Liberalizm halkı sömürme özgürlüğü müdür?
By Aylin do Nascimento on Oca 6, 2013 in Demokrasi, Ekonomi, Kriz Çıkarma Özgürlüğü, Liberal Totalitarizm
“… Fakirlik Avrupa’da kendini iyiden iyiye hissettiriyor. Sorun, sadece mali krizle boğuşan ülkelerde değil Euro Bölgesi’nde lokomotif görevi gören ülkeleri de kapsamaya başladı. Euro Bölgesi’nin en büyük ikinci ekonomisi Fransa’da bu soruna çözüm bulmak amacıyla Jean-Marc Ayrault hükümeti harekete geçti. Başbakan fakirliği ulusal bir sorun olarak gördüklerini belirtti. Hükümet sorunu çözmek için alınacak tedbirleri 22 Ocak’ta açıklayacak. Planın bütçeye 2.5 milyar Euro’luk ek bir yük getirmesi söz konusu.
Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (INSEE) 2010’da fakirlik sınırının altında yaşayanların sayısını 8.6 milyon kişi olarak açıkladı. Bu da Fransa nüfusunun yüzde 14.1’ine denk geliyor. Ülkedeki fakirlik sınırı ise kişi başına 964 Euro. Bu oranı düşürmeye çalışan hükümet, düşük gelirlilere yönelik mali yardım planını gelecek sene yüzde 2 oranında artırmayı planlıyor. Evsizlere barınak sağlama hizmetinin kapasitesinin 8 bin kişi artırılması da diğer bir hedef.
Fakat buradaki asıl soru tedbirlerin yeterli olup olmayacağı. Zira yoksulların sayısı artmaya devam edecek. Avrupa Birliği’nin üçüncü en büyük ekonomisi İtalya’da da istatistikler Fransa gibi alarm veriyor. 2011’den beri İtalyanların yüzde 28.4’ü yani neredeyse 4 kişiden biri fakirlik sınırının altında yaşıyor. Bu oran 2010’da sadece yüzde 3.8’de bulunuyordu. Yoksulluk sınırı yarım adada 707 Euro olarak belirlenmiş durumda.
Bu durumdan sorumlu tutulan Monti hükümeti döneminde sadece 13 ayda kalkınma oranı yüzde 2.3 düştü. İşsizlik yüzde 11’e yükseldi. Fakat yine aynı dönemde faiz oranlarının Berlusconi dönemine oranla yarı yarıya düşürülmesi sağlandı. Almanya’da ise istatistikler halkın yüzde 15’inin yoksulluk sınırının altında yaşadığını gösteriyor. Yoksulluk sınırı ülkede 939 Euro’da bulunuyor. Bu rakam ülkede ortalama bir gelirin yüzde 60’ına denk geliyor …” (Euronews)
Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi? Buradan indirebilirsiniz.
Liberalizm Demokrasiyi Susturunca
Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi?Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın”çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda.“Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitaptaliberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.