Binayı yükselttin, dinini alçalttın!
By Tahsin K. on Eki 26, 2013 in Güzellik, Kitap Alıntısı, mimari, Modernleşme, Sanat
Hasan-i Basrî –rahimehullah- :
“Ben sabiyy-i mürahık idim. Ezvâc-ı nebînin evine girdim. Odaların tavanına elim ulaşırdı. Ezvâc-ı tâhirâtın vefatlarından sonra Ömer bin Abdülazîz oralarını mescid-i nebevîye dâhil eyledi. Onlar yıkılırken ağlayanlardan fazla ağlayan görmedik. Ne olaydı yıkılmasaydı idi de insanlar buralarını görüp nebîlerinin rızasına göre evlerini mütevazî yapsalardı. Elinde bütün dünyanın hazineleri bulunan Nebî –s.a.v.-‘in ve ailelerinin dünyada nasıl yaşadıklarını tahayyül etselerdi”
der. Kişinin para sarfettiği yerlerin en kötüsü binalardır. Halîfe Harun Reşîd yüksek bir köşk yaptırınca Behlûl ona mektup yazıp şunları söyledi:
“Ey Harun çamuru yükselttin, dinini alçalttın. Kendi malından yaptıysan israf ettin, ALLAH müsrifleri sevmez. Başkasının maliyla yaptıysan zulmettin, ALLAH zâlimleri de sevmez”
(Yûsuf Sûresi Tefsiri, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu)
… Bu konuda okumak için…
Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” demokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.
Bir kaç istisna dışında Amerikalı Frank Lloyd Wright’ın eserlerini Ruslardan, meselâ Trotsky, Melnikov ve Lissitzky’nin tasarımlarından ayırt etmek mümkün değil. Keza Fransız Le Corbusier … Hepsi tek bir mimar tarafından çizilmiş gibi renksiz, kokusuz, ruhsuz ve heyecansız binalar. Nasıl oluyor?
Yine ünlü bir mimar olan Ludwig Mies van der Rohe şöyle diyordu: “Asra hakim olan zihniyet mimarî vasıtasıyla mekâna dönüşür”. Peki ama biz bu asrın hakim zihniyetinden razı mıyız? 21ci asrın egemen güçlerine mağlup mu olduk yoksa ortak mı?
Çare? Binalara değil de mimara odaklanmak. Eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlamalıyız işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulmalıyız. Bu ise ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olacak. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.