Özgür Bırakılan Kölelerin Ülkesi: Sierra Leone (2)
By Özlem Yağız on Şub 10, 2013 in Afrika, Uygar(?) Batı, vicdan
Sierra Leone, ya da resmî adıyla Sierra Leone Cumhuriyeti, Batı Afrika’da yer alan bir ülke. Kuzeydoğusunda Gine, güneydoğusunda Liberya, güneybatısında Atlas Okyanusu bulunur. Sierra Leone 71,740 km²lik bir alanı kaplar ve nüfusu 6,296,803’dür.
Nijer Havzasında gelişen büyük Batı Afrika devletlerinin 1200’lü yıllarda birbirleri ile başlayan savaşları, bölgede huzuru bozunca, bazı kabileler, daha sakin bölgelere göç etmeye başlar. Bu arada Mandingo ırkından bazı Sudanlı gruplar, Sierra Leone topraklarına yerleşir. Takip eden asırlarda 15.yüzyılda önce Temmeler, ardından Sussular 16.yüzyılın sonlarında ise Manolar gelirler. Bölgeye yerleşen farklı kabileler arasındaki çatışmalar yıllar boyu devam eder.
1462 yılında Portekizli Pedro de Sintra ve bir grup denizci, bugünkü başkent Freetown’un bulunduğu yarımadaya ayak basar. Yarımadadaki dağın ufka düşen görüntüsü aslana benzediği için, bu dağa “Sierra Lyoa ya da Sierra Leone =Aslan Dağı” adını verirler. 1495’de burada bir kale inşa ederek ardından Sierra Leone kıyılarını işgal ederler. Bölge kıyıları, korsanlık ve köle ticareti için Portekizli, İngiliz, Fransız ve Hollandalı deniz korsanlarının mekânı olur. Kölecilik, ilk olarak bu tarihlerde başlayıp 19. yüzyılın ortalarına kadar devam eden bir tür insan avı olarak nitelendirilse de, geleneksel olarak kölelik kurumu Afrika’da Avrupalıların bu topraklara ayak basmasından çok önce de vardır.
1772’de Londra’da köleliğin sona erdirilmesi ve kölelerin özgürlüğe kavuşması yönünde alınan karar, tüm Afrika’nın kaderini değiştirir. İngilizler, Amerika ve İngiltere’deki özgürlüğüne kavuşan zenci köleleri yerleştirmek için yeni topraklar ararlar ve bu arada Sierra Leone kıyılarında toprak satın alarak, özgürlüğe kavuşmuş zenci köleleri yerleştirmeye başlarlar. 1792’de “Özgür Kasaba” anlamını taşıyan Freetown kurulur. İngiltere Amerika’daki Siyah kölelerin bir bölümünü Sierra Leone’ye yerleştirir. Bunları Nova Scotia ve Jamaika’dan gelen öteki siyahlar izler. İngilizler, Freetown’a, 1808-1864 yılları arasında 50 binden fazla köle yerleştirirler.
Sierra Leone 1808’de İngiltere tarafından kraliyet kolonisi ilan edilinceye değin bölgeyi Sierra Leone Kumpanyası yönetir. İngilizler 1816’da Gambiya Irmağının ağzında Bathurst kolonisini kurarlar. Bu iki koloni uzun yıllar, kıyılarda yapılan köle ticaretini önlemek isteyen İngilizler için merkez işlevini görür. 19. yüzyılda İngiliz egemenliği Sierra Leone’ye ve Gambiya’nın iç kesimlerine yayılır; sonunda bu iki ülke yerel hükümdarlar aracılığıyla yönetilen birer protektora haline gelir.
İngilizler, sömürge topraklarının sınırlarını yavaş yavaş genişleterek, 1896’da, bugünkü Sierra Leone topraklarının tamamını ellerine geçirirler. Afrika’yı bir köle kaynağı olarak görenler, şimdi onunla hem hammadde kaynağı, hem de pazar olarak ilgilenmeye başlar. Ama bunun için Afrika’da çalıştıracak işgücüne ihtiyaçları vardır. Afrikalıların kurtuluşu olarak ilan edilen bu yeni süreç, köleliğin yeni bir biçiminden başka bir şey değildir. Sömürgecilik döneminde köle tacirleri, madenlere ya da çiftliklere işçi temin eden kuruluşlar halinde örgütlenir.
İlk Müslüman seyyah ve tüccarların, 11.yüzyılda Sierra Leone kıyılarına kadar geldikleri bilinir. Ancak Batı Afrika’da, İslâmiyet’in en etkili şekilde yayılışı, 18.yüzyılda Futa Calon bölgesinde bir Müslüman devletinin kurulmasıyla başlar. Özellikle Kadiri, Ticani ve Kadiyâni tarikatlarının etkisiyle, yerli kabileler toplu halde Müslüman olurlar. 1923’de Nijerya’da kurulan Ensarü’d-din teşkilatının çalışmaları sayesinde Sierra Leone topraklarında Müslümanların sayısı gittikçe artar. Birleşik Arap Emirlikleri tarafından desteklenen Müslüman Kardeşlik Teşkilatı, 1959 yılında, Sierra Leone’de kurulduktan sonra Müslümanların etkisi daha da fazlalaşır. Bugün ülke nüfusunun %70’den fazlasının Müslüman, %10 kadarının Hıristiyan kalan nüfusun ise yerel dinlerden olduğu sanılmaktadır.
Sierra Leone elmas, altın ve titanyum gibi madenler açısından zengin bir ülkedir. 1930 yıllarında, Yengeima ve Kenema yörelerinde bulunan zengin maden yatakları, uzun yıllar İngilizler tarafından işletilir. 1961 yılında kazanılan bağımsızlıktan sonra, % 51’i devletin, % 47’si İngiliz De Beers şirketinin olan Diminco şirketi kurulur. Ayrıca ülkede 2.000’den fazla elmas arayan küçük şirketler grubu vardır. Elmas üretimi yıl geçtikçe düşmektedir. 1970’li yıllarda 2 milyon kırat elmas üretimi var iken, 1978’de bu üretim 800.000 kırata ve 1995’de 191.000 kırata düşmüştür. Bugün ülkenin elmas rezervleri tükenmek üzeredir. Ülkenin zengin elmas yataklarının işletilmesi esnasında ancak % 10’u denetim altına alınabilmiştir. Geri kalan yatakların hepsi kaçak işletilmiş ve çıkarılan elmaslar kaçak yollardan çok ucuz fiyatlarla Liberya’ya satılmıştır.
Ülke madenlerinin işletilmesinde İngilizlerin hakim oluşu ve öte yandan kaçak satışlar neticesinde, Sierra Leone halkı sahip olduğu elmas yataklarından hakkıyla yararlanamamıştır. Aksine ülkede elmas bulununca, tarımla uğraşan yerli halkın çoğunda elmas arama sevdası başlamış, madenlerde karın tokluğuna işgücü olarak çalışmaya zorlanmış, hatta bu kaynakları ele geçirme amacıyla başlayan kanlı iç savaş yılları boyunca mafyatik çeteler tarafından halk esir alınarak zorla madenlerde çalıştırılmışlardır. Böylece daha önce geçimlerini temin etmek için yaptıkları tarım felce uğramıştır.
İç Savaş Yılları
Sierra Leone İç Savaşı, Foday Sankoh liderliğindeki RUF (Revolutionary United Front) tarafından 1991 yılında başlatılmıştır. 11 yıl süren çatışmalar sırasında 100.000’lerce insan hayatını kaybetmiş ve 2 milyondan fazla (nüfusunda 3’te 1’inden fazlası) insan komşu ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır.
1985 yılında, asker kökenli Joseph Momoh başkan ilan edilmişti. Joseph Momoh iktidarına karşı Foday Sankoh, Abu Ahmed Kanu ve Rashid Mansaray’ın da aralarında bulunduğu, öğrencilerden oluşan bir muhalif grup oluştu. İktidara olan muhalefetlerinden dolayı bu öğrenciler Sierra Leone’den sınırdışı edildi ve önce Gana’ya, oradan da Libya’ya geçtiler. Burada kaldıkları süre boyunca Muammer Kaddafi’nin gizli servisi tarafından eğitildiler. Bu muhalif grup başlangıçta işsiz ya da öğrenci gençlerden oluşmaktaydı ama gittikçe büyüyen örgütlenmeleri ile kendi içlerinde çatışmalar yaşamaya başladılar ve grubun bir kısmı Gana’ya, diğer bir kısmı da Sierra Leone’ye döndü. Ancak, başlangıçtaki çekirdek kadro hâlâ devrime inanmakta ve yerlerini korumaktaydı. Bu grup daha sonra elmas madenlerinin olduğu Kono Bölgesi’ne geçti. Burada elmas madenlerindeki işçilerle devamlı görüşüp, onların durumlarının ne kadar zor olduğundan ve devrimci ideolojilerinden bahsettiler.
Elmas madenlerinin kontrolü, Sierra Leone İç Savaşı’nın temel unsuruydu. RUF’un ilk kampanya faaliyetleri doğu Khailahun bölgesinde, 23 Mart 1991 yılında başladı. İzleyen 4 ayda, 107.000 mülteci bu bölgedeki karmaşadan kaçarak Gine’ye sığındı. Foday Sankoh, RUF’un askeri kanadının lideriydi. Sierra Leoneli yazar Abdul Koroma’ya göre isyancılar Liberya Hükümetinden aldıkları desteğin de yardımıyla vahşi yüzlerini kısa sürede göstermiş, topluluk liderlerinin kafalarını kesip kazıklara geçirmeye başlamışlardı.
Daha sonra, çocukları asker yapma stratejisine başvurdular. RUF örgütünün entelektüelleri tarafından bu duruma karşı çıkılsa da, ilk yıl içerisinde Sankoh tarafından tüm yönetim ele geçirildi ve bu yöntemlere karşı çıkan örgüt üyeleri ortadan kaldırıldı. Sankoh bu duruma karşı çıkan iki dostunu da bu uğurda kurban etmişti.
29 Nisan 1992’ye gelindiğinde, ülkeyi yöneten Momoh, Valetine Strasser adındaki bir komutan tarafından Gine’ye sürgüne gönderildi ve Strasser’in kurduğu NPRC (National Provisional Ruling Council) ülke yönetimini ele aldı. Fakat NPRC de Momoh hükümetinden çok da fazla etkili olamadı ve ülkenin yönetimi büyük oranda Sankoh’un RUF adlı örgütünün eline geçti. 1995 yılında ise artık ülkenin büyük bir kısmının yönetimi RUF’un yönetimine geçmiş ve örgüt başkent Freetown’ın kapılarına dayanmıştı.
RUF’un terör taktikleri fiziksel sakatlıklar bırakmak üzerine kuruluydu. 20.000’den fazla sivilin elleri, kolları, bacakları, göz kapakları, kulakları ya da dilleri balta ya da kama kullanılarak kesildi. Örgüt için savaşması amacıyla kaçırılan çocuklar uyuşturucuya alıştırılıyor, birer cinayet makinası haline getiriliyordu. İzleyen aylarda savaş devam etti ve RUF elmas madenlerinin bulunduğu Kono Bölgesi’nin yönetimini ele geçirip Sierra Leone ordusunu Freetown’a kadar geriletti. RUF üyeleri ele geçirdikleri kasaba ve köylerdeki 7-40 yaş arasındaki birkaç kişi dışında herkesi öldürüyordu. Örgütten kaçmaya çalışan herkesi de öldürüyorlardı. Hayatta kalmalarına izin verdikleri köylüleri diğer köylere birer “uyarı” olarak gönderiyorlardı. Bazen de orduya karşı rehine olarak kullanmak üzere birkaç sivili yanlarında götürüyorlardı. Bir kasabadaki tüm kaynakları tükettikten sonra genelde o kasabayı yakıyor ve orada bulunan herkesi öldürüyorlardı.
Uluslararası baskılar sonucunda NPRC, yönetimi demokratik seçimlerle gelecek bir meclise bırakmayı kabul etti ve Nisan 1996’da seçim yapıldı. Birleşmiş Milletler’de 20 yıldan fazla çalışmış bir diplomat olan Ahmad Tejan Kabbah seçimlerden galip çıktı.
İşin en şaşırtıcı yanı ise, Sierra Leone’deki katliamlar yıllarca devam ederken, Birleşmiş Milletlerin seyirci kalmasıydı. Birleşmiş Milletlerin yardım amaçlı gönderdiği az sayıdaki sivil ekip, ancak RUF askerleri tarafından kolu bacağı kesilenler arasında hastaneye ulaştırabilenlerin tedavisiyle uğraştı. Bu şansa sahip olmayanlar ise, kan kaybından öldü.
RUF askerleri, Liberya ve Libya’dan aldığı destekle katliamlarını sürdürürken, dönemin devlet başkanı Ahmet Tejan Kabbah çatışmaların son bulması için Batı Afrika ülkeleri askerlerinden oluşan ECOMOG gücünden yardım istedi. Ancak, çoğunluğunu Nijeryalı askerlerin oluşturduğu 11 bin kişiyle Sierra Leone’ye giren ECOMOG gücü, kısa bir süre sonra RUF militanı – sivil ayrımı yapmaksızın önüne çıkan herkesi öldürmeye başladı. Ve bu kaos ortamında on binlerce insan boş yere katledildi.
Sonuç olarak Sierra Leone halkı, ülkeye gelen Nijerya komutasındaki ECOMOG askerlerinden çatışmaların durdurulmasını beklerken, onların “ölüm kusan” namlularının hedefi oldu.
Uluslararası güçlerin yardımıyla 7 Temmuz 1999 yılında başkan Kabbah ve RUF lideri Sankoh arasında Lomé Barış Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma sonucunda Sankoh başkan yardımcısı olarak göreve başladı. RUF üyelerinin bir kısmı da devletin çeşitli kadrolarında göreve başladı. Birleşmiş Milletler tarafından 6.000 kişilik bir barış gücü Sierra Leone’ye gönderildi. Nijerya askerlerinin ülkeden tamamen çekilmesi sağlandı.
Bu antlaşmadan neredeyse hemen sonra RUF üyeleri antlaşmanın kurallarını çiğnemeye başladılar. Yeniden birçok rehin alma ve bu rehinelerin çeşitli uzuvlarını kesme olaylarına karıştılar. 8 Mayıs 2000’de, Sankoh’un evinin önünde bu şiddeti protesto edenlerin üzerine ateş açan RUF üyeleri en az 20 kişiyi öldürdü. Bu olay sonucunda Sankoh ve RUF’un diğer yöneticileri hapse atıldı, devlette görev alan tüm RUF üyelerinin görevleri iptal edildi. Sivil savaşın tamamıyla sona ermesi ise 2002 yılını buldu.
Kanlı Elmas
Foday Sankoh, 2002 yılının Temmuz ayında yargılanması tamamlanmadan cezaevinde hastalanarak öldü. RUF yöneticilerinin çok az bir kısmı mahkemelerde yargılanarak cezalandırıldı. RUF militanlarının pek çoğu ise orduya alınarak yeni yönetime uyum sağlaması yoluna gidildi.
Sierra Leone’deki vahşetin bir diğer sorumlusu olan eski Liberya Devlet Başkanı Charles Taylor 2006 yılına kadar Nijerya Hükümeti tarafından saklandıktan sonra, BM güçlerine teslim edilerek Lahey Savaş suçları Mahkemesinde yargılandı. 2012 yılında 50 yıl hapse mahkum oldu. Liberya eski Cumhurbaşkanı İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Nuremberg’de ceza alan Nazilerden sonra uluslararası bir mahkemede savaş suçları nedeniyle ceza alan ilk devlet başkanıdır.
Aradan uzun yıllar geçtikten sonra çatışmaların durdurulması için müdahale eden BM, kirli savaşın elmas madenlerinden kaynaklandığını sanki yeni öğrenmiş gibi, 2002 yılında aldığı bir kararla, bu ülkelerde çıkarılan elmasın adını “kanlı elmas” olarak belirledi. Ve kanlı elmasların dünya piyasasına girişinin engellenmesini istedi. Oysa ki kanlı elmaslar, yüz binlerce cana mal olan savaşta kullanılan silahların alımı için Libya ve Liberya üzerinden çoktan dünya piyasalarına girmişti bile…
RUF’un günden güne yarattığı dehşet ve korku, yüz binlerce Sierra Leoneli’nin Gine ve Liberya’ya kaçmasına neden olmuştu. Halen 50 bine yakın Sierra Leoneli, bu ülkelerde, zor şartlar altında, mülteci kamplarında yaşıyor. İşin en acı tarafı ise savaşın bitmesine rağmen bu mülteciler ülkelerine dönemiyor. Çünkü Sierra Leone yönetimi, çökmüş bir ekonomiye sahip ülkeye binlerce mültecinin bir anda geri dönmesinin dengeleri bozacağı endişesini taşıyor.
