RSS Feed for This Post

Terörizmin Tarihsel Süreci

NOT: Bu yazının hazırlanmasında David RAPOPORT’unThe Four Waves of Rebel Terror and September 11 ve The Fourth Wave:  September 11 in the History of Terrorism isimli makalelerinden faydalanılmıştır. (EP)

Terörizm literatüründe terörizmi “ne olduğu” konusunda netlik yok. Her ideoloji, her toplum ve her siyasal yapı kendisine göre bir terörizm tanımı yapabilir.

Benzer bir şekilde terörizmin tarihi konusunda genel geçer kabul gören bir anlayış bulunmamakta. Yine herkes tarihsel süreçte kendisine göre “terör” olarak gördüğü olayların terörün tarihi olarak anlatabilir.

Bununla beraber burada, bu gerçekliği de göz önüne alarak, bir bakış açısı oluşturması ve tartışılması amacıyla terörizmin tarihi üzerine birkaç kelam etmeye çalışacağız.

Tarihteki ilk terör hareketleri olarak M.Ö 66-73 yılları arasında yaşayan Sicariler (Zeolotlar)’ın yaptıkları eylemler terör eylemleri olarak değerlendirilir. Radikal bir Yahudi grup olan Sicariler yaşadıkları bölgedeki devlet temsilcilerine yönelik suikast tarzı eylemler düzenliyorlarmış. Bu eylemleri yine “sicari” olarak adlandırılan ve kendi isimlerini de aldıkları kısa boylu bir kılıçla kalabalığın arasında dolaşırken gizlice gerçekleştirip daha sonra ortadan kaybolarak gerçekleştiriyorlarmış. Bu nedenle, Sicarilerin yaptıkları eylemler o dönem için toplum içerisinde infial uyandırdığı için ilk terörist grup olarak değerlendirilir.

M.S 1050 yıllarında ortaya çıkan ve Hasan Sabbah liderliğindeki Haşhaşiler de bu sınıflandırma öncesindeki önemli terör gruplarından birisi. Bulunduğu dönem içerisinde başta Selçuklu Devleti olmak üzere bölgedeki birçok siyasi otorite için problem haline gelen Haşhaşiler İslam dininin batıl bir yorumuna inandıkları kabul edilir. Yaptıkları eylemler arasında en önemlisi Selçuklu veziri Nizamül’mülk düzenlenen suikasttır. Haşhaşi ismini ise kendilerini uyuşturan ve afyon maddesi içeren bir uyuşturucu karşımı kullanmaları nedeniyle almışlar.

Günümüz manasıyla terörizm ise David RAPOPORT tarafından dört dalgaya ayrılır:

  1. Anarşist Dalga
  2. Anti-Kolonyal Dalga
  3. Yeni Sol Dalga
  4. Dini Dalga

Rapoport’a göre terörizmin günümüz anlamıyla ilk olarak 1880’lerdan itibaren Anarşist Dalga ile ortaya çıkmasının iki önemli sebebi vardır: teknoloji ve doktrin.

Teknolojinin gelişmeye başlamasıyla birlikte doğal olarak iletişim yolları da eskiye göre hızlanmaya başladı. Bu da gerçekleşen ufak çaptaki her türlü gelişmenin daha kısa zamanda daha uzak yerleri etkilemesine neden oldu. Kısacası küreselleşme ve “dünyanın giderek küçülme” evresi bu dönem içerisinde başlamıştı. En büyük amacı propaganda olan terörizm de bu gelişme sayesinde yaptığı eylemlerin daha fazla etki oluşturması imkânına kavuştu.

Ayrıca teknolojinin gelişmesi ile birlikte bomba yapımı, silah elde etme imkânları da eskiye göre daha fazla gelişti. Bu da terör örgütlerini daha az imkânlarla daha etkili eylem yapma olanağını da geliştirdi. Bu nedenlerle teknolojinin gelişmesi terörizm başlaması ve etkili olması için bir neden olarak kabul edilir.

Diğer bir unsur ise doktrin…  Batı’daki Aydınlanma Dönemi ve Fransız Devrimi sonrasında ortaya çıkan ideolojilerin etkili olduğu dönemde Sergei NECHAEV, Michail BAKUNİN ve Alexeyevich KROPOTKİN tarafından fikrî temelleri oluşturulan anarşizm çerçevesinde terörizmin ilk dalgası olan Anarşist Dalga’nın başladığı kabul edilir. Anarşizm dalgasının etkin olduğu bu dönemde en etkili eylemlerden birisi ABD Başkanı William McKinley’in suikasta kurban gitmesi.

Anarşizm temel ilkeleri ise şunlar:

  1. Modern toplum insanlarda bulunan hırs, tutku ve düşmanlığı gizler.
  2. Toplum bazı ahlakî değerler üreterek ve suç gibi göstererek insan doğasındaki bu olguları gizler.
  1. Bu ahlakî değerler tarihsel geçmişe sahip olduklarından aslında gayriahlâkîdir. Bizim çocuklarımız insanlığın bunlardan kurtulduğu ve özgürlüğünü kazandığı bir geleceği selamlayacaktır.
  1. Terör de bu değerleri ortadan kaldırıp özgürlüğü gerçekleştirmenin en kısa ve en etkili yoludur.

Yine bu dönemde dünyanın birçok bölgesinde anarşist ideolojiyi benimseyen farklı terör örgütleri ortaya çıkar. Bunlar arasında en fazla dikkat çeken terör örgütü Rusya’da ortaya çıkan Narodnoya Volya. Narodnoya Volya’nın eylemsellik anlamında günümüzdeki terör örgütleri üzerinde bile etkisi olduğu kabul edilir. Narodnoya Volya dönemin Rusya’sında Çar’a karşı düzenlenen eylem, miting, toplantı gibi masum faaliyetlerin artık bir anlamı olmadığını kabul eder. Bu tür eylemlerin “aptalca” olduğu düşüncesiyle Rusya’daki bir elit grup tarafından bombalama, suikast gibi eylemlerin yapılmasıyla ortaya çıkmıştır.

Bu dönem içerisinde ilginç olan şudur ki, terörizm meşru bir hareket olarak görülür ve teröristler kendileri ile terörist oldukları için gurur duyarlar. Yapılan eylemler ve eylemi yapanlar kendilerini gizleme ihtiyacı hissetmezler. Bu duruma en çarpıcı örnek ise Rusya’da Narodnoya Volya mensubu olan Vera Zasulich’in olayı. Zasulich örgüt adına bir Rus polisini yaralaması neticesinde mahkemeye çıkar. Ancak mahkeme Zasulich’in eylemi terör amaçlı işlemesi nedeniyle meşru sayarak ceza vermez. Bu olay dönem içerisinde terörizmin nasıl algılandığına dair güzel bir örnek teşkil eder.

Fransız Devrimi ve 1. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan ulus-devlet ve milliyetçilik akımı ise terörizm tarihinde yeni bir sürecin ortaya çıkmasına neden olur: Anti- Kolonyal Dalga.  Bilindiği üzere bu dönemde büyük imparatorluklar içerisinde bulunan birçok azınlık grup isyanlara başlar. Sebeplerinden de anlaşıldığı gibi, bu dönemde faaliyet gösteren terör örgütlerinin amacı etnik grupların çok uluslu imparatorluklardan ayrılarak kendi devletlerini kurma çabalarıdır. Osmanlı Devleti’nden ayrılmak isteyen Ermeniler tarafından kurulan Hınçaklar, Balkanlarda ise Bulgarlar, Boşnaklar ve Sırplar tarafından kurulan örgütler, Ortadoğu’da da Yahudiler tarafından kurulan örgütler ve İngiltere’deki IRA ayrılıkçı amaçla kurulan terör örgütlerinden bazıları.

Anti-Kolonyal Dalga’nın dikkat çeken bir yönü de, terör örgütlerinin eylemlerinin sansasyonelliğini arttırmak için başvurdukları ufak çapta ama etkili eylem stratejisini de bu dönem içerisinde kazanmaları. Bu sebeple artık terör örgütleri eylemlerini özellikle isyan edilen devletin bölgedeki görevlerine düzenlemekte ve eylemlerini gizlilik içerisinde yapar. Ayrıca eylem yapılacak zaman, mekân ve kişi konusunda da seçici davranılır.

Bu dönem içerisinde etkin olan kavramlardan birisi de Anarşist Dalga’da da gördüğümüz “devrim” kavramı. Her ne kadar devrim mefhumu, Anarşist Dalga ile ortaya çıksa da en etkin olduğu dönem Anti-Kolonyal Dalga’dır. Bunun etkisiyle bu dönemde faaliyet gösteren örgütler Amerikan ve Fransız Devrimlerinden ilham alırlar.

Ayrıca bu dönemdeki terör örgütleri daha önceki dönemlerde yaşadıkları maddî sıkıntıları yaşamamışlar. Diasporaların ve yabancı ülkelerin de bu örgütlere destek vermeleri maddî sıkıntıyı ortadan kaldırmış.

Anti-Kolonyal Dalga’nın bir farklı yönü de, bu dalgadan itibaren terör örgütlerinin kendilerini gizlemeleri ve “terör” kavramını kullanmaktan vazgeçmeleri. Terör faaliyetlerin daha önceki döneme göre siyasal bir içeriğe sahip olması ve bu kavramın örgütlerde siyasal kırılganlıklara neden olacağı düşüncesi alternatif kavramların geliştirilmesini sağlar. Mesela Yahudiler tarafından kurulan Lehi isimli terör örgütü kendisini terörist grup olarak ifade eden son örgüttür. Lehi’nin rakibi Irgun ise terörist yerine “özgürlük savaşçısı” kavramını kullanmaya başlar. Yine bu dönemden itibaren “terörist” yerine kullanılan diğer kavramlar ise “asker” ve gerilla”dır.

Ayrıca terör örgütleri artık vur-kaç taktiğini kullanarak gerilla mücadelesine bu dönemde başlarlar. Bu nedenle yapılan eylemlerin uygulanması açısından gizlilik büyük önem taşımaya başlar. Terör faaliyeti tam anlamıyla yer altına bu dönemden itibaren girer.

Bu sebepler göz önüne alındığında terör örgütlerinin maddi imkânlarının daha geniş olması, uluslararası arenada destek bulmaları, gizli hareket etmeleri ve yeni ve etkili taktik geliştirmeleri nedeniyle Anarşist Dalga terörün en başarılı olduğu ve amacına ulaştığı dalga olarak görülebilir.

2. Dünya Savaşı’nın çıkması ve Amerika’nın Vietnam’ı işgali ile yeni bir terör dalgasının çıkmasını tetikler: Yeni- Sol Dalga. Amerika’nın Vietnam’da başarısız olması iki kutuplu dünya düzeninde alternatif fikir akımı olan sol için farklı bir umut ışığı olarak algılanır ve sol ideolojiyi benimseyen terör örgütlerini kurulmasına neden olur. Arından tarihe “68 Hareketi” olarak geçen Fransa’daki öğrenci hareketleri de bu gelişimin devamını sağlar. Böylece dünyanın farklı köşelerinde komünist devrimi amaçlayan terör örgütleri ortaya çıkar.

Yeni Sol Dalga ise ideolojinin terör üzerinde en etkin olduğu dönem olarak karşımıza çıkar. Anarşist Dalga’da terör örgütleri tüm kurulu düzenleri yok etmeyi amaçlamıştır. Anti Kolonyal Dalga ise terörizme siyasi bir boyut kazandırdı ve ayrılıkçı unsur devreye girdi. Ancak Yeni Sol Dalga ile birlikte terör örgütleri mevcut düzen yerine alternatif bir düzen getirmek amacıyla teröre başvurdular. Bu nedenle de diğer dönemlere nazaran terörü amaca ulaşacak bir araç olarak algıladılar.

Bu dönem içerisinde de dünyanın farklı köşelerinde birçok terör örgütü kurulur. Japonya’da Japon Kızıl Ordusu, Almanya’da RAF, İtalya’da Kızıl Tugaylar bu örgütlere bazı örnekler. Ancak en çok dikkat çeken ve bu dalganın kaderini belirleyen örgüt ise Filistin Kurtuluş Örgütü. Özelikle Amerika’nın Vietnam yenilgisi sonrası bu örgüt bir idol haline gelir. Yaptığı eylemlerin sansasyonel olması ve Lübnan’daki kamplarının diğer örgütler tarafından eğitimi amaçlı kullanılması FKÖ’nün idol haline gelmesinin önemli sebepleri. Türkiye’de de o dönem faaliyet yürüten ve sonrasında neredeyse tüm sol fraksiyonların temelini oluşturan Dev-Yol ve Dev-Sol’da FKÖ’ye ait bu kamplarda eğitim alırlar.

Ayrıca bu dönem uluslararası terörizmin en yoğun haliyle gözler önüne serildiği dönemdir. Daha öncesinde, özellikle Anti Kolonyal Dalga’da diaspora ve dış destek sebebiyle terörün uluslararası yönü mevcuttu. Ancak Yeni Sol Dalga ile birlikte terörizmin uluslararası boyutu daha fazla ön plana çıkar. Düzenlenen uçak kaçırma, rehine alma türü eylemlerin genellikle uluslararası arenada gerçekleşmesi, terör örgütlerini birbirileri arasındaki dayanışma bu dönemde terörün uluslararası boyutunun yansımaları.

Bununla birlikte terörle mücadelede devletlerin uluslararası arenada birlikte hareket etmeleri de ilk defa bu dönemde gündeme gelir. Aslında daha öncesinde Anarşist Dalga yaşandığı süreçte ABD, Başkan McKinley’in öldürülmesi üzerine terörizmle mücadele için uluslararası işbirliği çağırısı yapar. Fakat bundan üç yıl sonra bu sefer kendisi Rusya ve Almanya tarafından düzenlenen terörizmle mücadele konferansına katılmayı reddeder. Düzenlenen bu konferansa ABD ile birlikte katılmayan başka devletler de vardır. Ancak bunlar arasında İtalya’nın katılmama nedeni hayli ilginçtir. İtalya eğer terörizm sona erdirilirse yurt dışında faal olan İtalyan teröristlerin ülkesine dönerek soruna neden olabileceğini iddia eder.

Kısacası, terör eylemlerinin uluslararası alana yayılması ve örgütler arasındaki işbirliğinin gittikçe artması terörizmin uluslararası yönünün bu dalgada daha da ön plana çıkmasına neden olur.

Bu dönemde dikkat çeken bir nokta da terör örgütlerini teorik anlamda birbirleri ile yakın olmaları. Terör örgütlerinin teorik altyapılarının birbirilerine yakın olmaları aynı retorikleri kullanmalarına ve aynı kaynaklardan beslenmelerini sağlar. Terörizm ile ilgili ortaya atılan fikirler tüm dünyadaki terör örgütleri üzerinde etkili olur. Bunlar arasında en popüler olanı ise Carlos MARİGHELLA tarafından kaleme alınan  “Şehir Gerillasının Elkitabı” isimli kitap. Ülkemiz de dâhil olmak üzere tüm dünyadaki sol örgütler bu eserden ilham almışlardır. Hatta günümüzde PKK tarafından şehir merkezlerinde eylemselliği arttırmak amacıyla yürütülen eğitim faaliyetleri ve neticesinde ortaya konan pratiklerde de yine bu kaynaktan esinlenir.

FKÖ’nün Lübnan’da bulunan eğitim kamplarının bu dönem için öneminden bahsetmiştik. İşte bu kamplar Yeni Sol Dalga’nın sona ermesinde de etkili olur. İsrail’in Lübnan’ı işgal ederek FKÖ’nün bu kampını dağıtması ile birlikte Yeni Sol Dalga ömrünü tamamlar ve terörizmde yeni bir dönem başlar.

1979 İran Devrimi ve Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmeleri dünyada yeni bir terör dalgasının doğmasına neden olur: Dini Dalga. Özellikle İslâm toplumlarının bazı kesimlerince İran Devrimi bir umut ışığı olarak algılanır. Bunun yanında, Sovyetlerin Afganistan’da başarısız olmaları bu umut ışığını daha da güçlendirir. Bu gelişmeler kendilerine dini referans alan terör örgütlerinin ortaya çıkmasına neden olur.

Ancak bu gerçeklik sadece İslam dini açısından geçerli değil. Yine bu dönemde diğer dinler adına faaliyet gösterdiğini iddia eden terör örgütleri de ortaya çıkar. Mesela Japonya’da Arm Shrinkyo, Hindistan’da Sih’ler tarafından kurulan örgütler ve Amerika’da ortaya çıkan din eksenli örgütler buna en güzel örnekler.

Fakat kabul edilmelidir ki, bu dönemde en fazla İslam motifli dini örgütler faaliyet gösterdi. Bunun en büyük nedeni de İslam dünyasında o dönemde yaşanan siyasi gelişmeler ve kronik hale gelen ve halen devam eden İslam coğrafyasındaki siyasi istikrarsızlık.

Dini Dalga’yı seleflerinden ayıran bir özellik de hedef kitlesinin oldukça geniş olması. Diğer dalgalarda terör örgütleri daha spesifik hedeflere sahiptiler. Ancak bu dönemde terör örgütleri tüm dünya genelinde çok geniş bir hedef kitlesi ile mücadele halindedirler. Küreselleşmenin ve terörizmin uluslararası boyutunun geçmişten beri kazandığı ivmenin bu durumda etkili olduğunu söylememiz gerekir. Böylece terör örgütlerinin eylem alanı dünya çapında genişler ve doğal olarak etkileri de bu boyutta büyür. Bunun zirveye ulaştığı nokta ise 11 Eylül 2001 yılında El-Kaide’nin ABD’de İkiz Kuleler’e düzenlediği saldırılar olur.

Hedef kitlesinin bu kadar fazla büyümesi aynı zamanda terör örgütlerinin de daha geniş bir alana yayılmasına ve örgütsel yapıların değişikliğe uğramasına olur. Artık terör örgütleri katı bir hiyerarşik yapılanmadan ziyade hücre yapılanmalarının meydana getirdiği bir “ağ (network)” yapılanması haline gelirler.

Bu dönemin dikkat çekici bir özelliği de intihar eylemlerinin ortaya çıkması. Daha öncesinde de intihar eylemleri gerçekleştirilir. Ancak bu dönemde etkili olması ve daha fazla başvurulması nedeniyle intihar eylemleri bu döneme ait bir özellik olarak karşımıza çıkar. İntihar eylemlerinin bu dönemde ortaya çıkmasının en büyük etkenlerden birisinin de dini retorik olduğu söylenebilir.

Rapoport’un terör tarihini sınıflandırması dini dalga ile son bulmakta ve buna göre Dini Dalga halen devam etmekte.

Bu tarihsel sürece genel olarak baktığımız zaman, bize terörizm hakkında bazı genel geçer tespitler yapmamıza imkân sağlıyor.

İlk olarak, terörizmin gün geçtikçe uluslararası boyuta taşındığını görüyoruz. Artık bundan sonrasında uluslararası terör örgütü kavramı yavaş yavaş ortadan kalkmakta. Çünkü tüm terör örgütleri artık uluslararası arenada hareket ediyor. Bununla birlikte uluslararası siyasi destek arama faaliyetleri, yurt dışından sağlanan maddi imkânlar ve ulaşım ve teknolojinin sağladığı olanaklar bir terör örgütünün sadece bir bölge içerisine sıkışmasına izin vermiyor.

Bununla birlikte tarihsel süreç içeresinde terör eylemleri farklı ideolojiler, siyasal gruplar ve hatta dini yapılar tarafından gittikçe popülerlik kazanan bir yöntem haline geldi. Terörizmin doğası gereği az bir güç ile çok fazla etki bırakabilmesi bu artan popülerliğin en önemli sebebi sayılabilir.

Ayrıca terör örgütleri gün geçtikçe daha da profesyonel hale geldi. Böylece daha farklı yöntemlerin geliştirilerek küçük güçler halinde büyük güçle “eşit” mücadele etmeye başladılar. Bu nedenle küçük güçlerin büyük güçlerle mücadelesinde terör “yegâne yöntem” olarak algılanmaya başlandı.

Terör tarihine baktığımız zaman dikkat çeken bir özellik de terör her ne kadar “araç” olarak görülse de, gerçekte bir “amaç” olarak var olması. Terör örgütleri amaçlarına ulaşmış olsalar ya da şartlar artık mücadelenin gerekliliğini ortadan kaldırsa bile terör hala varlığını sürdürebilmekte. Şöyle açıklarsak; bir dönem Anti Kolonyal Dalga’da faaliyet gösteren terör örgütleri şartların değişmesi ile birlikte ideallerini de değiştirdiler, ama terör faaliyetlerinden vazgeçmediler. Mesela IRA, Anti Kolonyal Dalga’da İrlanda’nın bağımsızlığı için mücadele ederken Yeni Sol Dalga’nın başlamasına rağmen varlığını değişim geçirerek sürdürmeye devam etti. FKÖ de Yeni Sol Dalga içerisinde faaliyet gösterirken şu anda geldiği konum ilk döneminden oldukça farklı.

Terörizmin tarihsel sürecine genel manada baktığımız zaman dikkat çeken bir nokta da her terör dalgasının dünyada yaşanan bir siyasi dönüşüm ve belirsizlik ile ortaya çıkması. Anarşist Dalga sonrasında 1.Dünya Savaşı’nın çıkması, ulus-devlet ve milliyetçilik akımı ile Anti Kolonyal Dalga başlamasına neden oldu. Sonrasında ise Amerika’nın Vietnam işgali ve Fransa’da başlayan ve tüm dünyaya yayılan öğrenci hareketleri ile Yeni Sol Dalga başladı. Sonrasında da İran Devrimi ve Afgan Direnişi Dini Dalga’nın başlamasına neden oldu.

Bu noktada akla şöyle bir soru gelebilir: Peki 11 Eylül da yeni bir dalganın başlangıcı mı?

Bilindiği üzere El-Kaide’nin İkiz Kuleler’e saldırmasıyla birlikte ABD Afganistan’ı ve sonrasında Irak’ı işgal etti. Tüm dünyada terörle mücadele konusu hararetle tartışılmaya başlandı. Bu dönemde, yeni bir kavram gibi, “uluslararası terörizm” kavramı popüler hale geldi. Hatta “Medeniyetler Çatışması” tezinin gerçekleştiği görüşü kabul görmeye başladı. Peki, 11 Eylül yeni bir terör dalgası için bir başlangıç olarak kabul edilebilir mi?

Bu sorunun cevabını bulmak için yine terör tarihine bakmamız gerek. Söylediğimiz gibi terör tarihinde her dalga dünyada siyasal ve konjonktürel alanda yaşanan değişiklikler neticesinde ortaya çıkmış. Her dönemde terör örgütleri yeni bir fikir akımı ile hareket etmişler.

Bu açıdan 11 Eylül’den günümüze kadar baktığımızda zaman diğer dönemlerde olduğu gibi dünya dengelerinde bir değişiklik ya da 11 Eylül’ün tetikleyeceği yeni bir akımın doğmadığını söyleyebiliriz. Dini Dalga içerisinde ortaya çıkan El-Kaide popülaritesini arttırmış bir şekilde faaliyetlerine devam etmekte. Sadece bu dönem içerisinde terörle mücadelede yöntemler tartışılmaya ve farklı yöntemler uygulanmaya başlanmış durumda. İşte ABD’nin Afganistan işgali de buna bir örnek.

Bu sebeple 11 Eylül olaylarının terör tarihi açısından fikri bir değişikliğe değil terörün ve terörle mücadelenin yöntem değişikliğine gitmesine dayanarak yeni bir terör dalgası olarak kabul edilemeyeceğini söyleyebiliriz.

Tabi burada rasyonel pencereden bakıldığında Afganistan, Irak işgali ve son süreçte Yemen ve Mali’de yaşananları göz önüne aldığımızda bu sürecin kimin lehine işlediğini de göz ardı etmemek gerek.

Akla gelen bir diğer soru ise son yıllarda yaşanan “Arap Baharı”nın terörizmin tarihsel sürecini etkileyip etkilemeyeceği…

Günümüz itibariyle böyle bir yorum yapmak için erken diyebiliriz. Arap Baharı’nın “sonbahara” dönüşüp dönüşmeyeceği bile halen netlik kazanmamış durumda. Bir taraftan Mısır’da devrimin  “kendi çocuklarını yeme” ihtimali varken, Suriye’de ne yazık ki halen “bahar” gelmedi. Demek istenilen şu an için Arap Baharı herhangi yeni bir konjonktür oluşması için uygun bir ortama sahip değil. Şu durumda Suriye’de El-Kaide bağlantılı yapıların faaliyet yürütmesi gibi farklı hamleler yaşandığı gözleniyor.

Sonuç olarak, en başta da belirtildiği üzere, burada anlatılan “terörizm” ve “tarihi” üzerine birçok eleştiri yapılabilir. Buradaki kronoloji ve tasnifin belki de önemli eksikleri olabilir. Mesela siyasi anlamda, “devlet terörü” kavramının neden olmadığı, İsrail’in güvenlik politikalarının nereye konacağı sorusu akla gelebilir. Ya da “siber terör” gibi bir kavramın ve geçmişinin olup olmadığı tartışılabilir.

Diğer taraftan terörizmin, çok eskiden beri var olan bir problem olmasına rağmen son üç dört asırdır somut bir gerçek olarak var olduğunu görüyoruz. Bununla beraber teröre sebep olarak görülen fikirler, ideolojiler, akımlar değişse de terör gerçeği değişmemekte. Bu nedenle terör örgütlerinin ürettiği retorikler dönemin konjonktürüne göre değişebilmesine rağmen, değişmeyen tek gerçek artarak devam eden terör ve şiddet.
… Bu konuda e-kitap…

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)

Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

 

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız. “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin” demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*) İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: Şub 8, 2013 | Reply

    Terörizmin Tarihsel Süreci: http://t.co/1heLFiv3

  3. Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Şub 8, 2013 | Reply

    Terörizmin Tarihsel Süreci: http://t.co/3vPiO83P

  4. Yazan:A.kadir Hacıaraboğlu (@Hacaraboglu) Tarih: Şub 8, 2013 | Reply

    Modernitenin en büyük yalanlarından “terör”e dair DD’de bir yazı:http://t.co/Hn1xsqfL

  1. 1 Trackback(s)

  2. Haz 29, 2015: Terörist / terrorist / террорист / ارهابي

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin