Gezi Parkı’ndaki isyan bitti mi?
By my on Haz 19, 2013 in Demokrasi, polis, şiddet, Sivil itaatsizlik, vicdan
“… İnsanların isyanı güzeldir. Zulüm görünce coşar; adaleti, barışı görünce durulur. Köpek öfkesi nefsanîdir. Ancak kendisinden daha güçlüyü görünce, durmak zorunda kalınca durur …”
« Alman işgali altında olduğumuz kadar özgür olmadık hiç bir zaman » diyordu Jean-Paul Sartre. Doğrudur. İyilerle kötüler düşman askeri gibi farklı üniformalar giymezler gerçek hayatta. Cowboy filmlerindeki cici Amerikalı ve kaka-pis kızılderili gerçek değildir, kurgudur. Kötü işler, kötü fiiller iyiliklerle beraber yaşar kalplerimizde. Nefsimize yenik düşeriz bazen, kötü şeyler yaparız; ama %100 kötü insan yoktur. Bu yüzden karaların ve akların değil grilerin içinde yolumuzu ararız. Nadiren bu isli-sisli, pis-puslu hava dağılır; gerçekler çiçek gibi açılır, görünen, koklanan, elle tutulan bir hal alır…
Taksim’de ortalık uzun süre toz duman idi. biber gazı, gösterici tozu gerken göz gözü görmüyordu. Ortalık sakinleşince bir de baktık ki ki bir gün önce “zalim” hükümeti devirmeye yeltenen, polise molotof atan devrim liderleri bir gün sonra aynı polisten koruma talep ediyor. Bir gün önce “başbakan Taksim’de asılacak, sonu Menderes gibi olacak” diyen kahramanlar(?)ertesi gün aynı başbakandan özür dilemeye hazırlanıyor. Neden böyle oldu?
Çünkü İnsan’ı hayvanlardan ayıran üç korku vardır: Ayıplanma korkusu, polis korkusu ve ALLAH korkusu. Bu korkuların üçü birden ortadan kalkarsa insan hayvanlaşır; hatta hayvandan beter olur. Taksim Gezi Parkı’ndaki isyanın hemen arkasından gelen uysallığı görünce insan ister istemez bu korkuları hatırlıyor. Garip bir sükût var Gezi halkında. Nasıl böyle birden bire mülayim oluverdiler? Neden bir gün önceki “zalim” hükümet bugün isyancıların merhamet dilendiği “adil” bir makam oluverdi?
Dünkü isyancıların bugünkü ehlileştirilmiş tavırları iyiye işaret değil. Zira zulme direnen meşru öfke ehlileştirilmez. Para ile satın alınmaz, polisten, hapisten ve ölümden korkmaz zulme isyan edenler. Ama bir de hayvanî ökfe vardır. Trafik tıkanınca açar camı, ana avrat küfreder. Öndeki iri yarı şöför elinde sopayla arabadan inince “bizim öfkeli” tırsar, köpek gibi sırıtır, yılışır. Çünkü öfkesi meşru değildir. Benlik iddiasındadır, adalet değil intikam peşindedir. (Bkz. Derin insan kitabı) Yani zulme direnmek, O’nun rızası için öfkelenmek başkadır, benlik iddiasıyla öfkelenmek başka.
Zulme direnen başkasının malına, canına kasdetmez. İkaz etmeye bile gerek yoktur. Yapamaz zaten. Derdi inat değil isyan olan insan şiddet dışında bir mücadele imkânı doğarsa, adaleti, barışı görürse hemen savaşı bırakır. Zira şiddet araçtır, amaç değildir onun gözünde. İstediği mal mülk ya da itibar değildir ki. Dünya değildir. Zulme direnen adamın muradı O’nun rızasıdır. Ama köpek gibi öfkelenen zulme direndiğini söylerken başkasına zulmeder. (Bkz. Eylemcilerin Allah belasını versin!) Yakıp yıkar. Zira köpek öfkesi nefsanîdir. Ne zaman durur? Kendisinden daha güçlü gelince ancak. Yani adalet ya da barış imkânı doğunca durmaz. Durmak zorunda kalınca durur.
Ya Gezi halkı? Taksim’deki devrimciler ne yaptılar? AKP iktidarının adaleti değil gücü karşısında sakinleşti devrim liderleri. Gezi parkında toplanan insanlar polisin yokluğunda mahalle esnafını ve yöre halkını perişan ettiler. Yolları kapattılar, otobüslerin camlarını kırdılar, iş makinelerini yaktılar. Bu yıkımın kurbanı AKP olmadı. Belki büyük kısmı AKP’ye oy bile vermeyen sıradan insanlardı. Oradaki zavallı esnafın dükkânlarını da yaktılar. Bunu yapmayanlar ise engel olmak yerine seyirci kaldı. Meydanı terk etmedikleri için suç ortağı durumuna düştüler. Aralarında barındırdıkları provokatörlere canlı kalkan oldular. Sonra bu öfkeli kalabalık daha da saldırganlaştı. İçki satılmasını engellemek isteyen bir Çarşı mensubu bıçaklandı. İki kadına tecavüz edildi. Tacize uğrayan genç kızlar meydanı terk ettiler. Polis geri geldi. İsyan bitti. Referandum teklifi ya da diyalog çabaları değil polisin gücü karşısında sakinleşti isyancılar. Barışa kayıtsız kalan ama kaba kuvvet karşısında balon gibi sönen bu öfke sahiplerini utandırmalı artık. Yine de herşeyin en doğrusunu bilen ancak ALLAH’tır.
… Bu konuda e-kitap…
Tarih şaşırmaktır
Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…Buradan indirebilirsiniz.
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.
“Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi. Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ? “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak” Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış: “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış
3 Yorum
Yazan:S.Ç. Tarih: Haz 20, 2013 | Reply
Bir gün sizin yazılarınızda, “işte şurada yanılıyorsunuz, gerçek hiç de zannettiğiniz gibi değil” diyebileceğim bir noktaya rastlayabilecek miyim acaba (!?) Takip edip, bekliyorum. Zevkle.. 🙂
Yazan:my Tarih: Haz 21, 2013 | Reply
eyv. Aklin yolu bir, tesekkür ederim.
onlari da islah edecek ALLAH bir gün. ümitvariz 🙂 bu dünyada olmazsa ahirette olur 🙂
Yazan:yolkesen Tarih: Haz 21, 2013 | Reply
Markar Esayan’dan sonra Gezi’ye dair okuduğum en iyi yazılardan. Harika tahlil, kaleminize sağlık.