Mantıku’t-Tayr / Ferîdüddîn-i Attâr
By Ali P. on Nis 29, 2013 in İslam, Kitap Alıntısı, Tasavvuf
“… hususi makam ,senin canının ta içidir,canının dış yüzüyse ,Allah’ın emrini kabul etmeyen nefsindir. a birşeyden haberi olmayan ,gidenler hep bu yolda kaybolup giderken sana nereden haber verecekler?
İşin başlangıcında istek vadisi var.ondan sonra ucu bucağı gelmeyen aşk vadisi gelir.üçüncü vadi bilgi vadisi,dördüncü vadi de istigna vadisidir.istigna ;yolcunun Allah’ın kendisine kafi olduğuna inanarak ondan başkasına ihtiyaç duymaması ve tenezzül etmemesidir.beşinci vadi,tertemiz tevhid vadisidir.Allah’tan başka ilah yokturu haykırmak..
altıncı vadi sarp ve korkunç bir vadi olan hayret vadisidir.kalbe gelen tecellilerle yolcunun düşünemez ve muhakeme edemez hale gelişidir.
yedinci vadi yokluk ,yoksulluk vadisidir.bundan sonra artık gitmene,yol yürümene gerek yok.Allah seni kendine çeker.bu girdaba düştün mü gidiş ,yürüyüşte kaybolur.damla bile olsan okyanus kesilirsin.
eğer sen de istekliysen istek,böyle olur işte.halbuki sen birşey istemiyorsun.hakikatte galipsin ,üstünlük isteğindesin sen!
gece gündüz arayıp duruyor da bulamıyorsan o,kaybolmuş değil.senin isteğinde noksanlık var!
için duraldı,aşka düştün.bir kadeh şarapla sarhoş oldun ,aklın başında yok ama,bir kadehçik şarapla sarhoş olma ..ara iste ;bu işin sonu yoktur!
sen de bu kapının eri ol da kapı açılsın ;yoldan baş çekme de sana da yol göstersinler!
daima kapalı duran ,yumulu bulunan ,senin gözlerindir.sen ara yoksa..bu kapı hiç kapanmaz.
aşk hakikatte zarar etmektir,sermayesizlikten ibarettir..aşk iflas edene layıktır.
gönlümü sana kaptırdım ,senin aşkından feryad ediyorum.benim aşktan gördüklerimi kimsecikler görmesin.
sen de aşk eriysen yar yüreğini ,yok aşk eri değilsen boşuna söylenme!
can ortadan kalktı da aşık ,cansız bir hale geldimi işte o vakit cananla yalnız kalır,sevgiliye ulaşır.
marifet vadisinin hiçbir yolu öbürüne benzemez ten yolcusu başkadır,can yolcusu başka!
yine de can ve ten ,noksan ve kendi yüzünden daima geri kalıp yok olmaya ,ilerleyip kemale ulaşmadadır…kısaca o vadide görünen bir çok yollar var ama her bir yol ,yolcusuna göre!bu cihan da can aleminden kaybolmuştur,o cihan da.ten ,candan gizlenmiş ,kaybolmuştur,can da tenden.
bir adama uykusuzluk hoş gelirse artık uyku ,onun kafasına girer mi hiç?ey adam sen de hakikati arıyorsan uyuma .yok eğer davan laftan ibaretse ,Allah rahatlık versin ,hayırlı uykular!
sayı ,çok da olsa,az da olsa bu yolda birlikte birleşir ,hep bir olur.her sayı ,birinin bir kere daha tekrarından ibarettir zaten.
ezelde ,ebedde daimi olarak mahvoldu gitti mi,arada ne kalır?hiç! madem ki herşey hiçtir,hiçlikten ibarettir,madem ki bütün bunlar hiçtir,hakikatte yokluktan başka ne vardır ki?herşey ,birşey oldu mu ikilik kalmaz burada benlik de ortadan kalkar senlik de!
hep ikilik birlik için bak iki göz bir görüyor.(a’mak- hayal)
yokluk vadisi herşeyi unutuşun,sağırlığın ,dilsizliğin ,hayranlığın ta kendisidir.yüz binlerce ebedi sanılan gölge ,bir de bakarsın ki güneşin bir ışığıyla kayboluvermiş!
mahiv üzengisine hiçlik makamından ayak bas,isteksizlik atını hiçlik makamına doğru sür!yok ol.bir an gelsin yokluktan da geç,sonra bu makamdan da vazgeç!
candan da,cisimden de uzak olmadıkça nasıl olurda canandan haberdar olursun?
iyi kötü kalmadı mı aşık olur,aşk kaftanını giymeye hak kazanırsın.
bir damlaydım ;sır denizine kavuştum ,yok oldum.artık o damlayı bulmama imkan yok ! yokolmak herkesin işi değil,değil ama ben yoklukta kayboldum,yokluğa erdim;benim gibi bu makama eren çok kişi var.balıktan aya kadar şu alemde bu makama varıp yok olmayı istemeyen kim var?burada dokuz kat gök bir zerrecik topraktan ibaret.artık ha olmuşuz ha olmamışız;kimin umrunda?
hepimiz de bu yolun çaresizleriyiz,o yolun aşıkları,kararsızlarıyız.yanıp gittikten sonra yüceliğin ne faydası var ,horluğun ne zararı?
canımızı,yanıp tutuşan ateşe atmaya hazırız biz.hiç pervane ,ateşten bıkar mı?onun huzuru ateştedir zaten .sevgiliye kavuşmazsak da hiç olmazsa yanarız .işte bu da bir iştir.bu makama erişmemiz mümkün değilse bile geri dönmeyi gönlümüz istemiyor!
bir yol bulup gitmişler ,yusuflarını onlarda kuyuya atmışlardı!
simurga bakınca gördüler ki simurg o otuz kuştan ibaret.bundan şüphe yok! bir anda simurgada baktılar ,kendilerine de.bu sefer her iki bakışta da gördükleri ,eksiksiz artıksız bir simurgtan ibaretti.a adam olmayan yoksul ,sen bilmiyosun amma her an bir yusufu satıp duruyorsun .
ne söylediysem ,ne duyduysan ,ne bildiysen,ne gördüysen hepsi de masalın başlangıcından başka birşey değil!mahvol mahvol.yerin bu yıkık yer değil senin!
asıl gerek ,hiç birşeye aldırış etmeyen tertemiz asıl gerek,ışığı olmuş olmamış ;ne zararı var.madem ki hakiki güneş batmıyor ;söyle:ne gece kalsın ,ne gölge..
kimin gölgesi olduğunu bildin mi ister öl,ister yaşa ,herşeyden kurtulur,hiç birşeyle sınırlı olmazsın.
simurg ,apaçık meydan da olmasaydı hiç gölgesi olur muydu?
burada gölgesi görünen herşey,önce orada meydana çıkar görünür.
simurg’u görecek gözün yoksa gönlün ayna gibi aydın değil demektir.
kimsede o güzelliği görecek göz yok .güzelliğinden sabrımız,takatimiz kalmadı.
onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil.o yüce lütfuyla bir ayna icad etti..
o ayna gönüldür,gönle bakta onun yüzünü gönülde gör! ”
… E-kitap okumak için…
İmkânsız bir buluşma düşleyin: Nietzsche, Montaigne, Chomsky ile Fârâbî ve Muhyiddin İbn Arabî Hazretleri bir arada. Ama yalnız değiller, hemen yanı başlarına John Berger, Cahit Zarifoğlu, André Gorz , Oğuz Atay, İsmet Özel, Amin Maalouf, Gilbert Achcar, Nevzat Tarhan, Randy Pausch ve daha bir çok aşina olduğumuz yazar, şair, düşünür gelip oturmuş. Bu imkânsız buluşmayı Derin Düşünce sitesinin yazarlarına borçluyuz. Sadık dostlarımız Alper Gürkan, Mustafacan Özdemir, Mehmet Alaca, Mehmet Salih Demir ve en az “eskiler” kadar çalışıp didinen genç yetenekler: Essenza, Esma Serra İlhan, Gülsüm Kavuncu Eryilmaz, Abdülkadir Hacıaraboğlu, Azat Özgür. Kitap tanıtan kitapların beşincisini ilginize sunuyoruz, kitapların dünyasına açılan 23 pencereden bakmak için. Buradan indirebilirsiniz.
Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak
Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:
- Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reformkonulu konferans,
- Yine Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)
Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.
Bilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”.
Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.
1 Yorum
Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: Nis 29, 2013 | Reply
Mantıku’t-Tayr / Ferîdüddîn-i Attâr: http://t.co/nGmT2MDZwH