RSS Feed for This Post

Tayyip Erdoğan’ı devirmek isteyenler onu Salvador Allende zannediyor

“Do your worst, we will do our best”

Salvador Allende 4 eylül 1970’teki seçimlerde %37 civarında bir oy alınca bazı sermayedarlar ve Şili’de yatırım yapan Amerikan firmalarının yöneticileri mosmor oldular. Çünkü CIA raporlarına göre bu beklenmeyen bir durumdu. 14 eylül günü Şili’nin en zengin adamı olan Agustín Edwards Eastman yardım istemek için Nelson Rockefeller ile görüşmeye gitti. Ertesi gün CIA başkanı Richard Helms’in bürosundaydı. Aynı günün akşamı ABD başkanı Richard Nixon Şili’de darbe ortamı hazırlanması için gerekli emri vermişti. Tencere tava çalarak sokaklarda yürüyen kadınlar, ülke lojistiğini felç eden kamyoncular grevi … Bütün bunlar ITT (International Telephone & Telegraph) gibi firmalar kanalıyla finanse edilen eylemlerdi.

Şili’nin tarihini bilen okurlarımız faşist diktatör Pinochet’in başa geçişini ve liberal bir diktatörlük kurarak nasıl kan döktüğünü, bir yandan da ülke kaynaklarını kimlere peşkeş çektiğini bilirler. Yanlış okumadınız, “liberal diktatörlükler” vardır ve Hayek gibi liberal düşünürler, Thatcher gibi liberal siyasetçiler de Pinochet’ye destek olmuşlardır. Biz de bu konuyu zaman zaman anlatıyoruz sitemizde. (Bkz. Yunanistan kumar masasında ütülürken)

Tayyip Erdoğan’a gelirsek… Taksim olaylarından çok daha önce Wall Street Jurnal, BBC Türkiye, CNN ve Newyork Times gibi kanallarda akla ziyan yorum ve haberlerle kamuoyu oluşturmaya çalışan gazetecileri dikkatle izlediniz mi? Ortada bir tuhaflık var gerçekten. Türkiye’deki gazeteciler neredeyse hiç bahsetmediler ama Tayyip Bey ve saz arkadaşları son zamanlarda bir eşek arısı kovanına çomak sokmuştu. Çomak sokmak ne kelime, tekmeyi vurup yuvalarını bozdu hayvanların. “Bizim” gazetecilerimiz kitap yerine birbirlerinin köşe yazılarını okuyarak ekonomi öğrendikleri için bu haberi ıskaladılar. Diğerleri gibi uyumayan bir kaç istisna var tabi, bir tanesi Cemil Ertem idi:

“… Bu hafta TCMB çok önemli bir karar aldı. Bankaların Kredili Mevduat Hesapları (KMH) faizine ciddi bir sınırlama getirdi. Burada haksızve fahiş faiz oranı tavanını yüzde 2.2 olarak belirledi. Bankalar, bu hesaplara aylık yüzde 5’e kadar çıkan faizler uyguluyordu. İnanın bu Cumhuriyet tarihinde finans oligarşisine vurulmuş en büyük darbelerden birisidir. KMH’ları liderliğini -bir kamu bankasını dışarıda tutarsak- İş Bankası yüzde 20 ile elinde bulunduruyordu. Bakın Türkiye’de finans oligarşisinin hortumunu kestiğinizzaman ya da objektif koşullar gereği, finans oligarşisi gerilediği zaman, rejim önce sallanır, sonra değişir. Tabii darbe ile… 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat 1997… Hep böyle olmuştur. Çok yazdım ama yine yazayım; 28 Şubat’ın en ciddi ekonomik nedeni, Erbakan’ın faizleri hızla düşürecek -çünkü kamu borçlanma gereği de aşağıya geliyordu- havuzsistemi idi. Bu sistem, kamu iktisadi teşebbüslerinin (KİT) hesaplarını bir kamu bankasında topluyor ve KİT’ler yine, ihtiyaçları olduğu zaman, bu ortak havuz hesabından düşük faizle borçlanabiliyorlardı. Bu faizleri hızla aşağıya çekecek bir uygulama olduğu gibi, finans oligarşisinin faiz hortumunu kesiyordu. Sonuçta 28 Şubat oldu ve bunun gibi birçok hortum yeniden -askerle- tesis edildi …”

Evet, paranın değeriyle oynayabilen, çalışmadan insanların sırtından geçinen bu eşek arıları, bu kravatlı eşkıyalar sırf Tayyip Bey istedi diye bal arısına dönüşecek değiller. Ellerinden geleni yapacaklar. Türkiye’nin başına itaatkâr bir diktatör koymak istiyorlar. Ahlaken yanlış ama stratejik olarak “doğru” hareket ediyorlar.

