Zarif Bir Yakarış / Cahit Zarifoğlu
By Mustafacan Ozdemir on Oca 23, 2013 in Kitap Sohbeti, Sanat, şiir
Nihayet nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü: bu yüzden de kaybedenlerden oldu. (Maide 31)
Yazıya başlamak için seçtiğim surenin nedenini Zarifoğlu okumuş olanlar çok iyi anlamışlardır. Zarifoğlu, adının baş harflerinin acz tuttuğunu söylüyordu bir mısrasında. Ne dehşetengiz bir anlatım. Başlığı da bu yüzden zarif bir yakarış olarak seçmeyi uygun gördüm. Kronolojik biyografisini anlatmaktansa mısralarını, cümlelerini, kitaplarının muhtevalarını yazmayı daha faydalı buluyorum. Daha evvel de bir yazımda belirttiğim gibi entelektüellere ilmihal okumayı öğütleyen bir münevverden bahsediyoruz. İkinci Yeni içerisine genelde katık edilen fakat dili ne Sezai Karakoç ne Ece Ayhan, Turgut Uyar, Cemal Süreya’ya benzeyen bir şair-i maderzat.( Akif İnan’dan alıntıdır, anadan doğma şair) Farklı farklı saptamalar olsa bile son derece kendine ait bir şiir yazdığı kanaatindeyim. Kullandığı imgeler, yaptığı metaforlar şüphesiz çok etkilidir fakat demek istediğim tam olarak bu değil. Tüm bu bahsettiklerimi cümle içerisinde öyle yerlere dizer ve o cümleleri o kadar mahir bir şekilde parçaya katık eder ki bu yüzden sayfalarca uzunlukta şiirlerini hiç sıkılmadan okursunuz. Cemal Süreya Ece Ayhan ile bu konu üzerine konuşmuş ve ‘‘şiirde yapı sorununu en iyi kavramış şairlerden biridir.’’ cümlelerini işitmiştir. “Cahit Zarifoğlu’nun elinden tutan olmamış pek. Maraş’tan gelmiş, Alman Filolojisi’ne kayıt olmuş. Şiirlerini Memet Fuat’a getirmiş göstermiş. Memet Fuat de beğenmemiş, beğenseydi belki de solda kalabilirdi Cahit Zarifoğlu, sağa kaymazdı.” (Öküz, Temmuz 2000) Bu cümleler de Ece Ayhan’a aittir. Fakat Zarifoğlu’nun hiçbir zaman sol ile ilişkili olmaması ve kendini Müslüman bir şair olarak tanımlamasını burada atlamıştır Ece Ayhan. Aslında bu bir nevi zaferdir. Müslüman bir şair öyle şiirler kuruyor ki aslına rücu ediyor adeta yazın. Şarkın zaferi bir nevi şerefli mağlubiyetleri heyulasından bertaraf eyliyor. Yukarıda belirttiğim gibi fazlasıyla kapalı ve imgeli beyitleri olduğu gibi ki nedenini belirttim çok öznel bir şiirdir yazdığı son derece berrak anlatımla yazdığı şiirleri de vardır. Benim en sevdiğim dizelerden biriyle örnek verelim;
Beyaz haberlerim için hazır olun kardeşlerim!
Son derece yalın anlatımlı ve fakat zihinlerde herkese farklı çağrışımlar yapabilen bir dize. Sanırım şiir kurmak üzerine en meşakkatli iş bu olsa gerek. Bir başka sevdiğimiz şairden, Ah Muhsin Ünlü’nün bir röportajından alıntıyla sözlerimize dayanak bulalım:
Benim yazdığım şiir Zarifoğlu şirinin yanından bile geçemez. Çünkü benim yazdığım şiir zaman zaman fazla entelektüel. Fazla zihni yerleri var. Zarifoğlu bu entelektüaliteyi kendi içinde dönüştürüp insani bir şey çıkardı ortaya. Benim yaptığım şey onun belki duygusunu çağrıştıran bir şey. Zarifoğlu’nun maketi diyelim benim yaptığım şeye. Ama ne teknik olarak ne şiire yaklaşım olarak ne şiirden umulan şey olarak benim Zarifoğlu’yla bir bağlantım yok. O başka bir adam. O başka bir yerden bakıyor meseleye. Ama şöyle diyebiliriz: Zarifoğlu’ndaki samimiyetin, gerçeği kendinden çıkarma çabasının, şiiri kendinden söküp alma gayretinin bir küçük modelinin benim yazdığım şiirde olduğu var sayılabilir. Bunu Zarifoğlu’nu kutsamak için de söylemiyorum. O Zarifoğlu. Yöntem farkımız var.
Ah Muhsin Ünlü’nün tam olarak demek istediğini bir düzyazısında buluruz Cahit Zarifoğlu’nun. Günlük olarak tuttuğu ‘Yaşamak’ kitabı şöyle başlar:
SARIKAMIŞ 1979. ne çok acı var.
Son derece insani bir cümle. İnsaniden kastım Ece Ayhan’dan mülhem sivil şiir manasına da gelebilir. Gelsin, fakat demem o ki Zarifoğlu şiirini şiirin poetikası üzerine kafa yormamış insanlar da anlayabilir ve hislenebilir. Seçkinci bir anlatımdan ziyade ruhsal acziyetlerin ifade bulmuş halidir Zarifoğlu yazını. Sivilliğinden dem vurmamın nedenini de en iyi özetleyen ‘Bir Değirmendir Bu Dünya’ kitabı. Mavera dergisinin kurucusunun hem kendi dergisi hem de çeşitli matbuatlar içerisinde olan yazılarından oluşur kitap. Başlıklar zamanına göre fazla sivildir, örnekleyelim:
Siyer Okumanın Önemi, İslam’da Ordu ve Sosyal Hayat, Cihad ve Arınma, Allah Dostları, İslam Münazara Mevzuu Değildir…
Kitap içerisinde hoş olmayan bir tesadüfte barındırıyor. Hama katliamı zamanı Zarifoğlu her Müslüman gibi, hakkıyla olanından bahsediyoruz burada, tepkisini ortaya koyuyor. Yazının içerisinden küçücük bir bölümü ayrıca alıntılamak istiyorum:
Sosyalist Nusayri rejimi, İslam çizgisinden ayırmakta aciz kaldığı bu şehri yerle bir etmekten başka çıkar yol bulamamıştı.
Sadece bir şair, yazar değil bir münevver olarak Zarifoğlu coğrafyasındaki zalimliklere sessiz kalınmamasını haykırıyordu, her an, her saniye ve fakat sloganlaşmış bir anlatımdan uzak durarak. ‘‘Ne çok acı var’’ yer ve zaman olarak birebir oturmasa da bahis üzerine bir dolmuşluğun yalınkat dışa vuruşudur şüphesiz.
Dünya edebiyatı üzerinden bir paralellik yaratmaya çabalarsak eğer Samuel Beckett ve Zarifoğlu birbirini andırır. İki yazarda insan üzerine, insanın acizliği üzerine, insanın bu dünyadaki varlığı üzerine düşünmüşler ve bir yazı metodu geliştirmişlerdir. Tabi ki Cahit Zarifoğlu Maraşlı şair özelliğini hiçbir vakit yitirmemiştir Cemal Süreya’nın dediği gibi. Mahallesini seven çocuk her zaman şiirinde mevcuttur. Ülkü Tamer’le aynı yolu izlemeseler de aynı benzinci de vakit vakit durduklarını söylersek doğru saptama yapmış oluruz. Fakat Beckett’in insanı algılayışı Müslüman Zarifoğlu’ndan farklıdır. O daha sorumsuzca yaklaşır olaya ve daha anlamsız bulur bu durumu. ‘‘Elimizden olmayanla olduk, elimizden gelmeyenle gidiyoruz madem yaşayalım, nasıl olursa olsun’’ der gibidir. Beckett Godot’yu Beklemek, Zarifoğlu ise İbrahim’e su taşıyan karınca olmak gibidir. Ümmeti gözetmem gerekli diyordu şair Yedi Güzel Adam adlı şiirinde. Bugün üzerine yeni İslamcı yazarların düşünmesi gereken bir konudur diye düşünüyorum. Ümmeti gözetmek, ümmetin terakkiye ulaşması amacıyla ne yapıyoruz?
Zarifoğlu’nu özetlemek için ise bulduğum kelime ilginç gelebilir fakat AT. Şiirlerinde özellikle kullandığı bir kelimedir ki günümüze baktığımız vakit birçok( ülkemiz elverdiğince hala) müzik grubu, şair, yazar, senarist vs. bu imgeyi, metaforu, kelimeyi kullanır. Şahsi kanaatim Zarifoğlu’nun Türk Şiirine bir armağanıdır at. Bazen sadece at, bazen atlı karınca olarak kullanır. Şöyle düşüncelerinizden sıyrılıp bir şiirde gördüğünüz vakit çok çocuksu, çok maziden gelen fakat bir o kadar hatırda, bir o kadar özlenen bir kelime at. Zarifoğlu şiiri tam olarak bu manada ‘AT’tır.
Çölde Gizli Bezginler
bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yağmur sıcağı gibi
öptüm sonsuz gidişinden. Saçlarının seyriyle seni
yolları aşklara davul çalıp çağrılmış yalnızlarla dolduran
akrepleridir duygunun. Karanlık ordulara güneşsiz sokulan
bunlar canlanınca ne ateş kirli taşlar ne böcek
şakakların sıcağında kuytu bir büzülüp ölecek
sabahsız kuşlara koşarsa durur mu evreni omuzlarında
bahar şenlikleriyle. Sürdüren ellerini yangın borularında
şaşkınlıkla başladı bu atlar bu savaşlar insan buluşlarından
burda biter düğün. Gidilir mi evin soğuğuna çölün sıcağından
gemilerimiz saklanır. Ağzımızda bir aşk kaçışı vardır buluşmaların
saplandık tadına. Durduk alnında yüreğe vuruşların
yollar sellere gider. Açılır parklar artık kuşlar dağılır
bir aşkı gözyaşlarıyla bulvara çağırmak hiç keseye mi kalır
çizildi yalnızlar. Senin gelişin ne de süvari köprünün diplerinde
geçer üstümüzden yağmur alan donanmalar. Kürek sesleriyle
koşu bitince aşk bir yorulmadır kaçılmaz kırbacından
sayılır günü geçmiş anlar boşalan hangi tüfeğin arkasından
oturur iki bakış ormanından gerilip bir masaya kollar
uzayıp uzaya giden akrebe katlanıp zincire gelmeyen yolcular
bu bizim sesimiz denizlere ateş gibi eller açılır ortasından
su konuşmaz toplanmaz kuşlar. Ne kazandık yaşamamızdan
biz harcandık anam hem kelimesiz kapandık
sevgi ektik. Sonsuz seçtik. Beğendik. Ama toprağı kazandık
sevinçle kaçın kurtulun ölümlerinizle. Yalnızlıkla ben kaldım
sevindiniz işte alın koşturun. Aha size son atım
… E-Kitap okumak için…
Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var. Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.
Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.
İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Alışılagelmiş kitap sunumlarından farklı bir çalışma bu. Neden? Öncelikle kitap tanıtan kitap serisinde tanıtımı yazanlar da tıpkı tanıtılan sanatçı ve filozoflar gibi birer yazar. Bir çoğu profesyonel ve yarı-profesyonel olarak yazı hayatlarını sürdürmekteler. Ek olarak… katkıda bulunan yazarlar eserin güzelliği kadar kendi iç güzelliklerini, kişisel tecrübelerini, eserle ve yazarla tanışma serüvenlerini de ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan kitap tanıtan kitap Aktaş, Kafka, Ramazanoğlu veya Kazancakis ile olduğu kadar Başarslan, Gürkan, Becer ve Özdemir ile de tanışmanın veya mevcut dostluğu ilerletmenin güzel bir yolu. Bu 4cü kitapta Yine « ağır » konuklarımız var : Franz Kafka, Cihan Aktaş, Michel Houellebecq, Yıldız Ramazanoğlu, Nikos Kazancakis, Ali Şeriati, Jacques Derrida, Selim İleri, André Gide. 20 farklı kitap, Rusya, Fransa, İran, Almanya ve Türkiye’den 20 yazar. 98 sayfalık bu kitabı, kitap tanıtan kitapların dördüncüsün ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
3 Yorum
Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: Oca 23, 2013 | Reply
Zarif Bir Yakarış / Cahit Zarifoğlu: http://t.co/1Niqy81d
Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Oca 23, 2013 | Reply
Zarif Bir Yakarış / Cahit Zarifoğlu: http://t.co/MgPGDZp8
Yazan:@McanOzdemir Tarih: Oca 23, 2013 | Reply
RT @DDGrubu: Zarif Bir Yakarış / Cahit Zarifoğlu: http://t.co/1Niqy81d