Yakın Yabancı / Cihan Aktaş
By my on Oca 29, 2013 in Ali Şeriati, devrim, İran, islamcilik, Kitap Alıntısı
“… Yazdıklarında pek çok kez diyalektik tez-antitez-sentez metodunun tarihsel gelişimin genel gidişatını izah ettiğini kabule hazır görünmektedir. Bu anlamda Marx’ın tarihsel aşamalar teorisinden yararlanmaktaydı. Bununla beraber, pozitivizm gibi Marksizmi de sanayileşmemiş ya da “Üçüncü Dünya” olarak adlandırılan dünyanın idraki ve tahlil yeteneği açısından yetersiz buluyordu. Marksist çerçeve içinde kalarak sosyal dönüşümü başlatacak devrimci güç olarak belli bir sınıfa işaret etmek yerine, tarihsel gelişimin arkasındaki gerçek gücün insanlar (nass) olduğunu söylemiştir. Şeriatî metinlerindeki dalgalanmalar, tutarsız gibi görünen ifadeler, alegoriler ve kapalı anlatımlar, Müslüman bir düşünür olarak çizgisini çok yönlü bir eleştiriyle oluşturma kaygısı ve zorunluluğuyla açıklanabilir. O eleştirisini sadece baskıcı Pehlevi rejimine, laik ve komünist aydınlara yönelik olarak değil, bir bakıma ait olduğu dindar kesimlere, özellikle de tutucu bulduğu ulemaya ve bu ulemanın oluşturduğu yapıya da yöneltiyordu. Özgür düşünme ve seçim yapma, düşünceyi geliştirme konusunda engel ve kural tanımak istemiyor, bu nedenle de çok ciddi suçlamalara maruz kalıyordu. Onu “Vahhabî, Sünnî, yalancı, hain, fesat, dinsiz, din düşmanı, mürted, Batı tarafından zehirlenmiş, sömürgeciliğin maşası, fareli köyün kavalcısı, İslam Hukuku ve tarihinden habersiz bir cahil…” şeklinde isim ve sıfatlarla suçlayarak susturmak isteyen bir grup din adamı, kitaplarının yasaklanmasını sağladıkları gibi, bu kitapları, dindar gençlerin gözünden düşmesini sağlayacak fetvayı vermesi için o dönemde Necef’te sürgünde bulunan Ayetullah Humeyni’ye göndermişler, fakat Humeyni, bu konuda yapılan bütün telkinlere karşılık Şeriatî’nin okuduğu kitaplarında yasaklanmayı gerektiren bir ifadeye rastlamadığını bildirmişti …”
… Bu konuda okumak için…
İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında
Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Müslüman’ın Zaman’la imtihanı
Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.
2 Yorum
Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: Oca 29, 2013 | Reply
Yakın Yabancı / Cihan Aktaş: http://t.co/atruNWP8
Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Oca 29, 2013 | Reply
Yakın Yabancı / Cihan Aktaş: http://t.co/5T5akbbO