RSS Feed for This Post

Postmodern Bir Yakarış

namazEski dostla uzun süre sonra buluşmuşsun ve konuşup aklında kalbinde ne varsa tüketmişsin. Gün bitmiş, yorulmuşsun, zamanların en güzeli gelip çatmış. Eve döneceksin birazdan. Yollar sana asfalt, çalışanlara çakıl gelecek. Müzikler çalacak kulaklığında, öyle ki, Iced Earth neşelendirecek seni, Sentenced güldürecek, Vivaldi biraz daha sıksa horona kaldıracak. Mutlusun yani, mutlu olma halindesin işte ötesi yok.

Kolunda yer işgal eden hacmi dar, ağırlığı hafif kütleyi kaldırıp bakacaksın çok adetin olmadığı halde. Namaz geçmek üzere 12 dakikan var. Uzun süre olmamış kültür Müslümanlığından eylem Müslümanlığına yani mü’minliğe döndüğün. Evinin 5 sokak ötesinde yer alan mescidin sokağına girmişsin. Sokak hareketsiz, çocuklar 21. Yüzyılın interaktif yalnızlaşma, sosyal intihar aracının başına geçmiş. Çalışanlar biraz daha para kazanacak ve gayri safi milli hasılaya üzerine düşen katkılarını sunacaklar. Sokaklar yaşlılara ve zihin üretme aracı olan okullulara kalmış. Kaçanlar kendilerini kurtaracaklarının bilincindeler galiba. Kapı kapalı ve iki amca tüm dünyayı bir ağacın altında tartıştıkları konuya indirgemişler. Devlet kurumları ritüeli olan kapı açma çalışmalarından sonra Allah’ın evine giriyorsun.( Yeryüzü Allah’ın mescididir ama devletler izin verirlerse!) Nefes nefese ve hızlı hızlı( Allah kabul etsin) namazını kılıyorsun. Evin ışıklarından birini açık bırakıp dışarı çıktığına göre yalnız yaşıyorsun. Cami’de bekleyip cemaat yapmaya niyetlenip bağdaş kuruyor, oturuyorsun.

Kahverengi kapaklı, altın sarısı uzun sapıyla kol mesafesi kadar sarkmış, ucunda daire şeklinde bir hacim sallanan çocukluğumdan hatırladığım saat duruyor karşımda. Saat karşımda duruyor, zaman karşımda akıyor, ben olduğum yerde bakıyorum. Arabaların kornaları uzun zamandan sonra kulaklarımı iğfal edemiyor, bozuk paralar ellerde bul karayı al meblağı oynamıyor, sinkaflar ağızlardan İspanyol Boğa festivali mağdurları gibi fırlamıyor. Sessizlik sadece akan zamanla nasıl kadim bir birliktelik içinde olduğunu hatırlatıyor. Nicedir dakikalarca yelkovan ve akrebi ayırt etmeyi unutacak kadar saati izlemediği hatırlıyorum. Eskiden ezanların insanların günlük planlarına olan etkilerini hatırlıyorum. Hayatına nizam katan bir mürebbiyenin varlığına bırakmadan önce yerini, o kadar eski zamanları düşünüyorum.  Günde 5 kere insanların titredikleri zamanları, günde 5 kere daha ölüme yaklaştıklarını hatırladıkları zamanları, babalarını gömdükleri günü, selalarının verildikleri vakitlerde okunan ezanlarla hatırladıkları zamanları, Müslümanların iş yerlerini Allah’a emanet ettikleri çünkü emanet edecek bir beşerin namaz vakti ortalarda kalmadığı zamanları.

Vakit geliyor. Ezan çok rutin bir iş yapılıyor gibi ‘icra’ edildikten sonra ön safta namaz kılma yarışına kalmamak için kendimi erkenden atıyorum imamın arkasına. İmam o kadar alışkın bir halde geliyor ki. 10- 15 dakika bekleriz diye düşünüyorum. Cemaat işi gücü emanet edip gelecek, yol yürüyecek, safları sık ve düzgün tutarak namaza başlayacağız. Ezan biter bitmez imam geliyor, 1 saf olarak namaza duruyoruz. En genç benim, bir iki kişi otuz, kırk yaş civarı kalan yedi, sekiz kişi ise yetmiş yaş üstü.

Namaz bitiyor, cemaat birbirini tanımıyor, konuşmadan, görüşmeden çıkıp gidiyoruz.

Bahsettiğim yer en azından algılarda din ile organik bağı olmayan insanların nüfüslandıkları bir yer değil. Aksine önemli oranda dini ilimler için hoca yetiştiren bir ilin insanlarının yerleştikleri mütedeyyin bölgelerden. Aklımı sorular tırmalamaya başlıyor. Biz bu kadar cami yapıyoruz. Sadece Cuma Namazları ve Bayram Namazları için mi?

Akıllarınıza ise bu kadar sözü okuduktan sonra direk şu mu geliyor, cami de mi yapmayak?

Tam olarak demek istediğimse şu: tabi ki cami yapalım. Allah’ın en çok hoşlandığı hayırlardandır mutlaka. Fakat yaptığımız camileri sadece 1 hafta tıklım tıklım doldursak vakit namazlarında nasıl olur? Sadece kendimize, nefsimize değil dünyaya nasıl bir mesaj vermiş oluruz? Ayasofya’nın cami olmasını isteyenler, size soruyorum (kendim dahil) son bir senede kaç kere cemaatle camide namaz kıldınız? (Cuma ve Bayram namazları hariç)

Derdim odur ki namaz vakitleri insanlar işlerini güçlerini bırakıp camiye gidiyorlarsa eğer işte bu silkinip, dirilip, ayağa kalkacak bir ümmetin ayak sesleridir. Çünkü bu hareket, bak beyim sen mi büyüksün ben mi büyüğüm diyebilmektir kapitalistlere, çünkü bu hareket biz bu hayatı aslında mal, mülk, maddi kazançtan öte görüyoruz diyebilmektir ‘materyalist’ başişaretparmağı duygusalcısı olanlara, çünkü bu hareket alternatif ibadethane arayıcılarına mesajların en büyük puntolusudur.

Allah ile kurduğumuz ilişki yalnız kıldığımız namazlarla sekteye uğruyor gibi bir anlam çıkmasından tek sığınak olan Allah’a sığınırım. Demek istediğim Müslümanlar çizilmiş sınırlara, atılmış kazıklara, örülmüş duvarlara, yazılmış senaryolara, oynanan oyunlara, verilen ‘rızıklara’ böyle en büyük tepkiyi verebilirler. Artık Müslüman dinin özünü anlamak zorundadır. Kültür Müslümanlığından ‘hanif’ Müslümanlığa giden yolda çile, sıkıntı, kayıp, yoksulluk v.b. bir çok şey olabilir, olacaktır. Ama en önemli olan yoksunluk olmayacaktır. ‘Hikayelerini bilmediklerimizdir en çok düşman olduklarımız.’ Gibi bir sözü vardı Zizek’in. Müslümanlar camiye gelerek Müslüman kardeşlerinin hikayelerini de öğrenecekler. Cami sadece ibadet yeri değildir. Hasbihal yeridir, dinlenme yeridir, uyuma yeridir, oyun oynama yeridir, şakalaşma yeridir, tanış olma yeridir.

Bunca sözden geriye anlatacak onca dert, edilecek onca umut, dizilecek onca kelime var ki.

Bana avlumu geri verin. Bana kardeşliğimi geri verin. Beni borç istemek için bankadan, dert anlatmak için psikologdan, gülmek için şovmenden, ağlamak için acıklı filmlerden, paylaşmak için sosyal medyadan, sosyalleşmek içinse kafelerden kurtarın. Kardeşimi verin bana, çayımı ben yaparım.

 
… E-Kitap okumak için…

 

Organik dinimi geri istiyorum 

organik_dinimi_geri_istiyorum - kcBilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”.

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.

 

hamza_yusuf Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:

  • Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reformkonulu konferans,
  • Yine  Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)

Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:fatma gökhan Tarih: Eki 1, 2013 | Reply

    “Kardeşimi verin bana, çayımı ben yaparım.”
    Kardeşimi yanıbaşımda bulunca her kandil her bayram aynı sms leri okumak zorunda kalmam:(

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin