Soyut görme: Teori ve Pratik(6) – Tarkovsky
By my on Tem 18, 2013 in Görmek, Göz, Resim Sanatı, Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır
Güzel bir çiçek buketini parçalarına ayırıp yaprakları yanyana dizseniz o güzellik kaybolur. Buketin ağırlığı değişmez, kimyası, bitkilerin genetik yapısı da öyle. Yani bilimsel olarak ikisi aynı şeydir ama ikinci buketi(!) sevdiğiniz kadına veremezsiniz. Güzellik ve Aşk da hissedilir ama anlaşılmaz, kelime elbiselerine sığmaz. Aşk üzerine 50 tane kitap okusanız aşık olmuş bir insan kadar ilim sahibi olmazsınız. Neden böyledir bu? Nerededir güzellik? Kaç kilodur Aşk? Kaç metredir? Sayılmayan, ölçülmeyen, 5 duyuyla bilinmeyen, bilimsel olarak “var olmayanı” nasıl hissediyoruz?
Çağdaş soyut resmin öncülerinden biri olan Paul Klee’den bahsetmiştik geçen bölümde. Kandinsky ve Kupka ile birlikte 3K olarak ünlenen Klee Modern Sanat Teorisi adlı kitabında israrla sanatın manevî yönü üzerinde duruyordu. Fakat diğer yandan soyut sanatın sembolik bir lisan, objektif, bilimsel bir iletişim aracı olabileceğini savunuyordu. Bu çelişkili bir duruştu ancak Klee’ye özgü değildi. Yine soyut resmin en önemli isimlerinden Wassiliy Kandinsky Resim Sanatında Maneviyat’ında birinci tez öne çıkarken ikinci kitabı Satıh Üzerinde Nokta ve Çizgi’de ikincinci tez ağır basmış. Takdir edersiniz ki indî, iç dünyamız ile objektif, fizikî dış dünyayı “sanatsal bir lisan” ile birleştirme çabası İslâm’ın sanat düşüncesine aykırı. Yüklendiği anlamın kaynağı ister vahiy olsun isterse beşerî tasavvur; ebru, hat veya tezyin sahasında ortaya konmuş görseller matematik formüller gibi birer gösterim, birer notasyon olamaz. Müslümanca sanatın birebir sembollerle, HERKESE AYNI MESAJI VEREN, aynı şeyleri söyleyen bir lisana indirgenmesi elbette kabul edilemez ve bu husus İslâmî soyut sanat ile batılı soyut sanatın arasında temel bir ayrılık, hatta kapanmaz bir uçurum.(Bkz. İslâmî sanat kalbe hitab eder, batıda ise muhatab akıldır)
Fakat tek problem bu “hissedilen” ve kelimelere sığmayan mânâ değil. Sanata salt analitik bir gözle baksak, renklere, şekillere odaklansak bile Klee’nin, Kandinsky’nin ve takipçilerinin “bilimsel sanat tasavvurunda” hata yaptıklarını görüyoruz. Zira böyle bir tasavvur lisan olgusunu anlambilim (semantik) sahasına hapsediyor ve söz dizimini (sentaks) ihmal ediyor. Oysa bir cümleye anlam veren sadece kelimelerin anlamı değildir; onların dizilişi, birbirleri ile etkileşimi, cümle içinde üstlendikleri roller de büyük önem taşır. Meselâ aynı kelimeleri içeren şu cümleler anlam bakımından ne kadar farklı:
- Ben bugün bir kartal gördüm.
- Ben kartalı bugün gördüm.
- Bugün kartalı ben gördüm.
Bütün parçaların toplamından daha farklı bir şeydir
Pozitivizm ile kısırlaştırılan akıllarımız analitik zekâya hapsedildiği için her bütünü parçalarından ibaret zannederiz. Bu zan ise parçalara anlam veren Bütün’ü görmemizi engeller. Film yönetmeni Andrey Tarkovsky’nin tabiriyle:
“Sinema umum itibariyle parçaları bir araya getirerek bir bütün oluşturma imkânını sağlar. Bir film tıpkı bir mozaik gibi değişik sahnelerden, değişik doku ve renklerden oluşur. Her parça kendi başına bir önemi haiz olmayabilir. Ama bunlar bütünlük içindedir. Mutlaka gereklidirler ve yalnızca bu bütünlük içinde var olurlar. Göz için filmin sonuna hizmet etmeyecek hiçbir bölüm yoktur ve olamaz. Sinema bu bakımdan önemlidir. Her parça bütünün ortak anlamından nasibini alır. Bir bölüm tek başına bağımsız bir simge olarak işlev görmez. Parçalar sadece özgün bir dünyanın bir parçası olarak varolurlar.”
Evet… Lafı daha fazla uzatmadan pratik kısmına geçelim işin. İsviçre’li sanatçı Ursus Wehrli ilginç bir çalışma yapmış, sentaks ve semantik üzerine düşünmek için iyi bir fırsat.
… Bu konuda okumak için…
Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu?
İnanmak belki zor ama … eğer sınırsız görme kabiliyetine sahip olsaydık hiç bir şey göremezdik!güneşe dürbünle bakan biri gibi kör olurduk.Gözlerimizin sınırlı oluşu sayesinde görüyoruz dünyayı. Immanuel Kant’ın meşhur bir güvercini vardır, havayı iterek uçar ama havanın direncinden yakınır durur. “Hava olmasaydı daha hızlı uçabilirdim” der. Hakikat’i görmekte zorluk çekmemizin sebebi O’nun gizli olması değil tersine aşikar olmasıdır. Aksi takdirde Hakikat’i içeren, kapsayan ve perdeleyen daha hakikî bir Hakikat olması gerekirdi. İşte bu sebeple Hakikat’i görmek için Bilim’e değil Sanat’a ihtiyacımız var, bilmek için değil bulmak söz konusu olduğu için. Derin Düşünce yazarları Sanat-Hakikat ilişkisi üzerine yazdılar. Buradan indirebilirsiniz.
İnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne…Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.
Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, …Buradan indirebilirsiniz.
… Bu konudaki makaleler…
- Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır
- Figüratif resim sanat mıdır?
- Âl-i İmrân Suresini Okusaydı İslâmcı Olmayacaktı!
- Müslümanca sanat bir yağmur duasıdır…
- Batıyı “normal” zanneden için İslâm anormal olur
- Güzel eşya ve güzel ahlâk
- Avrupa’nın sanattan istifa ettiği gün
- Benlik sanatı, bencillik sanatı
… Soyut Görme Kabiliyeti Üzerine…
- Soyut görme: Teori ve Pratik(1) – Picasso
- Soyut görme: Teori ve Pratik(2) – Cézanne
- Soyut görme: Teori ve Pratik(3) – Ezan okur gibi resim çizmek
- Soyut görme: teori ve pratik(4) – Kandinsky
- Soyut görme: Teori ve Pratik(5) – Paul Klee
… İslâm sanatından örnekler …
Kaynak Metinler için bu kategori
3 Trackback(s)