bana ihsan ettiğin akıl, fikir ve bu düşünce dünyasını benden al lütfen. Al ki bir daha böyle anlamsız, yersiz bir durum yaşamak istemiyorum. Sıkıldım, gerçekten sıkıldım. Keşke ‘dünyaya Kürt doğmak ister misin’ diye sorsaydın Allah’ım ve bugünlerde yaşayacaklarımı da gösterseydin. Merhametinden, rahmetinden ve adaletinden zerre şaşma olmaz, buna canı gönülden iman ettim. Lütfen ya bu duruma dayanacak kadar çok sabır ver ya da bu ne olduğu belli olmayan anlamsız katılığı idrak edemeyecek akıl yoksunluğu ihsan et…
Amin…
… Bu konuda okumak için…
Röportaj:
Makale:
PKK savaşı kazandı ama Barış’ı kaybetti
E-Kitap
Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)
Süleyman Nazif (1870-1927) Batarya ile Ateş adlı kitabında şöyle diyordu:
“Benim dinim kinimdir… Irkına, vatanına, tarihine ihanet etmiş olan insanların ve milletlerin hiçbirini unutma Türkoğlu! Unutma ve affetme!”
Büyük travmalar, katliamlar ve yok edilme korkusu yaşayan toplumlar geçmişten ders çıkarırken affetmek ile acıları unutmak arasında fark göremiyorlar. (Bkz. PKK’lıları affetmek)
Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişleIZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor.
Bu korkunç dönüşümü Yahudilerde ve Avrupalı Ermenilerde görmek mümkün. Balkanlarda, Kafkaslarda Türk ya da Çerkes olma “suçundan” dolayı bizden önceki kuşaklar da bu şekilde eziyet gördüler. Ölenler bir kez ölürken hayatta kalanlar aşağılanma duygusuyla hergün öldü. Peki ya Kürtler?
“…PKK destekçisi Kürtler adeta hızla koşan bir adamın bir cam panele çarpıp yere yığılma duygusunu tekrar tekrar yaşayacaklar. Camın öbür tarafını görecekler ve camın öbür tarafında akan hayatı gözlemleyebilecekler, belki bedenen o hayatın içinde olacaklar ama ruhen hiçbir zaman o camın öbür tarafına geçemeyecekler. Hiçbir zaman kendilerini camın öbür tarafına akan hayatın parçası hissedemeyecekler…”
Böyle diyordu Emre Uslu. Haklıydı. Sadece Kürt olmak istedikçe Kürtlüğünü kaybeden bir kuşak yetişiyor. Tıpkı Türk ulusalcıları gibi geçmişten, gelecekten hatta kendi gölgesinden bile korkan bu insanlar şiddet için şiddet isteyen örgütlerin, partilerin elinde istenen her şekli almaya hazırlar.
Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.
4 Yorum
Yazan:mehmet Tarih: Oca 2, 2013 | Reply
arkadaşın ızdırabını anlıyorum ve katılıyorum.Kendisine şunu söylemek isterim;bir sınavda oldugunuzu unutmayın.Bu işlerde bir dahliniz yok,bu işlerin sebebi degilsiniz .size bu sınav düştü, önemli olan bu sınavın hakkını vermek.İnanın herkesin farklı farklı zorlukları var.
Yazan:Akın Soylu Tarih: Oca 2, 2018 | Reply
O nun ızdırabını …
Yazan:Tanju Tarih: Oca 3, 2013 | Reply
“önemli olan bu sınavın hakkını vermek”
Yazan:MeFENDİ Tarih: Oca 4, 2013 | Reply
Bence cok fazla ümit varsınız Tanju bey. Mesele açık bir şekilde ortada. Size karşı milliyetçilik yapan bir insana karşı ifade tarzınızı değiştirmenizi öneririm. Arkadaşınız zaten girişte doğu ve güney Kürdisatanı sormayarak kendi haleti ruhuyesini dile getirmiştir. Buna cevap olarak bir dahaki sefere, kurtuluş savaşı yıllarında İngilizlerin Kürtlere kurmaları için yardımcı olduğu, fakat Kürtlerin kabul etmeyip Osmanlıyla(Hilafet olduğu için ) beraber hareket etmesinden dolayı,böldüğü Kürdistan’ın Türkiye’de kalan bölge olarak tanımlanızı öneririm. Yanlış anlamayın sadece bir öneri. Saygılar.