Şiir Müslümanca bir şeydir
By Fatma Sancak on Oca 29, 2013 in İslam, Sanat, şiir
Yazmamaya yeminleneli üç gün oldu olmadı. Duramadım, bir canavar dirildi içimde, durdum da duramadım.
Yazmamaya yeminleneli üç gün oldu, bozdum yemini, bunun üç gün de kazası var; susarak mı tutulur, aç durarak mı, yoksa yazmayarak mı? Bilmiyorum.
Ama bildiğim şeyler var:
Hilebazdır şairler, büyücü, belki aldatıcı, aldanıcı… Evet, evet aldatıcıdır. Bizi Yusuf’la aldatırlar, oysa…
Aldatıcıdır şairler, Yusuf’tan dem vururlar. Namaz evveli abdest gibi şiir evveli mutlak bir Yusuf’ları vardır. Çünkü şairin olmadığıdır Yusuf, olamadığıdır… Temizine bir yandır, özlenen histir, masumluk, günâhsızlık… Yusuf’un sebeb-i zindanını da bilmezler; bilmek istemezler. Rabbinden değil bir muktedirden aman diledi diye Yusuf’un yedi yıl daha mahkûm edilmesi kıssasını da ziyaret etmezler. Ki zaten aciz zannımca şairler -ki mensup olduklarının vebalısıdır, beddualısıdır onlar- Yusuf’un yedi yıllık zindan günleri, ömürlerine mühür (imtihan) kılınmış olanlardır.
(Ben
şair
değilim
o
halde!)
Şair kalemine Hacer’ül Esved kılar Yusuf’u. Bir hesap gibi sorar İsmet Özel: “Yusuf’un masalı neden Yusuf’la başlamıyor?” riyâ, yalan ve büyü işte burada başlar. Çünkü üstadın dediği aslında “Benim masalım Yusuf’la başlıyor.”dur. Tüm şairlerin hikayesi Yusuf’la başlar, oysa, oysa…
Oysa şiir Yusuf’la değil Yunus’la başlar; isyanla! (İsyan dediysem, hemence dellenip, 32 farzı bellenip, Mızraklı İlmihâl’in mızrağını, fıkhın bıçaktan keskin kenarlarını değdirme yazıma ey okuyan!)
Kaldığımız yerden devamla: Oysa şiir Yusuf’la başlamaz, Yunus’la başlar. Çekip gitmekle, kavmine sırt çevirmekle, mensup olduğunu terk ile başlar. Şiir balığın karnında yazılır. Yalvara yalvara, pişman ola ola, titreye titreye yazılır. Sonunu göremediğin zamanlarda çıkar kelimeler senden, bitti dediğin an. Şiir tövbedir. (İleri mi gittim, dur anlatacağım, anlayacaksın.)
Tövbedir şiir. Yusuf’tur. Ki Yusuf tövbedir: “La ilahe illa ente subhaneke inni kuntu min ezzalimin.”
İşte tam olarak böyledir. Bundan dadanır şair Yusuf’a, Yusuf olmak istediğidir. Yunus olduğu. Oysa bilmez hamuruna çamur karışmış şair, Yunus geçilmeden Yusuf olunmaz. Yunus olandır, Yusuf olmak istenen. Âlemlerin Rabbi, kelimeleri yaratan, varlığından, birliğinden, kudretinden sual olunmayan güzeller güzeli Zül Celal’i Ve’l İkram Rabbimiz, tüm peygamberlerini, aciz kullarına bir yol yordam gösterici olarak göndermiştir. Yunus’la başlayıp, Yusuf’a varalım diye.
Yusuf’un hikâyesiyle başlar hayatımız öyle mi? İsmet Özel’le başladım, onunla devam edeyim. Üstad der ki: “Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız…” Özel’in başkalarının aşkı dediği Yusuf’tur. Oysa Yusuf ile değil Yunus ile başlar hayatımız. Yunus ile başlar her şey. Dönüştür Yunus.
Şiir tövbedir, ey okur, ey hâlden anlayan, ey gözleriyle harflerimi tek tek zikreden, şiir tövbedir. Secdedir. Çünkü şiir bir yandan “Senden başka ilah yoktur. Seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Şüphesiz ki ben kendime zulmettim.” demektir. Kendine zulmeden ayrıca kendinin mazlumu da olsa mazlumdur. Şiir mazlum bir şeydir. Çünkü şiir Yunus’la başlar, iyi niyetlerle başlar, balığın karnına varır, orada biter sanma, orada ham iken tam olur. Balığın karnındayken şair Yunus’tur, kurtulduktan sonra Yusuf! Çünkü… çünkü şiir çok Müslümanca bir şeydir, çok teslimce bir şey… Çünkü şiir, isyanla başlar, teslim ile son bulur.
… Sanat ile ilgili e-kitap okumak için…
Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu?
İnanmak belki zor ama … eğer sınırsız görme kabiliyetine sahip olsaydık hiç bir şey göremezdik!güneşe dürbünle bakan biri gibi kör olurduk.Gözlerimizin sınırlı oluşu sayesinde görüyoruz dünyayı. Immanuel Kant’ın meşhur bir güvercini vardır, havayı iterek uçar ama havanın direncinden yakınır durur. “Hava olmasaydı daha hızlı uçabilirdim” der. Hakikat’i görmekte zorluk çekmemizin sebebi O’nun gizli olması değil tersine aşikar olmasıdır. Aksi takdirde Hakikat’i içeren, kapsayan ve perdeleyen daha hakikî bir Hakikat olması gerekirdi. İşte bu sebeple Hakikat’i görmek için Bilim’e değil Sanat’a ihtiyacımız var, bilmek için değil bulmak söz konusu olduğu için. Derin Düşünce yazarları Sanat-Hakikat ilişkisi üzerine yazdılar. Buradan indirebilirsiniz.
