Mısır’daki darbeden beter: Fransa artık bir demokrasi değil
By my on Tem 5, 2013 in Avrupa Birliği, Demokrasi, Fransa, Liberal Totalitarizm, Tayyip’i devirmek için kaç para lazım?, vicdan
Bankalar kâr ederse ortaklara dağıtılır, zarar ederse halk öder. “Biz çökersek sistem çöker” diyerek şantaj yapan bankalar fena alıştılar hortumlamaya. Ancak Avrupa’da mesele biraz daha ileri gidiyor.
Fransa’da halk artık zenginleri rahatsız etme özgürlüğüne sahip değil. Halktan toplanan vergilerin harcanma şekli üzerine söz söylemek, hesap sormak neredeyse imkânsız. Fransa Cumhuriyeti’nde cumhurun kaybettiği siyasî irade bankaların ve büyük servet sahiplerinin eline geçmekte. Bu sebeple Paris’in siyasî rejimi için demokrasi değil plütokrasi demek daha uygun olacak. Örnekler çok ama iki tanesiyle yetinelim :
OLAY 1: Bir çok iş adamını ve siyasetçiyi kapsayan Woerth-Bettencourt skandalı (fr. ing. alm. rus.) hakkında yazmak mahkeme kararıyla yasaklandı. Seyşellerde ada satın alan, vergi kaçırmak için yurtdışında hesap açan, kâr eden şirketi zararda gösterip tazminat ödemeden işçi çıkartan, siyasî partilere gayrımeşru yolla gelir sağlayanları kimse rahatsız edemeyecek. Görevini kötüye kullanarak gazetecilerin telefonlarını dinleyen, izinsiz arama yapan devlet memurlarını da rahat bırakmak gerekiyor.
OLAY 2: Kerviel skandali (fr. ing. rus.) sebebiyle bir kaç milyar dolar zarar eden fransız bankası Société Générale’i hatırlayacaksınız. Uzmanların karşı çıkmasına rağmen finans bakanı Christine Lagarde ülkenin en büyük bankalarından biri olan Société Générale’e 1.7 milyar dolarlık bir vergi indirimi yapmıştı, sene 2008. Bankanın da olayda zarar eden müşterilerine (kâr payı ve hisse alımı yoluyla) dağıttığı paranın miktarı tam bu kadar! Unutmayın: “Bankalar kâr ederse ortaklara dağıtılır, zarar ederse halk öder.”
Diyebilirsiniz ki “Mısır’da insanlar ölüyor”. Evet, aslında Fransa’da da ölüyor. Belki daha çok. Ama polis ve asker kurşunuyla değil. Onun için belli olmuyor. Fakirlere, kimsesizlere, yaşlılara yönelik kamu hizmetleri gerilemekte. Hastahanede kalması gereken insanlar evlerine gönderiliyor. Daha geçen hafta sohbet ettiğim bir hemşire isyan ediyordu:
“Sadece göstergeleri düzeltmek için kanserli bir hastayı evine gönderdik. Durumu ağırdı. Aldığı ilaçlar ve yaşı itibariyle yoğun bakımda kalmalıydı. Ama emir geldi. Evine yolladık. Bir gün sonra ölüm haberi geldi. Hastahanede kalsaydı da ölebilirdi. Ama o zaman istatistiklerimizde ölüm sayısı artardı. Evinde ölmesi idarenin işine geliyor.”
Elbette kamu harcamalarındaki gerileme yeni değil. Meselâ acil servislerin küçültülmesinin ardından Fransa’yı vuran 2003 sıcaklarında resmî rakamlara göre bir kaç hafta içinde 14 binden fazla insan öldü. Cesetleri koyacak yer bulamayan devlet sebze ve meyve depolarına el koymak zorunda kaldı.
Evet… Göstergeler “iyi” olsun diye işini kötü yapmak zorunda bırakılan polisler ve hemşireler arasında intihar artıyor. Ama bu da bir gösterge ve rahatsız edilmek istemeyenler rakamları saklamanın yeni yollarını bulacaklar elbet.
… Bu konuda okumak için…
Liberalizm Demokrasiyi Susturunca
Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.
Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi? Buradan indirebilirsiniz.
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın”çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda.“Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitaptaliberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
1 Trackback(s)