Tayyip Erdoğan’a karşı küresel bir komplo var mı?
By my on Haz 7, 2013 in AKP, Ergenekon Nedir?, Komplo Teorileri, şiddet, Tayyip’i devirmek için kaç para lazım?
Bazen komplo teorisi paranoyak değildir
John F. Kennedy kendi ülkesindeki silah lobisine alıştıkları kırmızı halıyı sermedi. Silah lobisi CIA ve Pentagon’daki bağlantılarını kullanarak türlü baskılar yaptı ama nafile. Kennedy ailesinin dinî inançları ve en mahrem ayrıntılarına kadar özel hayatı da basın yoluyla bu baskıya meze yapıldı, olmadı. Kennedy öldürüldü. Yani komplo teorisi yoktu, komplo vardı, hükümete kurulmuş gerçek bir tuzak. Medya patronları, iş adamları, istihbarat ve ordu mensubu devlet memurları tuzak kurmuşlardı. Kime? Oyla seçilmiş meşru bir devlet başkanına. Kennedy kameraların önünde yediği kurşunlarla öldükten sonra da komplo devam etti. Bazı polislerin, savcı ve hakimlerin dahil olduğu bir çete gerçek katilleri bir müddet korumaya çalıştı; bir kaç keskin nişancının aynı anda ateş ettiği profesyonel saldırı bir akıl hastası tarafından yapılmış gibi gösterildi. Vakti olanlara tavsiye ederim, Kennedy cinayetini biraz araştırın. Amerikan derin devletini tanıyın. Bu derin devlet gerçekten vardır. Yani halkın parasını ve devletin gücünü kendi çıkarları için kullanan yasa dışı VE yasalar üstü bir çete mevcuttur. Bu çeteyle tanışmak için “Amerika Tedavi Edilebilir mi?” isimli kitabımız da okunabilir.
Gelelim Tayyip Erdoğan’a. Taksim olayları sırasında gençlerin “iç ve dış mihraklara alet oldukları” suçlaması yapıldı. Temkinli kalemler ise “komplo teorilerine prim vermeyelim” dediler. Kırıp döken bazı göstericilerin arasında yabancı pasaportlu insanlar yakalanınca “dış mihrak” şüphesi kuvvetlendi. Batı’da prestij kazanmış gazete ve televizyon kanalları da tuhaf işler yaptılar: Köpeğe gaz sıkan bir İtalyan polisini Türk polisi diye yutturmaya kalktılar meselâ. Türk gazetelerinden böyle şeyler görmeye alışığız ama Avrupalıları daha ciddî bilirdik. Bunlarla aynı anda, bazı insan hakları dernekleri olayların başlamasından sonra bir saat bile geçmeden rapor yayınladılar. Twitter’daki garipliklere zaten saymakla bitmez. Bütün bunlar önden hazırlık yapıldığı hissi veriyordu ama buna dayanarak bir hükümet darbesi iddiasına giremeyiz tabi. Birilerinin kötü niyetine işaret edebiliriz en fazla. Peki nedir hükümet darbesi? Bir hükümet nasıl devrilir? 1917 devriminin orkestra şefinden, Troçki’den dinleyelim:
“… Darbe politik değil teknik bir iştir. Sınırlı bir alanda, devletin hayatî organlarına dosdoğru ve sert bir şekilde vuracak teknisyenler gerekir. Dolayısıyla darbeyi mümkün kılmak sosyal ve politik çabalarla olmaz. Organizasyon, taktik ve teknik bilgi ister …” (Darbe Tekniği – Curzio Malaparte)
Yani hayati sistemleri, yolları, limanları vs kilitliyorsunuz. Devirmek istediğiniz hükümetin ülkeyi yönetemediğini bir şekilde ispat ediyorsunuz ve basın kanalıyla halka duyuruyorsunuz. Tıpkı Salvador Allende örneğinde olduğu gibi ulaştırmayı felç ederek enerji, yiyecek vs sevkiyatını aksatıyorsunuz. Hemen ardından kendi adamlarınızı başa geçirip kilitlediğiniz sistemleri tekrar açıyorsunuz. Böylece hedefinize göre “komünizm / kral / islamcılar / … gitti, biz geldik, ortalık düzeldi” diyorsunuz. Ülkeyi kurtaran millî kahraman rolüne geçiyorsunuz.
Teknik olarak mesele bu da… Türkiye’de darbe yapmak eskisi kadar kolay değil. Türk ordusu normalleşmekte. AKP’yi sevmeyen subaylar bile böyle eşkiyalıkla bir yere varılmayacağını anladı zaten. Özetle ulusal menzilde, ulusal ordu, ulusal basın vs yoluyla darbe yapılamıyor. Bu tabi artık hiç darbe girişimi olmayacağı anlamına gelmiyor. Yaklaşık iki yıl önce şunları söylemiştik:
“… Troçki’nin teknik darbesini yapmak artık mümkün değil. Aslında teori yine doğru. Ama stratejik yerler eskisi gibi garlar, limanlar değil. “Küreselleşme” demeye alıştığımız ama özünde entegrasyon bulunan bir olgu var. Yani trenler, gemiler yine önemli ama bilgi ve para internet üzerinden ışık hızında hareket ediyor. Bu sebeple Türkiye büyüklüğündeki bir ülkede darbe yapmak için bankaları, yabancı borsaları, internet hizmet sağlayıcıları, uzaydaki haberleşme uydularını da kontrol altına almak gerek. […] Küresel darbeler dönemine girdiğimizi söylemek sanırım yanlış olmaz …” (Bkz. Türk ordusu neden (artık) darbe yapamıyor?)
Evet, Türkiye’nin, özellikle de Tayyip Erdoğan’ın son yıllarda yaptığı bir çok iş var ki bazı küresel güçleri rahatsız etmekte. Bu sebeple sadece AKP’ye karşı değil Erdoğan’ın şahsına dönük bir nefret birikti. Bu anti-Erdoğan cephesinde doğal olarak yerli Ergenekon çetesinin mensupları var. Ama esas güç dışarıdan geliyor:
- Türkiye’deki bankaların disiplin altına alınması sebebiyle faiz lobisi,
- İslâm alemini birleştirme çabaları sebebiyle enerji ve silah lobisi,
- Petrol boru hatları konusunda Rus firmalara çalım ve Rus tercihlerine nanik yapılması sebebiyle Moskova,
- Sanayi ihracatındaki artış, Türk ihracatçıların doğrudan Alman ve Fransız pazarlarını kapması sebebiyle mağdur olan Avrupalı firmalar,
- “One minute” ve Mavi Marmara olaylarıyla gücü test edilen ve biraz kof çıkan İsrail…
Evet, tahmin ediyorum ki anti-Erdoğan ekibi uzun zamandır diş gıcırdatıyordu ve ağaçları korumak isteyen çevrecilerin masum eylemi bu ekibe bekledikleri fırsatı altın bir tepside sunmuş oldu. Bu seferlik maskeleri düştü zannediyorum. Ama bu bir daha küresel darbe olmayacak demek değil. Türkiye yükseldikçe mücadelesi de zorlaşacaktır.
Peki çevreciler ne yapabilirdi bu komploya alet olmamak için? TMK mağduru çocukları başarıyla savunan Mehmet Atak’ın bir zamanlar inernette çok güzel açıkladığı gibi çevrecilerin eylemi yapıp bitirmeleri gerekirdi. Ucu açık, ne zaman biteceği belli olmayan, hedefi açıkça ilân edilmemiş bir eylem her zaman uzama riski içerir. Eylem uzadıkça amacından sapar ve çapulcular, provokatörler vs araya karışır. Hepsine geçmiş olsun diyorum. Artık eve dönebilirsiniz.
… Bu konuda e-kitap okumak için…
Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi? Buradan indirebilirsiniz.
Liberalizm Demokrasiyi Susturunca
Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi?Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın”çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda.“Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitaptaliberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
8 Yorum
Yazan:Tuğçe Tarih: Haz 7, 2013 | Reply
Farklı tespitler..
Tüm gün okuyup duyduklarımızdan daha farklı bir balış açısı.
Teşekkür ederiz, elinize sağlık..
Yazan:@ahgonullu Tarih: Haz 7, 2013 | Reply
@goklemez Oluşan algı, olmasını istediğiniz mi? http://t.co/d6D9xiDQpG Mesela; bunu da oku.
Yazan:yenikanal (@yenikanal) Tarih: Haz 7, 2013 | Reply
Tayyip Erdoğan’a karşı küresel bir komplo var mı?: http://t.co/q6cAHQAEx7
Yazan:kurtulush Tarih: Haz 9, 2013 | Reply
“İçte ve dışta mihraklarımız olacaktır” Ha? 🙂
Pek bir kemalist gördüm sizi… 🙂
Yazan:sq Tarih: Haz 9, 2013 | Reply
Bakın mesela bir komplo teorisi yazayım size,
Yeni Şafak ve Star Gazetesine göre komplonun arkasında reklamcılar varmış. Muhtemeken bir cadı avı başlarsa bu gerçekmiş, reklamcılar hükümeti düşürmeye çalışıyormuş gibi reklamcıları da hedef alacaklar.
Allah akıl fikir versin hepimize, art direktör ve metin yazarı el ele vermiş hükümeti düşürecek öyle mi?
Yahu istenen çoğulcu demokrasi, Erdoğan’ı yemek isteye bazı marjinal sol gruplar olabilir, ulusalcılar falan. Ama genel olarak sen seçilmiş başbakansın, bizi de say, dilini yumuşat mesajı veriliyor. Kimse iktidarda macera ya da kaos istemiyor.
Yazan:sq Tarih: Haz 9, 2013 | Reply
Küresel bir komplo varsa eğer, ki böyle değerlendirmek kolaycılık gibi geliyor bana, uyanık olalım, engelleyelim.
Ama takdir edersiniz ki bir araya gelmek için demokrasiye ve uzlaşmaya ihtiyacımız var. Şu çatışma dili bitsin artık.
Yazan:Mert Nuhoglu Tarih: Tem 7, 2013 | Reply
Yukarıda anlattıklarınız gayet makul, Mehmet Hocam. Her ne kadar komplonun varlığı somut kanıtlarla ispatlanmamış olsa da, ortaya çıkan karmaşa bu konuda ciddi şüpheler oluşturuyor. Ancak bütün bunlar hükümet kanadının şu iki uygulamasını eleştirmemize engel olmasın:
1. Hukuksuz ve ölçüsüz polis şiddeti
2. Hükümet temsilcilerinin kullandığı toplumu kutuplaştıran tahkir edici dil
Yazan:my Tarih: Tem 7, 2013 | Reply
Selamlar Mert Bey kardesim
komplo konusunda “yeterli delil yok” derken neyi kasdediyorsunuz? Anti-kapitalist oldugunu iddia eden bir grup 4 banka tarafindan finanse edilmis, banka müdürleri ve sahipleri açikça destek vermisler. Daha ne olsun? Ulusal Kanal’in yöneticisi Levent Kirca “Erdogan’i Taksim’de idam edecegiz” mealinde konusmus, Anlamadim, nasil bir kanit bekliyorsunuz?
Polis siddeti ve iktidarin sert dilini ilk günlerde yeterince elestirdigimizi düsünüyorum. Ama artik emin degilim. Zira:
1) Polisin biber gazi ve tazyikli su kullandigi bir “kavgada” öbür taraf çelik bilye, kaldirim tasi ve molotof kokteyli kullaniyor. Bence göstericilerin silahlari daha öldürücü.
2) üstelik bir kisi atesli silah kullanmis, bir digeri de yere düsen polisin silahini çalarken görüntülendi, siteye koyduk videosunu. Yani karsimizda cicili bicili çevreciler yok, ölmeye ve öldürmeye hazir fanatikler var. Bunlari ilk günlerde bilmiyordum.
3) Yine sonradan ögrendigim bir gerçek, 48 noktada ayni anda baslayan gösteriler, Ankara’da 3000-4000 kisilik gruplarin önceden belirlenmis hedeflere KARARLILIKLA ilerlemesi, basbakanin konutuna 2 sokak kala polis tarafindan güçlükle durdurulmasi. BURADA AMAç TAKSiMDEKi AGAçLAR DEGiLDi!
4) Basörtülü ve Akp’li olma suçundan(!) hamile bir kadini yerlerde sürükleyen ve üzerine çis yapanlara karsi polis gerçek silah bile kullansa ORANTISIZ GÜç OLMAZ. Zira bu bir nefret suçudur. binlerce, onbinlerce insani sokaga döküp birbirine kirdirmak istediler. Batida da bu tür suçlar vardir, kanunen tarif edilmistir ve adi saldirilardan farkli tutulur, farkli ceza alirlar. (ing. hate crime, fr. incitation à la haine racilae)