RSS Feed for This Post

Borsa endeksi yenmezmiş!

avrupa_birligi… Ekonomistler bile anlayacak birgün bunu

Ekonominin “iyi” gitmesi ne demektir? Halkın karnının doymasıdır elbette. Ne borsa endeksi, ne cari açık ne de kredi derecelendirme kuruluşlarının alkışlarıdır hedef. Ekonominin başarı ölçüsü ekmektir.

Uzun zamandır bu gerçeği unutmuş görünen Avrupalı ekonomistler bir kaç gün önce soğuk bir duşla uyandılar: EuroStat makro göstergeleri açıkladı ve öğrendik ki dördüncü çeyrekte GSMH %0,5 – %0,6 civarında küçülmüş. Yatırımlar ve istihdam gerilemiş. Beklentilere göre daha da kötü Avrupa’nın durumu. “Krizin en kötü devrini arkada bıraktık” diye övünen ekonomistler bile anladı ki 2008’den beri hiç bu kadar dibi bulmamıştık. 2008’de yani Lehman Brothers’ın batışı sırasındaki vaziyetteyiz. Yani 700-800 milyar avroyla suçlu bankaları kurtardıktan sonra krizin yeni başladığı günlere geri döndük! 4 yıl önce öngörülebilirdi bu durum ama hiç bir ekonomist ağzını açmadı. Dikiz aynasına bakmaktan yola bakmayı unutan şoför gibi ağaca tosladı Avrupalı ekonomistler. (Bkz. Ekonomistler ekonomiden anlasalardı yatırımcı olurlardı)

Ekonomistler kendi beceriksizliklerini örtmek için zor durumdaki ülkelerin isimlerinden bir “şifre” ürettiler: PIGS / PIIGS yani domuzlar! İnsanların evlerini, işlerini, umutlarını çaldıkları yetmiyormuş gibi bir de “domuz” etiketi vuruyorlar kurbanlarına. Yaşasın liberalizm! (Bkz. Liberalizmin Kara Kitabı, “Gösterge fetişizmi” bahsi) Neden böyle oldu peki? Demokratik ve özgür Avrupa nasıl ezildi kendi bankaları tarafından?

abdestli_sosyalizm“Finans” denen faaliyet endüstrinin hizmetinde olduğu müddetçe meşrudur. Kendisi için çalışan, karın doyuran değerler üretmeyen, halkın ekmeğine su taşımayan finans ancak asalaktır, sülüktür, kan emicidir. Asırlardır bilinen bu gerçeği unuttu Avrupa. Borsaların kısa vadeli spekülatif beklentilerini tatmin ederken kendi endüstrisini ölüme terk etti. Katma değeri yüksek zannedilen finansal hizmet sektörü ise şımartıldı; hukukun dışına, daha doğrusu üstüne çıktı!

Kemer sıkma politikasıyla nereye kadar?

2008 krizinde baştan beri suçluları adalete teslim etmekten aciz olan Avrupa kemer sıkıyor. Sonuçları? Ekonomik küçülme, işsizlikte tırmanış. IMF’nin ve Avrupa Birliği’nin emirlerini harfi harfine uygulayan Portekiz’den başlayalım. IMF ve Avrupa Merkez Bankası ekonomistlerine göre Portekiz kurtulacak, liberal ideolojinin vitrini olacaktı. Çünkü Yunanistan’ın durumu
bir “istisna” idi. Liberal ideoloji doğrultusunda ne çok şey yapıldı Lizbon tarafından:

  • İşçi haklarını savunan kanunlar hafifletildi,
  • Ücretler düşürüldü,
  • Emekli maaşları azaltıldı,
  • Eğitim, sağlık harcamaları kısıldı, kamu personeli azaltıldı…

Sonuç? Elde var sıfır. Meselenin kamu harcamalarından kaynaklanmadığı anlaşıldı şimdi ama çok geç artık. İşsizlik %17’ye yaklaştı, dördüncü çeyrekte GSMH %1.8 düştü, yıllık küçülme %3’ün üzerinde.

İspanya’da işsiz sayısı 7 milyona doğru gidiyor, aktif nüfusun 5’te biri. Genç nüfusta durum daha beter. Her iki gençten biri işsiz. GSMH %1.4 geriledi. Krizden önce İspanya’yı geleceğin Almanyası olarak gören banka ekonomistlerinin “uzman” raporları ise artık eski bir hatıra.

Mario Monti’nin acı ilaçlarını “gık” çıkarmadan içen İtalyan ekonomisinde küçülme yaklaşık %0.85, yıllık bazda neredeyse %3.5, tam bir felaket! Üstüste 6 çeyrektir inişte İtalyanlar. 2009’dan beri ülke ekonomisi %10 küçüldü, işsizlik 3 milyon kişiyle %12’ye yaklaştı.

Yunan ekonomisi üstüste 4 yıldır küçülmekte. 2009’dan beri %30’a varan bir gerileme, işsizlik ise %27! Yunan gençleri de İspanyollar gibi talihsiz, genç işsizlik oranı %55.

pigs

Peki “domuz” etiketi yiyenler dışında Avrupa ne halde? İhracatın %66’sının Avrupa içinde gerçekleştiğini dikkate alırsak Fransa ve Almanya’nın sağlam durmasını beklemek hata olur. Duramadılar zaten: Fransa’da ihracat kötü gidiyor zira güney Avrupalı “domuzların” talebi düştü, zaten avro pahalı. Endüstriyel üretim %4 geriledi, 70.000 civarında insan işini kaybetti 2012’de, resmî işsizlik %10 sınırını aştı. GSMH üç çeyrektir artmıyor.

Kendini sağlama aldığını zanneden Almanya ne halde peki? GSMH artışı bir kaç çeyrektir sıfıra teğet geçmekteydi, son çeyrekte %0.7 geriledi, endüstriyel üretim %1.1 küçüldü. Mario Draghi bunun geçici olduğunu söyledi ama … Neyse işler daha kötü giderse suçlanacak “domuzlar” var el altında.

Eşeği açlığa alıştıracaktık, ömrü yetmedi

Ülkelerin kemer sıkması, devletlerin ısrafı önlemesi vs elbette kötü değil ama bu kısıtlamaların akıllıca yapılması gerek, ideolojik olarak değil. Liberal dogmalar doğrultusunda körlemesine yapılan kemer sıkmalar meşhur fıkrayı hatırlatıyor ister istemez. Hani eşeğin yemini her gün azaltan, eşek ölünce de “ömrü yetmedi” diyerek suçu hayvana atan adamın hikâyesini. Liberal ekonomistlerin laboratuar faresi haline gelen Avrupalılar %30 işsizliğe daha kaç sene dayanabilirler? Irkçılık ve İslamofobi tırmanıyor, daha da tırmanacak. Macaristan resmen 1930 model bir faşizme çevirdi rotasını. Ne Türk basını ne de Avrupa gazeteleri bahsetmiyor bundan. Bulgaristan’da durum iç açıcı değil. Yunanistan’da yeni bir darbe dönemi açılırsa Türkiye ne yapar? Meçhul.

issizlik

Sonuç: Liberalizm kazandı, demokrasi kaybetti

Halkın çıkarlarını (=ekmeğini) koruması gereken kurumların artık tamamen finans sektörüne çalıştığına tanık oluyoruz. Avrupa Merkez Bankası, ABD’de FED, Atlantik okyanusunun her iki yakasındaki borsa denetim kuruluşları, bağımsız(?) kredi notu üreticileri… Garip bir rastlantı, kilit noktalarda oturan isimlerin hemen hepsi aynı bankanın eski(?) ortakları / müdürleri: Goldman Sachs. Yine garip bir rastlantı, finans kurumlarınca satın alınmış gazetelerin hiç biri finans sektörünü eleştirmiyor.

Bütün bunlar batı demokrasilerini finans sektörünün tahakkümü altına soktu. Piyasa bile uzun zamandır serbest değil. Çünkü gerçekten serbest bir piyasada finansal ürünlerin değeri arz-talep baskısıyla, bu ürünlerin getirisiyle belirlenir. Oysa şimdi shadow banking, bilanço dışı işlemler, CDO gibi teminatsız sigorta faaliyetleri yüzünden piyasa şeffaflığını kaybetti. Gittikçe karmaşıklaşan kompozit ürünlerin değerini piyasa hareketleri değil “uzman” kuruluşlar belirliyor. Bu kuruluşlarca “AAA” verilen bir Amerikan sigorta şirketi, koskoca bir AIG ertesi gün 100 milyar dolar zararla batmış. Neden/nasıl diye soruyorsunuz. Bakıyorsunuz ki AIG’nin “uzman” kadrosu geri ödenmesi imkânsız olan ev kredilerini sigorta etmiş. (Bkz. Banka Ordudan Tehlikelidir isimli e-kitap)

“Avrupa batıyor” diye sevinen İslâmcılar ve solcular ise bu krizin bedelini önce fakirlerin ödeyeceğini bilmeliler: Köşeye sıkışan kedi daha saldırgan olur. Mali’de altın ve uranyum, Irak’ta petrol arayan uygar(?) batı büyük ihtimalle daha fazla fakir ve Müslüman sivil öldürecek gelecek yıllarda. Tabi demokrasi, özgürlük ve terörle mücadele kılıfında yapılacaktır bu katliamlar.

“Mücahidler mütahit oldu / servet yığmayın / ALLAH, Ekmek, Özgürlük” sloganlarını geveleyip duran abdestli sosyalistler ne yapmalı peki? Onlar naftalin kokulu çeyiz sandıklarına koydukları akıllarını yeninden başlarına alsalar iyi olacak. (Bkz. Sosyalizm islâm’a uyar mı?) Çünkü kapitalizme karşı Türkiye’yi korumanın yolu dirayetli bir ekonomi politikasından geçiyor: Dış borçları azaltmak, verimi arttırmak, Türk lirasının stabilitesini muhafaza etmek… Ancak bu şekilde uygar(?) batıyı vuran finansal hükümet darbelerinden korunabiliriz.
… Bu konuda e-kitap okumak için…

Banka Ordudan Tehlikelidir!

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi?Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın”çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda.“Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitaptaliberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

 

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: Şub 19, 2013 | Reply

    Borsa endeksi yenmezmiş!: http://t.co/sxDEsJLZ

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin