RSS Feed for This Post

Tecavüz, mağdurları kadar toplumunun da sorunudur

Son yıllarda haberleri gazete, internet üzerinden haber yapan siteler, haber kanallarından değil de Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlardan edinen bir toplum olduk. Özellikle Gezi Eylemleriyle ilgili haberler bize olayın görseli olsa dahi olayın “doğrusunu” öğrenmemizin mümkün olmadığını gösterdi. Gerçeği yansıtmayan, gerçeği çarpıtan haberlerin gayet normal bir biçimde servis edilmesi sürecinden sonra neredeyse bize ulaşan bilgilere filozof titizliği ile epistemolojik yöntemlerle yaklaşır olduk.

“Bingöl’de 16 yaşındaki kıza tecavüz eden 4 uzman çavuş serbest bırakıldı” haberini okuduğumda bir yanım yukarıda bahsettiğim nedenlerden “acaba mı?” derken, diğer yanım “tecavüz gibi ölümden acı bir vakıanın erkek egemen dünyada zaten her zaman tecavüzcünün hak ettiği gibi cezalandırılmadığını düşündüğünden “olur olur” dedi.

16 yaşında bir kız çocuğu tecavüze uğruyor ve tecavüz ettiği iddia edilen kişiler serbest bırakılıyor. Bunu kabul etmek mümkün değil… Acaba olayın içeriği nedir diye araştırmaya başladım, tecavüz mağduru olan kız çocuğunun avukatıyla görüşmek istedim ancak ulaşabildiğim bilgi şuydu: “Mahkeme olayla ilgili gizlilik kararı aldı, biz de soruşturmanın ne aşamada olduğunu bilemiyoruz.”

Şu durumda olayın nedirliğine dair net bir bilgiye ulaşamamışken net bir şeyler yazmak mümkün olmuyor ancak sık sık eleştirsek de yer yer hayra vesile olan sosyal ağ Twitter’de hastag uygulamasıyla bu tecavüz olayı “geçiştirilmesine izin verilmeyecek” kıvama getiriliyor. Öyle ki sağ olsun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin “Bingöl’deki tecavüze sessiz kalmayacağız. Arkadaşlarım konunun tüm ayrıntılarını öğreniyor. Gerekirse Aile Bakanlığı olarak müdahil olacağız.” diye bir açıklamada bulundu.

Erkek egemen dünya düzeninde tecavüz en ağır suçlardan bir suç ama gelin görün ki o suç maalesef karşılığında belki de hak ettiği cezanın en azını alan bir suç. Buna bizim toplumumuz gibi toplumlarda “elalem ne der, rezil olmayalım…” gibi gerekçelerle üzerinin örtüldüğünü, olayın çoğu kez yargıya götürülmediğini de hesaba katın, tüm bunlar tecavüzün tecavüz eden sapkın ve tecavüz edilen mağdur arasında kaldığının göstergesi oysa tecavüz içinde yaşanılan ortamının derdidir, salt mağdurları ilgilendiren bir durum değildir.

Sadece bizim gibi kapalı sayılabilecek toplumlarda değil elbet? Geçtiğimiz aylarda ABD ordusunda görevli 3’ü kadın 4 kurban, ABD ordusu mensubu askerlerin kendilerini taciz ettiğini ve tecavüz ettiğini ancak ceza almadan kurtulduklarını ifade etmişti. Tecavüzcü ceza almayınca ordu papazına başvuran kadınlar, papazdan da şok edecek bir cevap alıyor. Papaz kadına, “tecavüzün Tanrı’nın isteği olduğunu, kadının tekrar kiliseye gitmesini sağlamak için Tanrı’nın kadının ilgisini çekmeye çalıştığını” söylüyor.

Kısa bir süre önce İstanbul’da toplu taşımada bir genç kız cinsel tacize maruz kalmış, kalabalık olan toplu taşımada kızcağızın hıçkırıklarına karşı dönüp ilgilenen bile olmamış, korktuğumuz günlere mi kaldık ne? Tacizin toplum içerisinde karşılığı bu “sessizlik” mi olmalı? Hatırlayın geçtiğimiz aylarda Hindistan’da bir otobüste bir grup erkeğin tecavüzüne uğrayıp ölen kızın erkek arkadaşı kendilerini yolun kenarına atan tecavüzcü saldırganların uzaklaşmasından sonra yoldan geçenlerden yardım istediklerini ama kimsenin ilgilenmediğini anlatmıştı.

Birçok tecavüz, taciz vakası yaşanıyor ve tecavüzcü, tacizci gerektiği gibi cezalandırılmıyor, elbet bireyler olarak kendi elimizle kimseye ceza veremeyiz ancak en azından toplumsal olarak bu tip vakaları gündemde tutar, kamuoyunu sıkıştırırsak en azından caydırıcılığı bir nebze olsun sağlamış oluruz. O halde adalet yerini bulana kadar “Bingöl’deki tecavüze sessiz kalmayacağız” demeye devam.

 

 

… Bu konu ilginizi çekiyorsa…

 

Tavsiye makaleler

Fahişelik, şehitlik ve özgürlük

Geçen gün posta kutuma bir mesaj geldi, Lena adlı bir insan-kadın para karşılığında cinsel ilişki teklif ediyordu. Mesaja insan-Lena’nın çıplak fotoğrafı eklenmişti. Erkek-gözler için çekici bir kadın bedeni sergileyen bu fotoğraf insan-gözler için iki farklı şey anlatıyordu:

1) İnsan-Lena’nın sağ bacağının yanındaki mobilyada 2 yaşındaki çocuklara uygun bir oyuncak duruyordu.

2) Fotoğraf çekilirken insan-Lena yüzünü saklamak istemişti.

Fahişelik konusunda rastgeldiğim … TAMAMI

Fuhuş

“…Bir insanın cinsel suçu kişiseldir, insanî zaaflardan kaynaklanır. Onaylanamaz elbette ama anlaşılabilir. Ama hak adına konuşan ve koşturan insanların siyasal hak tanımazlıkları, had bilmezlikleri, sınır ihlalleri ve aşırılıkları evrenseldir, sistematiktir. Zaaf ürünü değil kasıtlıdır. Bir ayak sürçmesi değil bilinçli bir yürüyüştür. Cinsel suçlara gelinceye kadar yüzümüzün kızarmayacağını bilmek, yüzlerin kızarmasını beklememek ayrıca yüz kızartıcı olmalı…Onca yaygın ve kasıtlı, bunca ulu orta ve pişkin fuhuştan utanmayışımıza ve utandıramayışımıza utanmalı değil miydik!…” TAMAMI

Çocukların cinsel istismarı

“…Son çocuk istismarı haberini okuduğunuzda ne dediniz? Ben şunları duydum: 

  • – Ayy, iğrenç!
  • – Nasıl yaparlar böyle bir şeyi?
  • – Bunları asmalı!
  • – Acı çektirerek öldürmeli hepsini,
  • – Cezalar yetersiz.

 Sanki bunu ilk defa duymuşçasına öfkeyle ayağa fırladı insanlar. Sonra bir daha hiç olmayacakmış gibi yavaşça yerlerine oturdular. Gazetelerde manşetler, internet forumlarında dolaşan öfke dolu mesajlar… Sübyancılık karşısında takındığımız histerik tavır konuyu düşünmemize engel oluyor. Birilerinin çocuk bedeninden cinsel haz alabilmesi gerçeği aklımızı felce uğratıyor…  TAMAMI

 

 Pornografi Nasıl Sanat Oldu?

“…Seks ve ticaret, sanat ile bütünleşmiş durumda. Sanat müşteri bulmak, para kazanmak için  cinsel hazzın tahrikine ve davetiyesine kapıları açarken, seks pazarı son kadim kurumlar tarafından korunan alanlarda rahatlıkla ticaretini yapmak için sanatın koruyucu kollarının/kanatlarının altına sığınmaktadır. Sonuç, sapkınlık ve saplantıların, cinsel hezeyanların sanat suretine büründürülmesi ve meşrulaştırılmasıdır. Fakat işin ticari hacminin büyüklüğü sanat korsanlarını bu konuda sürekli cesaretlendirmektedir. Kısaca, kâr güdüsü/tanrısı sanat ve pornografinin nikâhını kıymış ve izdivacını temin etmiş durumda…”  TAMAMI

Araf Dağına Tırmanış

“…Toplumun gözleri saldırı altındadır, bunun anlamı kalplerimizin de öyle olduğudur […] Buna bilgisayar piksellerine yerleştirilmiş çıplak resimleri, ve billboardlardan ve raflara teşhir edilen dergi kapaklarından fışkıran yarı çıplak erkek ve kadın resimlerini ekleyin. Bu tahrikler o derece büyük ki , kültürümüzün gerçek anlam oluşturma kapasitesinin devamı tehdit altına giriyor. Musa’nın emrini hatırlattıktan sonra- “Oyma suretler yapmayacaksınız, yukarıdaki cennete ait her hangi bir şeyin benzerini, veya onun altındaki dünyadakileri, veya dünyanın altındaki sudakileri” – Neil Postman şöyle devam ediyor:  

Bu emrin ahlak sisteminin bir parçası olarak ilave edilmesi ilginç, bunu yazan insan iletişiminin formlarıyla kültürün kalitesi arasında bir bağ düşünmüş olmalı …. Bizim gibi kültürünü kelime-merkezli olmaktan çıkarıp görüntü-merkezli hale getiren insanlar Musa’nın bu emrinden faydalanabilir.24 

Basılı kültüre geçişimizin en problemli yanı, bunun büyük bir kısmının kadın bedenine ait cinsel öğeleri içermesi olmuştur. İnsanlığından soyutlanmış, rötüşlenmiş, yanlış ve doğal olmayan duruşlarda, arı sokmuş gibi dudaklar, büyütülmüş göğüsler ve ceza gibi diyetler ve yorucu egzersizler sonucu şekillendirilmiş butlar, porno yıldızlarının bu çarpıtılmış modellerine ait resimler ve filmler; erkeklerin hayat arkadaşı, eş, kız kardeş, anne ve genelde kadınlar hakkındaki…” TAMAMI

(B)eden, (E)sas, (N)efs: Başörtüsü ile ilgisi olmayan başörtüsü yazısı

“…Arabasıyla, son model telefonu, lüks eviyle övünen hatta birbiriyle yarışan erkekler de bence bir tür « şehvet » uyandırırlar. Hava atılan konu her neyse GÖRENLER tahrik olabilir, özellikle gençler, çocuklar « alem buysa kral benim » deyip tüketimi paylaşmaya, savaşı barışa tercih edebilirler. […]

Bir insana sürekli tüketme, yeme, içme, lüks araba kullanma isteği verebilirsiniz meselâ. Etten ve kemikten olan parçamızı, hayatta kalma çabamızı (veya ölüm korkumuzu) sürekli TAHRİK eden bir ortam bu bileşeni yani nefsimizi güçlendirir.

Tersine sakin bir ortamda gözlerimiz saldırı altında değildir. Paylaşmayı, dostluğu, bir işin sonunu sabırla beklemeyi tercih eden diğer yanımız güçlenir.İnsan olduğumuzu hatırlarız. Böyle bir ortamda insanlar daha kolay hemhal olabilirler. Birbirlerinin acılarını anlayabilirler. İnsanların doğal olarak adalete, hukuka yatkın bir zihin yapısında olmaları ise polis baskısını, özel hayata müdahaleyi gereksiz kılar. Fertlerin bu yapıda olduğu bir toplumda daha kaliteli bir hukuk devleti daha kolay ve daha ucuza kurulabilir.

Oysa nefislerimizin lüks tüketim, milliyetçilik, komplo teorileri ya da başka şekillerde tahrik edildiği ortamlarda bencilleşir ve hayvanlaşırız. Kur’an da vicdanini dinlemeyen insanların « hayvandan bile daha aşağı » olduklarını söyler(A’RÂF 179). Çünkü hayvana seçme sansı verilmemişken insan iyi olma özgürlüğüne sahiptir. Özgürdür ve sorumludur…” TAMAMI

 

Ayıp sanat olur mu?

 Bakılamayacak kadar sanatsal! …Geçenlerde Fransa’da çıplak çocuk bedenlerini oldukça erotik pozlarda gösteren bir sanat(?) sergisi mahkemelik olmuştu. Bordeaux mahkemesi beraat kararı vermişti ama Nan Goldin, Jeff Koons ou Garry Gross gibi sanatçıların(?) resimlerini gerçekten iğrenç bulduğumdan koymadım siteye. (“iğrenç” diye yargıladığımın ve sansürlediğimin farkındayım, bu da benim tercihim)

Eserlerini siteye koymak istemediğim bir başka sanatçı(?) Amerikalı Andres Serrano. İnsan dışkısı ve ölüsü üzerine uzmanlaşan Serrano Hz Isa’nın çarmıha gerilmiş bedeninin tasvirini de dahil edebiliyor dışkı ile ilgili çalışmalarına. Buna “sanat” deniyor, bir çok şehirde sergiler açılıyor, insanlar bilet alıp giriyorlar.  Neyin ayıp/gösterilmez olduğuna bir türü karar veremeyen bir insanlığın çocuklarıyız. Güzel nedir? Sanat nedir?“Aaa! Bu kadarı da fazla! Bu gösterilemez!” denilecek bir yer yok mudur? Sanatçı hukukun dışında kalmalı mıdır? TAMAMI
… E-Kitap okumak için…

 

Kitap Tanıtan Kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

Kitap Tanıtan Kitap 2

Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 3

İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

Kitap tanıtan kitap 4

Alışılagelmiş kitap sunumlarından farklı bir çalışma bu. Neden? Öncelikle kitap tanıtan kitap serisinde tanıtımı yazanlar da tıpkı tanıtılan sanatçı ve filozoflar gibi birer yazar. Bir çoğu profesyonel ve yarı-profesyonel olarak yazı hayatlarını sürdürmekteler. Ek olarak… katkıda bulunan yazarlar eserin güzelliği kadar kendi iç güzelliklerini, kişisel tecrübelerini, eserle ve yazarla tanışma serüvenlerini de ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan kitap tanıtan kitap Aktaş, Kafka, Ramazanoğlu veya Kazancakis ile olduğu kadar Başarslan, Gürkan, Becer ve Özdemir ile de tanışmanın veya mevcut dostluğu ilerletmenin güzel bir yolu. Bu 4cü kitapta Yine « ağır » konuklarımız var : Franz Kafka, Cihan Aktaş, Michel Houellebecq, Yıldız Ramazanoğlu, Nikos Kazancakis, Ali Şeriati, Jacques Derrida, Selim İleri, André Gide. 20 farklı kitap, Rusya, Fransa, İran, Almanya ve Türkiye’den 20 yazar. 98 sayfalık bu kitabı, kitap tanıtan kitapların dördüncüsün ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

Trackback URL

  1. 1 Trackback(s)

  2. Mar 8, 2016: Kadına Karşı Şiddet Aforizmaları | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin