Çıplaklık kadınları özgürleştirmez, esir eder!
By Fatma Sancak on Nis 9, 2013 in feminizm, Kadın, Özgürlükler
FEMEN, Ukrayna’da feminist temeller üzerine kurulmuş, özellikle seks turizmine tepki veren, Ukraynalı kadınların mevcut imajından rahatsız olan -sıkı durun- bu kadınların kültürel ve manevi değerlerine önem veren aktivist bir grup. Buraya kadar bir sorun yok ama gelin görün ki tüm bu saliklerle yola çıkan FEMEN’in eylemleri “çıplak kadınlardan” müteşekkil. Vücutlarının belden yukarısını tamamen soyarak eylemlerde bulunuyorlar. Bundan maksadın “dikkat çekmek” olduğu söyleniyor oysa burada tam manasıyla karşı oldukları çirkin realiteleri canlı tutacak bir durum mevcut. Tam olarak bu ne perhiz durumu…
Feminist değilim, Müslüman bir kadın olarak eşitliğe değil adalete inanıyorum zira eşitlik her koşulda adalet yaratmaz ancak adalet her koşulda adalet yaratır. Eşitlik bir sorun çözme yöntemi değil salt modern bir kurgudur oysa adalet “hakkı sahibine teslim etmesi sıfatınca” sorun çözücüdür. Feminizme tümden karşı da durmuyorum, feminizm bir sonuçtur ve o sonuçları ortadan kaldırmadan feminizme tü kaka diyemeyiz diye düşünüyorum.
Geçtiğimiz günlerde Tunuslu bir kadın olan Amina, bedeninin üst kısmını tamamen açmış, dudağında kırmızı ruj, elinde dumanı tüten bir sigara ve göğüsleri üzerine Arapça harflerle “Kahrolsun ahlak kurallarınız” yazılmış bir şekildeki fotoğrafını sosyal ağlarda paylaştı. Kendisine FEMEN’den ve feministlerden büyük destek geldi. Öyle ya Müslüman ülkelerdeki örtülü kadınlar kurtarılmayı bekleyen esirler; Batılı laik ülkelerdeki kadınlar kurtarılmış kadınlardı! Amina’nın bu tavrı (kurtarılmayı bekleyen kadın imajı) tam olarak bu işgal bahanesine çanak tutacak cinsten bir tavır.
Aklınıza birçok soru gelebilir, mesela “Çıplaklık pornografik midir?” Çıplaklık her durumda pornografik olmayabilir ama çıplaklığı estetize edip, ruj ve sigara gibi materyaller ile şuh bir hale sokarsanız evet pornografik bir hal alır. Peki, seks işçiliğine karşı kadınları savunanlar, bedenini pazarlayan bu tavrı hangi dinamiklerle savunabiliyor?
Tunuslu Amina’nın durumunu, FEMEN’in ona verdiği desteği ve FEMEN’in “Üstsüz cihad çağrısını” –ki tam manasıyla bir sapkınlık örneği- basın-medya servis ediyor. Yıllarca Müslüman kadınlar Tunus’ta totaliter laik bir zulmün esiri olarak yaşadı, konuyla ilgili bir haber okuduk mu? Hayır! Oysa Amina günlerdir servis ediliyor… Seküler ahlak -ki ahlâkı var mıdır tartışılabilir- için örtünme hakkı kadın hakkı değilken örtünmeme hakkı kadın hakkıdır. Yıldız Ramazanoğlu, Bağdat Fragmanı ve İşgal Kadınları kitaplarında derinlemesine bir şekilde Batı’nın, Doğu’yu işgali bahanesinde “kurtarılmayı bekleyen kadınları nasıl kullandıklarını” konu ediniyor. Batı; Afganistan, Mali, Irak gibi ülkelere girerken, Batılı basın kurtarılmayı bekleyen kadınlardan bahsediyordu. (Fransa, Mali’ye girmeden 3 gün önce BM: “Malili kadınların geleceğinden endişe ediyoruz.”) Oysa şimdi o kadınların bir kısmı tecavüz mağduru, bir kısmı tecavüz bebeklerinin annesi, bir kısmı dul, bir kısmı yetim, bir kısmı ise yaşamıyor. Şimdi aynı tutum Tunus’ta İslamcı Gannuşi yönetimine karşı servis ediliyor.
Fundamentalizm diye bir kavram var, oldukça iş görür bir kavram, Müslümanların “korkulası varlıklar” olduğu iddiasını canlı tutmak için kullanılan, aslında “aşırıcılık” gibi bir manası olan, Hıristiyanlık, Yahudilik için ve hatta Arakan’da katliam yapan Budistler -tüm Budistler değil elbet, katliama destek olanlar- için bile kullanılabilir ancak fundamentalizm İslam ile birlikte anılıyor ve ona yapıştırılmaya çalışılıyor. S. Sayyid, Fundamentalizm Korkusu kitabında, bir takım Batılı yazarların fundamentalizmi İslam ile birlikte anmakla yetinmediklerinden, İslam dünyasından radikal gruplarla birlikte andıklarından ve fundamentalizmin “kadının bedenini kontrol altına almaya çalışan” bir proje olarak tanımladıklarından bahsediyor. Hatta Sahgal, Yuval-Davis gibi isimlerin fundamentalizmi bir şekilde feminizmin ilerleyişine tepki olarak yorumladıklarından bahsediyor.
Soyunarak eylem yapmak, pornografik, konunun temasını cinsellikle örten, altında başka sosyo-psikolojik nedenler yatan sorunlu bir tutumdur. Dolayısı ile pornografik nüvelerle kadını aynı çizgiye sokan kadınlar, bence hiç kadın hakkı diye ağlamasın, zira hakkını ararken kullandığı yöntem hatalı, bu yöntem karşı olduğu “kadının cinsel obje gibi gören” zihniyetin gözüne ziyafet çeken türden. Göğüslerine “kahrolsun ahlak kurallarınız” yazan Tunuslu Amina – ki kendisi bende bir Fadime Şahin imajı oluşturdu- modern dünyada kadının kendini kendi eliyle pespaye etmesinin ve feminizmin çıkmazının, hatalı yöntemlerinin son örneği… Yarı çıplak eylem yapmak “Ben kadın, cinsel obje, et yığınından başka bir şey değilim” demektir, fikri örtmektir, böyleleri Müslüman kadınlardan önce kendi zihnilerini kurtarsınlar.
Müslüman kadınların, FEMEN’in “Üstsüz Cihad Çağrısı”na cevaben açılan Facebook grubuna “Muslim Women Against FEMEN” (FEMEN’e Karşı Müslüman Kadınlar), “Çıplaklık bizi özgürleştiremez” mektubuna ve eylemlerine şuradan ulaşabilirsiniz: http://www.dipnot.tv/ciplaklik-bizi-ozgurlestirmez-musluman-kadinlardan-femene-mektup/
Bir grup Müslüman kadının da dediği gibi: “Biz Müslüman kadınlar olarak sizin sömürgeci ve ırkçı “kadınları özgürleştirme” saçmalıklarınızdan bıktık… Kurtarılmaya ihtiyacımız yok. Zira çıplaklık özgürlük değildir.” Aynen öyle, önce kendiniz kurtarın, isterseniz biz sizi de…
Öte yandan Tunus’ta bazılarının Amina’nın kırbaçlanmasını ve bazılarının da Amina’nın recm edilmesini teklif ettiği haberleri geçiyor. Elbette bu durumda Amina’nın kırbaçlanması yahut recm edilmesi gibi bir durumun da karşısındayız. Modern vahşete sevimli görünmek için değil elbet şer-i hukuka göre böyle bir had uygulamanın mümkün olmaması nedeniyle. Nitekim Kuran-ı Kerim’de “recm ayeti” diye bir ayet yoktur.
… E-Kitap okumak için…
Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları
Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor. Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
“Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi. Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ? “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak” Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış: “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış
Şiirlerim, Öykülerim / Cemile Bayraktar
İnsan ya zevkten yazar ya dertten yazar. Ama insan bazen dertli olduğunu kendi bile bilmez, derdini ve zevkini kendi yazar ama farkında değildir, derdini de, şevkini de bazen kendi yazmamışçasına, yazdığından okur, insanın kendinde bilmediği yansımıştır yazıya, insan dertten yahut zevkten yazarken herkes kadar kendini okur. İnsan önce kendi için yazar. O vakit yazdığı aynası olur. Buradan indirebilirsiniz.
İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
İncitmeden söylemek istersin ama söz incitir bazen. Ağlatmak istersin bazen ama söz ağlatmaz. Bazen sesini sözle duyurmak istersin ama duyulmaz. Bazen birsindir, bin olmak istersin söz yetmez. Sözün söz; kelimenin kelime olarak kaldığı anlar bazen yetmez, bazen tam aksine düşer, öyle zamanların sihri sadece şiirdir… Tahran’dan, Washington’a; Beyrut’tan, Tokyo’ya; İstanbul’dan Şam’a; Paris’ten Kazablanka’ya; Filistin’den Keşmir’e kadar uzatabilir kollarımızı şiir, tel örgülere, mayınlı topraklara, kırmızı çizgilere mahkûm etmeden beşeri, uzanır uzanabildiğince…Buradan indirebilirsiniz.
Kendi ülkesini işgal eden ordu
Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASIyaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.
ErkeG milletiz biz. Öyle kolay kolay ağlamayız. Karımıza, kızımıza yan bakanın gözünü oyarız ama “başkasının” kadınına da sarkıntılık ederiz. Maçlarda kaybeden takıma“bineriz”. Aşk bizim ağzımızda şiddet ile birleşir, kirlenir.“At, avrat, silah” deriz. Kadın’ı yani insan’ı şeyleştirerek, cisimleştirerek severiz. Kullanırız. At gibi. Silah gibi.[…] Böyle sapık bir mercekten bakarak eşcinsellerin sapık olduğunu söylemek ne derecede inandırıcı? Son günlerde Derin Düşünce sayfaları verimli bir tartışmaya sahne oldu. Düşe kalka da olsa eşcinsel okurlarımızın yardımıyla konuyu biraz olsun “içeriden” anlama imkânı bulduk. Kitabı buradan indirebilirsiniz.
16 Yorum
Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: Nis 9, 2013 | Reply
Çıplaklık kadınları özgürleştirmez, esir eder!: http://t.co/eEzHvrtvOV
Yazan:Cemile Bayraktar (@jamilabayraktar) Tarih: Nis 10, 2013 | Reply
Bugünkü yazım: “Çıplaklık kadını özgürleştirmez esir eder” Feminist örgüt FEMEN’in “Çıplak cihad çağrısına” karşı… http://t.co/pZ6rsYvTgw
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Nis 10, 2013 | Reply
Çıplak eylemler hep tuhafıma gitmiştir. Bir mesajı etkili bir şekilde ulaştırmak için yöntem olarak düşünülüyor, halbuki tam ters bir etkisi var. Haber sitelerinde eylemlerin foto-galeri şeklinde sunulması sebebsiz değil. Verdikleri mesaj da, yaptıkları eylem de libidosu beynine yenik düşen erkeklerde sadece bir bıyık altında gülme efekti oluşturuyor.
Erkek libidosuna servis yapıp feminist mesajlar vermek pek bir naif.
Yazan:@_hayirlisi_ Tarih: Nis 10, 2013 | Reply
RT @jamilabayraktar: Bugünkü yazım: “Çıplaklık kadını özgürleştirmez esir eder” Feminist örgüt FEMEN’in “Çıplak cihad çağrısına” karşı… http://t.co/pZ6rsYvTgw
Yazan:@zeynepkinli Tarih: Nis 10, 2013 | Reply
RT @mentulaetauri: yazılan her şeye katılmasam da okunması gereken bir yazı > Çıplaklık kadınları özgürleştirmez, esir eder!: http://t.co/ztTR6BwPIS
Yazan:Emre Yücel Tarih: Nis 10, 2013 | Reply
FEMEN’den gelen tepkiye Müslüman kadınların bu şekilde tepki vermesi şaşırtıcı değil. Ancak bu şekilde tepkinin de, yazmış olduğunuz yazının da aslında herkese anlattığı bir şey var: İslam’ın derin sularına gidildikçe bakış açısı daralmaya, görüş körelmeye başlıyor. İslam’ın dünyayı bu kadar korkutmasındaki en büyük neden de şu anda budur. Nasıl ki vaktinde Hristiyanlık da halklar üzerinde otoriter bir güç olmuştu zamanında, Müslümanlık da şu anda aynı konumdadır. (Belki de çoğu insan tekerrürden korkmaktadır.) Şu anda tabi bu kısmına değil asıl FEMEN ve Müslüman Kadınlar arasında geçen diyaloğa değineceğim.
FEMEN’in yaptığı eylemleri nitelerken
demişsiniz. Bakış açısı daralması dediğiniz şeye buradan girmek istiyorum özellikle. Meme dediğiniz nedir? Erkekte de mevcut olup kadında biyolojik farklılık göstererek çocuklarını beslemeye yarayacak bir organa dönüşen uzuvdur. Erkekte görünürde bir işlevi olmayıp kadında kutsal (dinen değil yaşamsal olarak) bir misyon üstlenir. Aynı zamanda erkekte bulunmayan bir yapısı olduğundan ayrı bir çekiciliği vardır. Kıyafetlere ayrı bir estetik katar. Erkeklerin duyduğu ilgi ve kadınların hissettiği hassasiyet dolayısıyla da ayıp bölgelerden birine girer.
Dünya üzerinde milyonlarca blog bulunmaktadır. Bunların bir çoğunda göz gezdirirseniz, çıplaklık estetiktir, güzelliktir, özgürce kendini ifade etmektir, insanın gururudur. Ekstremiteyi umursamadan bedenlerini sergiler insanlar. Öte yandan kadının memesini orasını burasını kapatmayı öngören herhangi bir anlayışı ele alırsanız (sadece İslam değil, herhangi bir anlayışı) asıl kadını et parçası haline getiren anlayış buradadır. “Sen bir objesin, benimsin, onunsun, Tanrı’nınsın, örtün” derken bir yandan kadını ve bedenini kutsallaştırdığını düşünen anlayışlar aslında kadını ve parçalarını birer objeye çevirir, kadını bütün olarak profilen ve estetiken ele almaz, bir bütün olması gereken bedeni bile kendi arasında önem ve sırasına göre derecelendirir.
Çıplaklık işte bu yüzden özgürlüktür. Çıplaklığını sergilemek isteyenleri kapatmaya zorlamak bir nevi insan çobanı zorbalığıdır. İnsanın kendi dürtülerine düşüncelerine hakim olamayışını, ilkelliğini ortaya çıkaran güzelliği zorbalıkla bastırmaktır. Amina da, hakkı olması gereken özgürlüğü ortaya koymaya çalışırken bu zorbalığın altında ezilmeye zorlanmıştır. FEMEN’in hareketi, bu zorbalığa karşı çıkıp bedeni özgürleştirmektir, örtünmeyi tercih eden kadını açılmaya zorlamak değil. Sanmayın ki oradan buradan ben örtünmek istiyorum FEMEN bizi rahat bırakın diyen kadınlar Müslüman dünyasında yaşayan bütün kadınları yansıtmaktadır. Aksine, Müslüman dünyada Amina’ya ve FEMENe destek olabilecek cesareti gösterebilecek birkaç kadın gösterebilir misiniz? Hangi cesaretle? Ab-ı zıkkımı mı dikmektir amacı? Sizin sonuçta savunmuş olduğunuz nokta aslında “Örtünmek özgürlüğümdür” değil “Açılmak yasağınızdır” noktasıdır.
Araya serpiştirmem gerekiyor bu noktada: Herhangi bir dini inançta, mesela burada İslam’ı ele alalım, her insan öbür tarafta kendi yaptıklarından sorumlu olacaktır değil mi? Veren Allah da alır canı. Dinine son derece bağlı bir aileden gelen biri olarak da daima bana verilen eğitim kendi yaşamının sınırlarını başkalarınınkine kadar genişletebilirsin olmuştur. Belki normalde ailevi ahlaktan gelen birşey olup ben bunu dinin de bir parçası olarak saydım, bilemiyorum, ancak insanlar nasıl örtünmeyi isterse, soyunmayı da isteyebilmelidir. Siz onların bedeniyle ilgili karar vermeye başladığınız anda kul hakkı yemeye başlar, onları sorgulamaya ve hayatlarına yön verme çabasına girdiğiniz anda Allah’ın görevlerini kendi elinize almaya başlarsınız. Bu noktada benim tıkandığım konu da bu ne perhiz bu ne lahana turşusu sorusuna cevap bulamamaktan kaynaklanmaktadır. Derseniz ki abdest bozar, o zaman ya mükemmel Tanrı’mızın ya da Peygamber’imizin kitabı aktarımı sırasında bir sıkıntı yaşanmıştır. (bunu sakın bir hakaret olarak anlamayın, ama iki taraftan farklı şekillerde hitap eden bir anlayış düşüneni hedehödö diyip Ya Allah Bismillah diyip saçma sapan sonuçlara sığınmaya zorluyorsa bu inançta bir sorun var demektir)
Yazımda birazcık noktalar arasında aklıma gelen her düşünceyi yazma ihtiyacı nedeniyle atlamaktan bazı şeyleri söylemeyi unutmuş veya karmaşıklaştırmış olabilirim. Ama özetle demek istediğim, bir kadın istediği kadar kapanmakta özgür olabiliyorsa istediği kadar açılmakta da özgürdür. Herkesin kendi inancı ve isteğidir. Bir tarafa özgürlük verdiğinizde başka tarafın özgürlüğüne de “bu özgürlük değildir” şeklinde tepki gösteriyorsanız yapılan sadece ikiyüzlülük olur.
Yazan:@saidkotan Tarih: Nis 10, 2013 | Reply
bak işte @jamilabayraktar bu tür yazılar yazsın. Bahar gelince korkuyorum 🙂 http://t.co/DqHVrQpUtS
Yazan:mkinanc Tarih: Nis 10, 2013 | Reply
Merhaba
Bence onları çok iyi analiz etmeden ve tanımadan kendi önyargılarınızla değerlendiriyorsunuz.
Onların hayat tarzı bu, bayanların sıkıntı çektiğini düşündükleri her konuda tepkileri aşağı yukarı aynı. Keza kendilerince başarılılar zira dikkat çekiyorlar ve konuşuluyorlar. Yani konuya dikkat çekebiliyorlar.
Örneğin S.Arabistan’da araba kullanamayanlar için gösteri yaptılar kendi tarzlarında, başka bir ülkede oldu mu merak ediyorum açıkçası herhangi bir gösteri/eylem/kampanya?
Yahut çocuk yaşta evlilik ve aile içi şiddet konusunu da gündeme aldılar. Kiliselerde çocuk tacizleri dahil. Yani eleştirmeden önce biraz araştırmak bence iyidir, onlardan araştıranlar var iyi biliyorum 😉
İyi günler
Yazan:@kademcolak Tarih: Nis 10, 2013 | Reply
RT @jamilabayraktar: Bugünkü yazım: “Çıplaklık kadını özgürleştirmez esir eder” Feminist örgüt FEMEN’in “Çıplak cihad çağrısına” karşı… http://t.co/pZ6rsYvTgw
Yazan:Meliha AKTAŞ (@aktasmeliha) Tarih: Nis 10, 2013 | Reply
Teşekkürler hocam, çok güzel olmuş !@jamilebayraktar Çıplaklık kadınları özgürleştirmez, esir eder!: http://t.co/Y3xDhe71WV
Yazan:my Tarih: Nis 10, 2013 | Reply
birisini ya da birilerini “özgürlestirme” konusunda batiya çok güvenemeyiz, “liberation” adli harekattan sonra Irak’in hali ortada 🙁
Yazan:Kubilay Tarih: Nis 11, 2013 | Reply
Femen üyeleri giyinmemek istediği halde zorla giydirilen kadınları protesto ediyor sanki, soyunmak istemeyen kadınları zorla soymak gibi bir dertleri yok.
Yazan:ismilazimdegil Tarih: Nis 14, 2013 | Reply
Femen, sanırım Sultanahmet’te gösteri yaptığında bir vatandaşa mikrofon uzatmışlardı ve nasıl buluyorsunuz diye sormuşlardı. Vatandaş “çok çirkin” demişti. Bana bu tepki tuhaf gelmişti, o zaman peki bu çirkinlik için turizm şirketleri erkelerle dolu uçakları kaldırır diye düşünmüştüm. Femenin eylem tarzına itiraz anlaşılır bir şey, ama eylemlerin içeriği doğru. Orda adı konmamış bir sömürü var ve biz ancak Femen sayesinde haberdar oluyoruz. Soyunmasalardı dikkate alırmıydık emin değilim. Bu sadece Ukrayna’ya, Rusya’ya özgü bir şey de değil. Geçenlerde Hüsnü Mahalli bir başka dramı yazdı. http://www.aksam.com.tr/yazarlar/dram/haber-182805 kendisini beğenelim, beğenmiyelim yazdıkları ciddi şeyler ve Femene itiraz kadar konuşulmayı hak ediyor.
Yazan:@meluys_ Tarih: Nis 28, 2013 | Reply
http://t.co/crD4Ach53K
Nasıl güzel yazmış @jamilabayraktar
Yazan:Cemile Bayraktar (@jamilabayraktar) Tarih: Nis 28, 2013 | Reply
RT @meluys_: http://t.co/crD4Ach53K
Nasıl güzel yazmış @jamilabayraktar
Yazan:em Tarih: Kas 3, 2013 | Reply
ciplaklik esir eder demissin, neye esir eder o dahi yok yazida.