Kriz ve orta sınıf
By Aylin do Nascimento on Haz 22, 2013 in Kriz Çıkarma Özgürlüğü, Liberal Totalitarizm
“… Ekonomik krizin etkisiyle işsizlik rakamlarının tavan yaptığı İspanya’da halk, gıda yardım merkezlerine akın ediyor. Sivil toplum örgütlerinin yardımları dağıttığı yeni adresler ise orta sınıf vatandaşların yaşadığı yerler. Başkent Madrid’in 20 kilometre kuzeyindeki Tres Cantos kasabası da o noktalardan biri. İspanyollar, bu merkezlere akın ediyor: “Krizden dolayı bu hale geldik. Haftanın beş günü çalışıyorum. Ev temizliği yapıyorum. Daha önce beş ev temizlerdim, şimdi iki. Bu da aylık 500 Euro yapıyor. Buraya gelmek zorundayım çünkü iş bulamıyorum.”
Her salı günü dağıtılanlar arasında makarna, süt, patates gibi temel gıda maddeleri bulunuyor: “Daha önce gıda yardım merkezlerinden çoğunlukla yabancılar faydalanıyordu. Şimdi ise özellikle bu sene bu değişti. Yardımları artık kendi vatandaşlarımız alıyor.” İşsizlik oranı yüzde 25 sınırına dayanan İspanya’da hükümet, krizden çıkmak için yeni tasarruf önlemleri kapsamında harcamalarda kesintilere gidiyor …” (EuroNews)
… Bu konuda makale okumak için…
- Tayyip Neden Devrilmedi?
- Tayyip Erdoğan’a karşı küresel bir komplo var mı?
- Bu hesap tutmayacak
- Gezi Parkı “içeriden” nasıl gözüküyor?
- Gezi Parkı komplo teorisi mi yoksa gerçek komplo mu? (Video)
… Bu konuda e-kitap okumak için…
Atina’da, Roma’da, Madrid’de ve Washington’da artık halkın değil bankaların dediği oluyor. Batı’da demokrasi geriliyor, yeni bir düzen kuruluyor. Alıp satma özgürlüğü nasıl oldu da halkı bankaların kölesi yaptı?
İnsanî değerlerin değil maddî değerlerin hakim olduğu her toplum kendi arsızlığı altında ezilmeye mahkûm aslında. Thomas Jefferson, George Washington, Max Weber, Hannah Arendt, Karl Marx ve Alexis de Tocqueville’in eserlerinde ısrarla üzerinde durulan bir mesele bu. Zenginleşmeye ve para ile daha çok haz almaya odaklanan insanlar bencilleşiyorlar. Siyasetten, cemiyetin dertlerinden uzak, oy kullanmaya bile üşenen bir güruh çıkıyor meydana.
Tam da bu yüzden Batı’da demokrasinin en büyük düşmanı batılı insan modeli oldu. Kendini özel hayatına hapseden, lüks tüketime, tatile, konfora odaklanan batılı insanlar politikadan uzaklaştılar. Bu refah toplumunun bireyleri diğer insanların dertlerine duyarsızlaştı. Para bu süreçte kutsallaştı. Yine bu yüzden bankalar ve bankacılar ilahlaşarak hukukun üstüne çıkabildiler.
İşte bu fikrî zemindir sermayeyi aşırı büyüten, savcıları, hakimleri bile etkisiz hale getiren. Bankacılarına söz geçiremeyen batı toplumları tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler… Peki 2008 ekonomik kriz süreci nasıl gelişti? Krizi tetikleyen ve büyüten ne oldu?
Bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Yaklaşık 40-50 kişilik bir ekip. Kriz sürecinden zenginleşerek ve güçlenerek çıktılar. Banka kurtarma operasyonlarıyla halen zenginleşmekteler.
Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:
- Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler?
- “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?
- Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?