Bugün Sierra Leone’de yaşayan on binlerce insan ya kolu ya bacağı ya da her ikisi birden kesik olarak yaşam mücadelesi veriyor. Kimi bir lokma ekmek için dileniyor kimi ise sabahtan akşama kadar tek kolu bacağıyla da olsa taş kırmak zorunda.
Bir de tehdit edilerek, korkutularak, işkenceye maruz bırakılarak, uyuşturucu müptelası yapılarak savaştırılan çocukların dramı var. Bu durumdaki binlerce genç ruhsal bozukluk yaşıyor. Hemen hepsi işlenen cinayetlerin ya tanığı ya da sanığı.
Ruh sağlıkları normal olmayan ve o kötü günleri hatırlamak bile istemeyen bu gençlerin çoğu işsiz… Hiç biri neden ve kime karşı savaştığını bilmiyor.
O günlere dair hatırladıkları tek şey “Eğer onlara katılmayı kabul etmeseydik bizim de kolumuzu ve bacağımızı keseceklerdi. Ya da öldüreceklerdi. Veya ailemizi öldüreceklerdi…”
Yazının bu bölümü için özetlenerek yararlanılan makaleler:
- Batı Afrika’da yoksul bir İslam Ülkesi- Sierra Leone http://www.davetci.com/d_gezi/gezi_sierra_leone.htm
- http://tr.wikipedia.org/wiki/ingiliz Bati Afrikasi.htm
- http://en.wikipedia.org/wiki/Sierra_Leone_Civil_War
- Sierra Leone’nin Kanlı Elmasları, Ramazan Öztürk http://kirilmanoktasi.com.tr/Detay.aspx?c=10&i=1238
- http://www.youtube.com/watch?v=8WHl2UmJXYU
… E-Kitap okumak için…
Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var. Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.
Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.
İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Alışılagelmiş kitap sunumlarından farklı bir çalışma bu. Neden? Öncelikle kitap tanıtan kitap serisinde tanıtımı yazanlar da tıpkı tanıtılan sanatçı ve filozoflar gibi birer yazar. Bir çoğu profesyonel ve yarı-profesyonel olarak yazı hayatlarını sürdürmekteler. Ek olarak… katkıda bulunan yazarlar eserin güzelliği kadar kendi iç güzelliklerini, kişisel tecrübelerini, eserle ve yazarla tanışma serüvenlerini de ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan kitap tanıtan kitap Aktaş, Kafka, Ramazanoğlu veya Kazancakis ile olduğu kadar Başarslan, Gürkan, Becer ve Özdemir ile de tanışmanın veya mevcut dostluğu ilerletmenin güzel bir yolu. Bu 4cü kitapta Yine « ağır » konuklarımız var : Franz Kafka, Cihan Aktaş, Michel Houellebecq, Yıldız Ramazanoğlu, Nikos Kazancakis, Ali Şeriati, Jacques Derrida, Selim İleri, André Gide. 20 farklı kitap, Rusya, Fransa, İran, Almanya ve Türkiye’den 20 yazar. 98 sayfalık bu kitabı, kitap tanıtan kitapların dördüncüsün ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
5 Yorum
Yazan:özlem yağız (@ozlemya) Tarih: Şub 10, 2013 | Reply
Sierra Leone yazımın ikinci bölümü. Kanlı Elmas http://t.co/WIrTfImU
Yazan:@Ozan_Kardas Tarih: Şub 11, 2013 | Reply
RT @ozlemya: Sierra Leone yazımın ikinci bölümü. Kanlı Elmas http://t.co/WIrTfImU
Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Şub 11, 2013 | Reply
Özgür Bırakılan Kölelerin Ülkesi: Sierra Leone (2): http://t.co/oGLYQsuA
Yazan:@asli_yeraz Tarih: Şub 11, 2013 | Reply
Kanlı Elmas,ölümlere seyirci kalan BM ve kolları kesik çocuklar.Göçmen olmak böyle bir geçmişle gelmek demek @ozlemya
http://t.co/k5HalGHx
Yazan:faruk Tarih: Nis 30, 2018 | Reply
çok güzel elliinize kolunuza sağlık teşekürler