Kemalist baltalar ve ağaç kesme özgürlüğü
By İbrahim Becer on Ağu 5, 2013 in CHP, Kemalizmin Zararları, Tabiat
“… Gezi olayları başladıktan sonra benim ilçemin CHP’li belediyesi oradaki ağaçların bir kısmını keserek parkın adını ‘Selçuk Gezi Parkı’ yaptı. CHP’nin, Taksim merkezli Gezi Parkı anarşizmine destek verdiği herkesin malumudur. Tıpkı Dersim olaylarını sahiplenmesi, 28 Şubat’a her yıl dönümünde samimi bir şekilde iç geçirmesi gibi, bu ülkenin başına gelen her musibette CHP olabiliyorsa büyük hissedar, olamıyorsa da küçük pay sahibidir …”
İnsanı insan yapan birçok yetenek, aslında yine aynı insana karşı pek de vefalı değildir. Şairin deyimiyle gözler altında mor halkalar belirip de, insan kendi kendine ‘şakaklarıma kar mı yağdı ne var’ tarzında sadece kendini kandıran, hafif meşrep tecaül-arif sanatlarına başvurduğunda bir şeyler gitti gidiyor demektir. Tecahül-ü arif, düşülen durumun edebi lehçedeki adıdır, halk arasındaki argo söyleyişin ‘salağa yatmak’ olduğunu ben de biliyorum da ne bileyim işime gelmiyor işte.
Kolunuz, bacağınız tutmayabilir yaş ilerledikçe, ya da saçlarınıza ak düşebilir; o zaman da ‘her yaşın ayrı güzelliği var’ diyen, dünya durdukça başımızda durası Ajda Hanım’a kulak verirsiniz de mesele bu değil. Benim, insana bahşedilen tüm bu yeteneklerin arasında vefasından ötürü en kıymet verdiğim yetenek, tartışmasız insan zekâsıdır. Çünkü herkes hak verecektir ki yaşla mahdut bir yetenek olmamasından ötürü, hatta ve hatta ters orantılı olarak insanın demlendikçe zekasının daha bir keskinleşmesi beni kendisine her zaman hayran bırakmıştır.
Benim küçük ilçemde hummalı bir park çalışması yapılıyor bugünlerde. Daha doğrusu var olan bir parkın adı değiştirilerek, bir anlamda modifiye ediliyor diyebilirim. Kendi halinde, küçük kasabaların, küçük yöneticileri halka kendilerini göstermek adına böyle işlere girişirler. Bizler de biliriz ki bizi yönetecek adamların seçiminde yeteneğe, vizyona pek itibar edilmez. Ya da şöyle diyelim, özellikle batı bölgelerinde mukim bir oy verenseniz şu zamanlarda, bir şehir planlamacısıyla bir taşra esnafının girdiği politik mücadeleyi sadece Kemalizm esnaflığıyla, o bahse konu taşra esnafı kazanabilir ve siz de öylece baka kalırsınız.
Tekrar parka dönersek yukarıda anlatacaklarım daha bir ete kemiğe bürünecektir; bizim park adını Selçuk’u alan komutan Emir Sasa Bey’den alıyordu bugüne kadar. Gezi olayları başladıktan sonra benim ilçemin CHP’li belediyesi oradaki ağaçların bir kısmını keserek parkın adını ‘Selçuk Gezi Parkı’ yaptı. CHP’nin, Taksim merkezli Gezi Parkı anarşizmine destek verdiği herkesin malumudur. Tıpkı Dersim olaylarını sahiplenmesi, 28 Şubat’a her yıl dönümünde samimi bir şekilde iç geçirmesi gibi, bu ülkenin başına gelen her musibette CHP olabiliyorsa büyük hissedar, olamıyorsa da küçük pay sahibidir. Gerçi devir değişti; eskiden, ileriki yıllarda nefretle anılacak olan eylemlerde CHP kimseye zırnık koklatmazdı ama artık meydanlarda namına Ulusalcı denilen bir kifayetsiz muhterisler grubu da var.
Zeka bir ilaç olsa ve bir şekilde başarıp bunu bir tüpe soksanız, bu adamlara zekayı zerk edebilmek için vücutlarında beyni besleyen bir tane damar bulamazsınız. Ufuk Uras’ın CHP milletvekiline söylediği gibi, ‘Milli Eğitim Bakanlığı, Mantık derslerini müfredata biraz fazla koysa senin gibilerle karşılaşmazdık’ diyesim geliyor bazen.
Adamlar bir ay boyunca Türkiye’nin her yerinde terör estirdiler, yakıp yıktılar, yetmedi bu şekilde bu ülkenin belki de en meşru hükümetini yıkmaya çalıştılar ve bunu yaparken de ellerinde sadece ‘ağaç katliamı’ dedikleri bir gerekçe vardı. Tabi herkes Mehmet Ali Alabora gibi gazla çalışan tayfadan değil bu ülkede; hele hele ‘sen yanmasan, ben yanmasam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa’ dizelerini de üzerine alınmak her babayiğidin harcı değil. Ya ne diyeceklerini bekliyordunuz ki bu tiplerin; şöyle dürüstçe bir açıklama beklemek çokça mı saflık içerir sizce de: ‘ Efendim, adına yola çıktığımız ve varlığımızla başına bela kesildiğimiz bu Cumhuriyetin efradı, tarihi boyunca bize bir kerecik bile olsun tevessül edememesinden sebep, sırf başka çare kalmadığı için memleketi yakıp yıkmaya karar verdik. Eskiden bu işi asker-bürokrat-yargı üçlemesiyle çözüyorduk ama artık o günler de çok uzak olduğu gibi, iktidar imkânı da ufukta görünmemekte. Tüm bu sebeplerden ötürü, ezelden beri oynaşımız olan illegaliteyle gerdeğe girmiş bulunmaktayız, cümle âleme duyurulur…’
Bana yukarıdaki cümleyi kuracak kadar zeka değil ama yürek sahibi adamın alnından öperim ben. Çünkü bu saatten sonra zeka sahibi adam bulmak bu kitlenin içinde hemen hemen imkansız. Biraz zeka sahibi bir adam sanatçıların durumunu sorgulardı mesela. Haziran ayının başlarında eylemci kisvesi altında meydanlarda boy gösteren sanatçı tayfası, neden termometreler kırklı dereceleri zorladığında Güneye göç ettiler ve magazin sayfalarını süsler oldular? Nerede o mal bulmuş mağribi gibi üç beş çapulcunun peşine takılan koca koca iş adamları şimdi? O isyana tam destekten, bir ayda nasıl oldu da ‘ben ettim, sen etme’ moduna geldiler? İstanbul Gezi Parkı’nın ağaçları canlı birer organizma da, İzmir’in Selçuk ilçesindeki ağaçlar kauçuktan mıdır? Topunuz bir araya gelseniz ederiniz tartışılırken, bu ülkenin maliyesine 100 milyonun üzerinde bir gideri nasıl açıklayacaksınız?
Bu soruları kendine sorabilecek ve dürüstçe cevaplarını vicdanında sorgulayabilecek insanlar arıyorum şimdi karşı cenahta. Yoksa, ‘ne istiyorsun’ diyen adama ‘köprü ve hava alanı’ istemiyorum diyebilecek kadar olaya uzak bir adam muhatabım değil. Yaşı kaç olursa olsun zekasına ihanet etmesin benim için yeter şarttır.
Neticede Allah vergisidir zeka dediğin; biraz kurcalasalar dört lobun birinin dibinde de olsa, bir parça vardır. Fakat şu ana kadarki performanslarına bakarak fazla da umutlanmamaları konusunda uyarayım yine de kendilerini de, bu sefer de işi Allah’a isyan boyutuna taşımasınlar.
Neticede Allah vergisi, O öyle takdir etmiş.Ne çıkarsa bahtlarına…
… Çapulcular üzerine okumak için…
Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.
Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?
4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.
Dünyada da tuhaf şeyler oldu:
- Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
- Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.
“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:
- Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
- Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri çekmeye mi çalışıyor?
- Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?
Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.