Peki Amerikan halkının ve Avrupa Birliği halklarının yüzmilyarlarca dolarını dolandıran finans lobisi durdurulabilir mi? Kanaatimce evet. Ama bunun yol ve yöntemini bir başka yazıda anlatalım. Soğuk savaşın bittiğini fark etmemiş olan, 20ci asır taktikleriyle hükümet devirmeye çalışan eşek arılarına da anlayacakları lisan ile yani Churchill’in kelimeleriyle cevap verelim: “Do your worst, we will do our best” 🙂

 

… Bu konuda e-kitap okumak için…

 

Banka Ordudan Tehlikelidir!

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi?Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın”çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda.“Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitaptaliberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

 

 

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:Abdurrahim İslamoğlu (@aislamoglu) Tarih: Haz 5, 2013 | Reply

    Tayyip Erdoğan’ın Kellesini isteyenler onu Salvador Allende zannediyor: http://t.co/EiQgrQoIra

  3. Yazan:murat özkülünk Tarih: Haz 5, 2013 | Reply

    POLİS ŞİDDETİNDEN DEVRİMCİ ŞİDDETE
    Gezi Parkı eylemlerinin nedeni ; Başbakanın eylemin ilk günlerinde söylediği gibi “Birkaç ağaç meselesi” değil diyor ; ağız birliği yapmışçasına sol muhalif, sosyalist, kemalist, ulusalcı eylemdaş insanlar başta olmak üzere eyleme karşı olan olmayan herkes. Gezi parkı eylemlerini başlatan “nedenler nedir ne değildir” meselesi öyle ilginç ki nerde duruyorsan o bakış açısı aynı objeyi farklı siluete büründürüyor. Yani hakim görüş; mesele ağaç meselesi değil şeklinde. Eylemdaşlar “yaşam alanımıza müdahele ediyorsunuz ” derken eylem karşıtları da “ ne müdahelesi be” diye başlayıp kurulan ve genellikle de “benim hayatımda olanların hangisini sen yapamıyorsun? sorusuyla biten cümleler kuruyorlar ben de dahil. Kaç gündür soruyorum bu soruyu ama aldığım cevap “ din” ekseninde dolaşıp duruyor. Sevdiğim bir arkadaşım bana şöyle bir cevap verdi: “Biz eşitlik istiyoruz. Sen dindar olduğunu her yerde söylüyorsun ama ben ateist olduğumu söyleyemiyorum. Ramazan ayında en basit fizyolojik ihtiyaçlarımdan olan yeme ve içme aktivite mi gerçekleştiremiyorum bu nasıl eşitlik dedi. Sosyal medyada paylaşım ve yorum yapan, karşıdan bakınca aynı çizgide durduğumuz ama yanyana geldiğimizde biraz eğreti durduğum arkadaşlara bakıyorum onlarda bütün savunmalarını din üzerine kurmuşlar. Ben de “gezi parkına sahip çıkma eylemi” hariç diğer günlerdeki eylemlerin karşıtı olarak görüyorum kendimi. Kendi adıma konuşmam gerekirse tarafı ne olursa olsun şiddetin bir şey getirebileceğini düşünmüyorum. Hükümetler devletin güçlü bir yapı olduğunu bilirler ve iktidar olmayı da bu gücün sahibi olmakla eş tutarlar ve “zor kullanmaktan çekinmezler”. Ama iktidarda bulunanların bu “zor kullanma tercihi”ni seçmeleri yaşam alanlarına müdahale edildiğini düşünen sosyalist ve demokrat olduklarını söyleyen “Marksist ya da Markçı” gruplar tarafından “zor kullanarak karşı koyma tercihine dönüşmüştür. Bu iki tercihte hastalıklı birer tercihtir. Ayrıca eylemcilere “halk” yerine artık sol gruplar diyebiliriz. Çünkü iddia ettikleri gibi eylemin ilk gününde yanlarında olan Milliyetçiler, Anti-kapitalist Müslümanlar ve diğer bazı muhalif halkı temsil eden gruplar yok. Peki kim var? Tamamı sosyalist olmakla ya da solcu olmakla övüneceğini bildiğim ama yaşanan bu şiddetin nedenini eylemlerin başlamasındaki kıvılcım olan “ Gitar çalıp şarkılar söyleyen, çevreci Gezi Parkı eylemcileri” ne yapılan sabah 5 müdahalesi olarak gören ve bu yaşanan eylemci şiddetini de “ “ama”larla meşru göstermeye çalışan örgütler var.( Örgüt diyorum çünkü onlar kendilerine örgüt diyorlar) Şiddetin toplum içindeki kullanılma fazlalığını da sayarsak şiddeti “kaçınılmaz hak arama” aracı sayan yaklaşımın polis şiddeti gibi hastalıklı bir yaklaşım olduğunu görebiliriz. Daha ileri, daha eşitlikçi, daha özgürlükçü, daha çok renkli, daha keyifli bir dünyayı oluşturma aracı şiddet olamaz. Kaldı ki şiddetin araç olmasını bırakın amaç olma eğilimleri sergilendiğini görmek için fazla çaba sarf etmeye gerek yok. Eylemci- sol-sosyalist karakterli sosyal ve siyasi yapılar, eğer şiddetin sağdan gelenine karşı sert bir söylem tuttururken soldan gelenini hak arama aracı olarak görüyor, övüyor, yüceltiyor, direniş hareketi olarak tanımlayıp efsaneleştiriyorsa ve hatta AKM binası örneğinde olduğu gibi kutsallaştırıyorsa taksimdeki sol gruplar dahil bizim sosyalist yurttaşların devrime değil evrime ihtiyacı var bence. Şiddeti yanlış ve doğru şiddet olarak ikiye ayıramayız. Faşist şiddet yanlıştır; buna karşılık “ ama”larla başlayan bırakın sosyalist şiddetin yanlış olduğunu bu şiddeti “direniş” olarak gören söylemleri dillendirenlerin içerisinde gerçekten önemli şeyler paylaştığımızı düşündüğüm bazı arkadaşlarında olması anlam veremediğim bir durumdur. Elbette ki demokrasi çoğunluğun, azınlığın yaşam alanlarını ablukaya aldığı bir yaşam tarzı değildir. Nasıl ki hükümetin söylemlerinde ifade ve iletişim sorunu varsa bu yaşananların yaşama tarzına müdahale olarak algılanmasında da bir algı sorunu vardır. Sosyalist-sol-eylemci ve örgütlü gruplar; nasıl ki din ile ilgili olduğunu zannettiği olguları kendinden başkasına helal görmeyen bazı muhafazakar gruplar gibi ya da milliyetçiliğin çarpanlarını bulan, milliyetçiliğin kitabını yazdığını zanneden gruplar gibi ya da Atatürk’ü çok sevdiğini söyleyen ve bu sevgi dolayısıyla kıskançlık eğilimleri gösterip de Atatürkçülüğü kimsenin ağzına yakıştıramayan Kemalistler gibi aynı hataya düşmektedir. Bu eylemci-sol-sosyalist gruplar “ aydın insan belirleme ve kontrol noktası” gibi davranma yanılgısına düşmektedirler. Hatta ve hatta şiddetin yanlış bir araç olduğunu söyleyenlere karşı “aydın” olmamak, insani ve vicdani davranmamak suçlamasını yöneltmektedirler. Kimsenin vatanseverliği ölçülemeyeceği gibi kimsenin aydın olup olmaması da ölçülemez. Hatta “aydın ya da değil” yakıştırması yapmak sergilenen bir kibrin ürünüdür. Hükümetin başında bulunan başbakanın sergilediği kibir gibi kötüdür. Belki sosyalist olmakla bir ilgisi olabilir bilemem ama demokratlıkla hiçbir ilgisi yoktur. Tıpkı başbakanı diktatörlükle suçlarken ; Castro gibi sosyalist diktatörleri aklamak ve göklere çıkarmak gibi.
    04 Haziran 2013
    M.Ö

  4. Yazan:@zekeriyalterego Tarih: Haz 10, 2013 | Reply

    AKP’nin turuncusu yetmedi en turuncu olsun- Tayyip Erdoğan’ın kellesini isteyenler onu Salvador Allende zannediyor: http://t.co/tOagnSSrDn

  1. 5 Trackback(s)

  2. Haz 7, 2013: Tayyip Erdoğan’a karşı küresel bir komplo var mı?
  3. Haz 20, 2013: Sahte protestolar IMF’yi dışarı atmanın cezası mı?
  4. Haz 27, 2013: Gezi Parkı’ndan sonra sıra Çin de mi?
  5. Tem 2, 2013: Sistem bozuk değildir, bozuk artık sistemdir!
  6. Tem 12, 2013: Müslümanlar ortak para birimine geçmek zorunda kalacak!

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin