Artık gizlenmeye gerek görmüyorlar!
By Jonathan Kucukarabaci on Tem 13, 2013 in Kriz Çıkarma Özgürlüğü, Liberal Totalitarizm
“… Gezi Parkı olayları ve ABD Merkez Bankası Fed’in “faiz artırımı” açıklamalarıyla son bir aydır adeta diken üstünde duran Türkiye piyasalarına yönelik yabancı yatırımcılardan gelen “telkin” açıklamaları “tehdit” boyutuna ulaştı. Daha önce Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) kısa vadeli faizleri artırması gerektiğine yönelik raporlar çıkaran uluslararası yatırım bankaları, bu kez, “Faiz artırıncaya kadar TL’deki değer kaybı bitmez” tarzında değerlendirmeler yayımlamaya başladı. Yüksek faiz isteğini “telkin”den tehdide dönüştüren ilk banka ise 2001 ve 2008 krizlerinin tetiklenmesine önemli rol oynayan Alman Deutsche Bank oldu. Banka dün yayımladığı raporda, “TCMB pes edene ve faiz artırana kadar Türk Lirası’nın baskı altında kalmaya devam edeceğini öngörüyoruz” dedi …”
… Bu konuda makale okumak için…
- Müslümanlar ortak para birimine geçmek zorunda kalacak!
- Sistem bozuk değildir, bozuk artık sistemdir!
- Mısır’daki darbeden beter: Fransa artık bir demokrasi değil
- Tayyip’i devirmek için kaç para lazım? (Bölüm I)
- Tayyip’i devirmek için kaç para lazım? (Bölüm II)
- Gezi Parkı’ndan sonra sıra Çin’e mi geldi?
- Tayyip Erdoğan’ın kellesini isteyenler onu Salvador Allende zannediyor
- Ben bir bankacıyım Gezi Parkı’nda, ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
- Tayyip Neden Devrilmedi?
- Tayyip Erdoğan’a karşı küresel bir komplo var mı?
… Bu konuda e-kitap okumak için…
Atina’da, Roma’da, Madrid’de ve Washington’da artık halkın değil bankaların dediği oluyor. Batı’da demokrasi geriliyor, yeni bir düzen kuruluyor. Alıp satma özgürlüğü nasıl oldu da halkı bankaların kölesi yaptı?
İnsanî değerlerin değil maddî değerlerin hakim olduğu her toplum kendi arsızlığı altında ezilmeye mahkûm aslında. Thomas Jefferson, George Washington, Max Weber, Hannah Arendt, Karl Marx ve Alexis de Tocqueville’in eserlerinde ısrarla üzerinde durulan bir mesele bu. Zenginleşmeye ve para ile daha çok haz almaya odaklanan insanlar bencilleşiyorlar. Siyasetten, cemiyetin dertlerinden uzak, oy kullanmaya bile üşenen bir güruh çıkıyor meydana.
Tam da bu yüzden Batı’da demokrasinin en büyük düşmanı batılı insan modeli oldu. Kendini özel hayatına hapseden, lüks tüketime, tatile, konfora odaklanan batılı insanlar politikadan uzaklaştılar. Bu refah toplumunun bireyleri diğer insanların dertlerine duyarsızlaştı. Para bu süreçte kutsallaştı. Yine bu yüzden bankalar ve bankacılar ilahlaşarak hukukun üstüne çıkabildiler.
İşte bu fikrî zemindir sermayeyi aşırı büyüten, savcıları, hakimleri bile etkisiz hale getiren. Bankacılarına söz geçiremeyen batı toplumları tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler… Peki 2008 ekonomik kriz süreci nasıl gelişti? Krizi tetikleyen ve büyüten ne oldu?
Bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Yaklaşık 40-50 kişilik bir ekip. Kriz sürecinden zenginleşerek ve güçlenerek çıktılar. Banka kurtarma operasyonlarıyla halen zenginleşmekteler.
Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:
- Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler?
- “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?
- Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?