Şiirlerim, Öykülerim / Cemile Bayraktar
İnsan ya zevkten yazar ya dertten yazar. Ama insan bazen dertli olduğunu kendi bile bilmez, derdini ve zevkini kendi yazar ama farkında değildir, derdini de, şevkini de bazen kendi yazmamışçasına, yazdığından okur, insanın kendinde bilmediği yansımıştır yazıya, insan dertten yahut zevkten yazarken herkes kadar kendini okur. İnsan önce kendi için yazar. O vakit yazdığı aynası olur. Buradan indirebilirsiniz.
İncitmeden söylemek istersin ama söz incitir bazen. Ağlatmak istersin bazen ama söz ağlatmaz. Bazen sesini sözle duyurmak istersin ama duyulmaz. Bazen birsindir, bin olmak istersin söz yetmez. Sözün söz; kelimenin kelime olarak kaldığı anlar bazen yetmez, bazen tam aksine düşer, öyle zamanların sihri sadece şiirdir… Tahran’dan, Washington’a; Beyrut’tan, Tokyo’ya; İstanbul’dan Şam’a; Paris’ten Kazablanka’ya; Filistin’den Keşmir’e kadar uzatabilir kollarımızı şiir, tel örgülere, mayınlı topraklara, kırmızı çizgilere mahkûm etmeden beşeri, uzanır uzanabildiğince…Buradan indirebilirsiniz.
Elinizdeki bu kitabı Sinema’nın programlanmış ölümüne karşı bir direniş olarak görebilirsiniz. İnsan’dan vaz geçmeye yeltenen, Güzel’i, Sanat’ı,İnsan’ı kâr-zarar tablolarına sıkıştırmaya çalışan endüstriye “Hayır!” demenin nazik bir yolu. Sinema bütün “teknik” karmaşıklığına rağmen insansız olmaz. Sinema insanlar tarafından yine insanlar için yapılan bir sanattır.
Derin Düşünce yazarları izledikleri 28 filmi anlattılar. İnsanca bir perspektiften, günlük hayatlarındaki, iç dünyalarındaki yansımalara yer vererek… İran’dan Arjantin’e, Fransa’dan Afganistan’a, Rusya’dan Türkiye’ye uzanan bir yolculukta, İnsan’dan İnsan’a… Umulur ki bu kitap Andrei Tarkovsky, Semih Kaplanoğlu, Mecid Mecidi, Nuri Bilge Ceylan ile buluşmanın farklı bir yolu olsun… Buradan indirebilirsiniz.
“…Benim öyküm bir rivayetten ibaret, bu yüzden benden miş’lerle bahsediyor diğerleri. Beni, yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılıyorlar. Sorsalardı bana, derdim ki, beni yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılayanlara, evinden ayrılmayan/ayrılamayan, öyküsünü değil, hayallerini anlatır elbet, ya da masalları. Oysa bilmek yaşamak değildir her zaman, yaşamanın bilmek anlamına gelmeyeceği gibi her daim. Gözlerimde; bir şeyler yaşamış olanların, yaşamadıklarını sandıklarına olan o kendini beğenmiş, o her şeyi bilen bakışına rastlayamazsınız bu yüzden…”
Son romanı Bela’dan da tanıdığınız DD yazarı Suzan Nur Başarslan’ın öykülerini derlediği bu kitabını ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…
“…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…”
Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin.
İnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne…Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.
Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, …Buradan indirebilirsiniz.
6 Yorum
Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Oca 29, 2013 | Reply
Şiir Müslümanca bir şeydir: http://t.co/bPBfGitP
Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: Oca 29, 2013 | Reply
Şiir Müslümanca bir şeydir: http://t.co/O4xMmpLr
Yazan:melikebayraktar (@melikebayrktar) Tarih: Oca 29, 2013 | Reply
RT @jamilabayraktar: Cemile Bayraktar: Çünkü şiir Müslümanca bir şeydir: http://t.co/Hc91WvX9
Yazan:Cemile Bayraktar (@jamilabayraktar) Tarih: Oca 29, 2013 | Reply
RT @mehmetbeydemir: okunmalı: “şiir müslümanca bir şeydir”-@jamilabayraktar http://t.co/AxEljPA6
Yazan:@msah_in Tarih: Oca 29, 2013 | Reply
RT @jamilabayraktar: Bence secdedir şiir.Tövbedir.Şiir çok Müslümanca bir şeydir.Çünkü şiir,isyanla başlar,teslim ile son bulur. http://t.co/Hc91WvX9 Bence böyle
Yazan:@_erGun_ Tarih: Oca 29, 2013 | Reply
RT @jamilabayraktar: Bence secdedir şiir.Tövbedir.Şiir çok Müslümanca bir şeydir.Çünkü şiir,isyanla başlar,teslim ile son bulur. http://t.co/Hc91WvX9 Bence böyle