Türk bankaları hırsız mı?
By Tavit Kilimciyan on Tem 22, 2013 in Ekonomi, Kriz Çıkarma Özgürlüğü, Liberal Totalitarizm
Bazı bankalar halkı soymak için kartel mi kurdu?
Rekabet Kurumu’nun mart ayında 12 bankaya kestiği 1.1 milyar liralık cezaya ilişkin yazdığı ayrıntılı rapor, tüketicilerin bankacılık sektörü tarafından nasıl soyulduğunu gözler önüne seriyor. Raporda bankaların aralarında anlaşıp mevduat faizini nasıl düşük tuttuğu, SMS’le, kredi kartıyla tüketicilerden nasıl haksız kazanç sağladıkları belgeleriyle yer aldı. Öyküsü en ilginç ve etkisi en büyük vurgunise konut başta olmak üzere tüketici kredilerinde çıktı.
Ergun Özen’e atılan mesaj
Rekabet Kurumu raporuna göre, tüketici kredilerindeki vurgunun ortaya çıkartılması, dedektif filmlerini aratmayacak ölçüde ilginç bir tesadüfle başlıyor. Garanti Bankası’nda bir genel müdür yardımcısının Genel Müdür Ergun Özen’e attığı şifreli bir e-posta ilk ipucunu veriyor. Daha sonra bankaya yapılan bir başka baskında bulunan farklı bir belge, epostanın deşifre edilmesini sağlıyor. Ve böylece, müfettişlerin karşısına Türkiye’nin en büyük bankalarının karıştığı bir kredi soygunu çıkıyor.
İşte o e-posta
Türkiye bankacılık sektörünü sarsacak belgeler, Rekabet Kurumu müfettişlerinin Garanti Bankası’na yaptığı baskında ortaya çıkıyor. Ele geçirilen bir e-postada, Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı’nın Genel Müdüre attığı iç yazışma mesajında şu sözler yer alıyor:
“Konutta 5 puan daha artırmayı öneriyoruz.1.84 e geleceğiz (24.45 bileşik). İndirimliyi de 1.82 yapmayı düşünüyoruz (24.16 bileşik). Rekabet ile de anlaştık, hepsi geliyor. Sizin için uygunsa yarından itibaren yapmak için APKO (bankaların temel politikalarının belirlendiği, üst düzey yöneticilerin katıldığı ve genelde haftada bir kere toplanan Aktif Pasif Komitesi) mail atmak istiyoruz…
Not: Aynı artışı (5 puan), oto ve destek de yapacağız”
İkinci belge şifreyi çözüyor
Rekabet Kurumu uzmanları epostanın içeriğinden şüpheleniyor. E-postada, bankaların, konut, taşıt ve ihtiyaç kredisi faizlerini artırmak için gizli anlaşma yaptıkları, “Rekabetle de anlaştık, hepsi geliyor” sözleriyle ortaya çıkıyor. Ancak “Rekabet” ile kimin kastedildiği anlaşılamıyor. Bu yüzden herhangi bir suçlama yapılamıyor. Fakat daha sonra diğer bankalarda bulunan bazı belgelerle birlikte rekabet kelimesinin, en yakın rakipleri kastettiği ortaya çıkıyor. Bankacıların, kendi aralarındaki jargonla bir çeşit şifre ürettikleri anlaşılıyor. Buna ek olarak, Garanti Bankası’nda yapılan incelemede can alıcı bir belge daha bulunuyor. Belgede, “Rekabet” kelimesinin ardından İş Bankası, Akbank, Yapı Kredi ve Finansbank isimleri yer alıyor.
Müfettişler bu belgenin ışığında, ismi yazılan söz konusu döneme ilişkin konut, taşıt ve ihtiyaç kredisi faiz oranlarını ve değişiklik tarihlerini talep ediyor. Bilgiler geliyor. Ve sonuç: Hepsi birbirinin kopyası…
Rekabet Kurumu: Soygun sürüyor
REKABET Kurumu’nun beş dev bankanın tüketicinin aleyhine olacak şekilde kredi faizlerini artırdığını belgeleriyle saptarken, önemli bir uyarı da yapıyor. Kurum’a göre soygun hala devam ediyor. Raporda şöyle deniyor: “Beş bankanın toplam pazar payları konut kredisinde yüzde 55, taşıt kredisinde yüzde 74 ve ihtiyaç kredilerinde ise yüzde 39’dur. Dolayısıyla, adı geçen bankalar tarafından gerçekleştirilen eylemlerin, her üç kredi türü bakımından da, pazarda hissedilir bir etki doğurabileceği kanaatine ulaşılmıştır. Son olarak göz önünde bulundurulması gereken husus ise bankalar arasında bir uzlaşma sonucu gerçekleştiği anlaşılan kredi faiz oranlarındaki artışın etkisinin yalnızca ilgili artırım dönemi ile sınırlı kalmayacağıdır. Zira bankalar bir sonraki faiz artışlarını bir önceki faiz oranı üzerinden yapmakta ve dolayısıyla uzlaşma sonucu gerçekleşen artışın etkisi, sonraki dönemlerde bir uzlaşma olmasa yahut tespit edilemese de devam etmektedir.”
Cezalar adil mi tartışmalı
Adı geçen beş bankadan Garanti Bankası’na 213, Akbank’a 172, Yapı Kredi Bankası’na 150, İş Bankası’na 146, Finansbank’a 54 milyon lira ceza kesildi. Cezalar bankaların yıllık ciroları üzerinden hesaplandı. Sadece tüketici kredileri değil, diğer alanlardaki rekabet ihlallerini de kapsıyor. Rekabet Kurumu raporunda soygunun hala sürdüğüne yönelik ibareler, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın karar açıklanmadan önce söylediği, “Bankalara ceza ölçülü olmalı” sözleri… Cezaların yeterli olup olmadığına ilişkini tartışmanın devam etmesine neden oluyor.
(Kaynak: Oğuz Karamuk / TARAF)
… Bu konuda okumak için…
Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi? Buradan indirebilirsiniz.
Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?
4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.
Dünyada da tuhaf şeyler oldu:
- Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
- Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.
“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:
- Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
- Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri çekmeye mi çalışıyor?
- Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?
Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.