RSS Feed for This Post

Başbakan İhanete Nasıl Cevap Vermeli?

gulen_ihanet

Ömer Yavuzer

Jüristokrasi; yargıçlar yönetimidir, daha doğrusu yargı mensuplarının Adalet üstü güçler gibi hareket etmesi. Türkiye’de Jüristokrasi var mı? Sorunun peşine düşmeden önce sis perdelerini kaldıralım.

Türkiye ilginç bir ülke!.. Darbecileri esas duruşa geçiren de yine onlardan brifing alan da aynı yargı. Partileri kapatan da onlar, kendince bölücüleri huzura çağıran da. Menderes’i sallandıranlar da Kenan Evren’e selam duran da aynı çevre ve sonra güya Paşa’yı yargılayan da. Dikkat edin her devrin el üstünde tutulanları onlar. İktidarsanız hizmetinizdedir de ondan. Bu yeni dönemde de hükümeti yıkmak için araç. 7 Şubat Darbe Girişimi de onun eseri.

Son olayda kapalı mekanizmasıyla kılıç sallıyor. İki savcı ve yoldaş polisler yargı operasyonu yapıyorlar. Mahkeme de gizli olsaydı arkamızı döndüğümüzde Erdoğan’ı cezaevinde ziyaret edebilirdik.

Darbecilerden brifing alanların Hükümetle darbeciler arasında hakem olması korkunç bir illüzyon. Ama darbecilerin karşısında esas duruşa geçenler asla yargılanmamış. “Kol kırılır yen içinde kalır.” Ama Balyoz Davası’nda dijital yani bozulabilir yani taklit edilebilir delillerle (!) emir komuta zincirine uymak zorunda  kalanların hayatını kararttılar. Erkeklik taslayıp hükümete dokunmayı ima edene acımam ve hoş görmem nidaları… Nuh Mete Yüksel ve parti kapatmaya çalışan Sabih Kanadoğlu’nu vs. görmezseniz bu kof kabadayıya inanmanız mümkün.

Diyarbakır’daki milletvekilleri!. Anayasa Mahkemesi kararına rağmen koğuştalar. Çözüm Süreci ise büyük risk atıldı. Çadır kuranlar bugün Hükümetin de çözümün de canı cehenneme diye bağırıyorlar, resmen.

İnce İnce Döşenen Fay Hatları…

Bazıları diyor ki; ABD elindeki teknoloji ile İstanbul’da deprem meydana getirebilir. İddia absürt ama sosyal fay hatları için değil. Niye?

Üç fay hattından bahsedelim: Asker, Kürt ve Din!..

İlker Başbuğ, darbe suçundan müebbet hapse mahkûm. Darbeyi kendi kapattırdığı internet sitesi üstünden yapmış. Başbakan, bile İlker’in hapse atılmasından rahatsız ama aslanlar darbecilere acımayız diyor. Asker ile hükümet fay hattı oluşturulmuş olmasın!..

KCK Soruşturmalarıyla on binlerce insan savcının huzurunda!.. Feci suçlar; telefonla konuşma, belediye de hizmetli olma vs. fındıkkabuğunu dolduran suçlar. Hızlarını alamamışlar Ali Bayramoğlu da kurban edilecekmiş. Camia pompalıyor; “paralel devlet!”.. Kürtler ile Hükümet arasındaki fay hattı!..

Kamuoyu bilmez!.. Şahımerdan Sarı.. “Dinlerin Tasnifi” isimli kitapta Dinlerarası Diyalog adlı kepazeliği eleştiriyor. Açılıyor Vasat Adlı Terör Örgütü davası. Sanıklardan birinin aldığı ceza 6 yıl 3 ay. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanıklardan biri hakkındaki gerekçeli karar (2010/64): “Sanık, (…) telefonda Hâkimiyet Allah’ındır demiştir. Bu sözle Demokratik Laik sisteme art niyetli olduğu ortaya çıkmıştır.” Yargıtay Cumhuriyet Savcısı, mahkemeye “şaka mısın” demiş ama Yargıtay yargılanan 15 kişiyi onlarca yıl hapse mahkûm ediyor. Camia güya dini çete ama Hâkimiyetin Allah’ın olmasına tahammül edemiyor mu diyeceğiz. Kim yaparsa yapsın; dini fay hattı!..

 

2006-2012 yılları!.. Dünyanın en çok terör örgütü mahkûmiyetlerinin yaşandığı yıllar. Çin bile çok arkalarda. İşte bundan dolayı “Demokratikleşme Paketi”, kimse üzerinde heyecan oluşturmadı.

2010 KPSS Sahtekârlığı bugünün çapulcuları için yapılmış olmasın. Gençler bu KPSS’den sonra devletten umudu kesmiş olmasın. Memur olmak için illa Camia Örgütü üyesi olmak mı lazım? Yine örgütün, mahkemelerde yargılanan kimselere düşman gibi saldırması Hükümetle yargılanan kimseler arasında bariyer oluşturmak için olmasın. Ya da Hükümete “onu alma beni al” yakarması. Mühendislik ustaca planlandı ve Sosyal taraflar keskinleşti nihayet Gezi’yle beraber hadiseler dış güçlerin kontrolüne geçti.

Peki, ne yaptı Hükümet, yargı alanında 10 yılda? Makyaj!.. UYAP vs. ıvır zıvır işler. Salih Mirzabeyoğlu bile içerde. Meşhur TMK, bu dönemin eseri. Devlet içinde devlet olan ve Başbakanı bile hastane yatağında alacak olan Özel Yetkili mahkemeler de keza.

Şimdi diyor ki; “askerlerin içerde olması beni üzüyor.” Fay Hatlarıyla oynamayı iyi biliyor. Türkiye yeniden dizayn ediliyor. Kahramanımız yine sahnede: Yargı!..

Çelik Çekirdek çok daha derin!.. Hilafetin kaldırılmasından beri uluslararası mutabakatla orada duruyor. Zaten İslam’ı yasaklayan ve Kürtleri yok sayan bir otorite dış destek olmadan ayakta duramazdı. Darbeler bile dış destek mutabakatıyla.

Milletin iradesinin egemen olmaması için kurgulanan oyun basit: Halkla devlet arasına perde çekmek ve halkı birbirine kırdırmak!.. Hükümet burayı görmüyor. TMK’yı kaldırsa ve resmi örgütlenme kanallarını açsa çok şey kendiliğinden zaten değişir.

Aslında Başbakan, oyun büyük, biliyor. “Bazı şeyleri açıklarsam yer yerinden oynar!..” sözü O’na ait. Ama kağıt parçalarıyla bu yapı yıkılmaz. Son Osmanlı Şeyh’ul İslam’ı Mustafa Sabri Efendi (rh.a)!.. Mısır’da ikamet etmekte Hasan el Benna (rh.a)’ı fazla ılımlı bulan birkaç genç, büyük alimin ziyaretçisi. Gençler, devlete karşı bir an önce silahlı mücadele ve suikast faaliyetleri yaparak “İslami Devrime” açılan kapıyı açmak istiyor. Samimi bir heyecan ama büyük alim, Mısır ve Türkiye’deki İslam karşıtı devrimlerin sadece birkaç yöneticilerin heva ve heveslerinden kaynaklanmadığını ve başta Yahudiler olmak üzere birçok gizli örgütün faaliyetlerinin bir sonucu olduğunu anlatır. Suikastlarla istikrarsızlık oluşabilir ama istikrarlı yönetim olmaz. “İlmi ihya edin ve cemaatleşin!..”

İki Büyük Oyun Daha: Suni Alevi Fayı ve Seçim Hilesi Köpürtmesi

Ne olacak peki?

Uluslararası (İngiltere, ABD ve İsrail) çevrelerden ihale alan Camia Örgütü, büyük bomba “seçim hilesi” yaygarasına hazırlanıyor. Ama ondan önce yapılacak işler var. Esas bomba şu: Bilirsiniz Camia Örgüt üyeleri devleti çok iyi bilirler. Hassas bilgileri DHKP-C’ye ileterek eylem hazırlığı çoktan başlamış olabilir. Boşa dağlarda Alevi-Sünni Platformları veya Cami-Cemevi projesi üretmiyorlar. Alevilik de bu ülkenin diğer bir fay hattı!.. Senaryodan filme geçme aşaması tamamlanmak üzere.

Artık Türkiye’nin Altı Üstüne Gelmeli

Başbakan, tarihe kayıt için elindeki belgeleri açıklamalı ama. Günü kurtarmak daha önemli. Benim Başbakan’a teklifim açık: TÜRKİYE’NİN ALTINI ÜSTÜNE GETİRİN!.. Siz getirmezseniz alçaklar getirecek!..

Toplumun tüm fay hatlarını yanınıza çekmek, dinamik kesimlerden destek almak için AF çıkartın. 10 yıldan beri yargıyla sosyal fay hattı inşa etmek isteyenler düşünsün. Seçimlerden sonra SOSYAL SÖZLEŞME VAAT EDİN. Afallayanlar düşünsün. Aile Sigortası getireceğinizi söyleyin. Oyunu yeniden yazmak zorunda kalsınlar. Kredi Borçlarının faizlerini silin!.. Faiz Lobisi ayaklarınıza kapansın!.. Bombayı ellerine verin!..

Bakalım o zaman Camia Örgütü ne yapacak? Kılınıza dokunma imasında bulunanlara Pensilvanya kapılarını açın. Evet, TÜRKİYE’NİN ALTININ ÜSTÜNE GELME ZAMANI GELDİ.

 

.

 

… E-kitap okumak için…

 

yitikSoyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

Afganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.


İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” demokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.

Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmak olabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Kürtlerin Tarihi Üzerine

kapak_kurt-tarihi-uzerine80 seneden beri Kürtlerin tarihi isyan ve terörle özdeşleşti. Son yıllarda ise ilk defa hemen her kesimden insanın desteklediği bir barış süreci başladı. Bu süreç kendi başına tarihi bir anlama sahip elbette. Yine de büyüyen umutların, atılan adımların sağlam olması ve geleceğe yöne vermesi için yaşananlar ile Kürtlerin tarihi arasında bir köprü kurulması gerek. Dahası Türkiye dışındaki etnik terör tecrübelerinden, sosyal barış projelerinden yararlanmak elzem. Bu sebeple, Kemal Burkay, Hasan Cemal, İsmail Beşikçi, Mustafa Akyol kadar Alain Touraine, Johan Galtung, Paddy Woodworth ve Gandhi’den de istifa ettik bu kitabı hazırlarken. Umuyoruz ki güncel tartışmaları ve gelişmeleri bir kenara koyarak geçmişe kısaca bir göz atmak bugünü daha anlamlı okumamızı sağlayacak. Buradan indirebilirsiniz.

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

kapak_kitap_capulcularÇapulcular” ne istiyor?

Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

 Alevilik, Ortak Acılardan Bir Kimlik

Aleviler ızdıraplarda, geçmişin acılarında buluşuyorlar. Dersim, Madımak… Bu isimler anıldığında kırmızı bir düğmeye basılmış gibi bütün farklı Alevilik-LER birleşiyor ve bir tepki geliyor. Hızlı, öngörülebilir ve manipülasyona açık bir tepki bu. Ortada geç-ME-miş bir geçmiş var. Kıymetli yazarımız Cemile Bayraktar’ın dediği gibi “yüzleşilmediği müddetçe de geçmeyecek bu geçmiş” , çıkarılmayı bekleyen bir diken gibi acı vermeye devam edecek.

Diğer yandan çok sayıda Alevi kendi atalarına, dedelerine, manevî önderlerine en büyük acıları reva görmüş olanlara büyük bir sadakat ile bağlılar. Yani Kemalistlere ve CHP’ye. Yakın tarihi sorgulamak şöyle dursun ibadethanelerini Atatürk resimleriyle donatıyorlar. Ortak acıların ve siyasî tercihlerin dışında Alevileri birleştirecek bir inanç, bir kültür yok mu? Acaba Aleviler Stockholm sendromundan kurtulabilecekler mi? Elinizdeki kitap bunları sorguluyor. Buradan indirebilirsiniz.

Tiryandafilya, Güneşe “ya doğ, ya da ben doğacağım” diyen güzel!

kapak_Tiryandafilya“… Senden önceki hiçbir kadın tarafımdan böyle sigaya çekilmedi Tiryandafilya. Sen benim tüm aşklarımın  raporusun, tüm aşklarımın hülasası, ana fikrisin Tiryandafilya. Senden öncekiler ya masadan kaçtı ya da onları masadan ben kovdum. Şimdi benim tüm bu kaybolan yıllarımın hesabını vermek de sana kaldı. Sevdiğin başka bir erkek olmasına rağmen bu yola girmen için de seni zerre kadar zorlamadım, bunu da biliyorsun Tiryandafilya. Duvarımın arkasına dolanman için sana elimden gelen tüm kolaylığı gösterdim. Bu asla senin marifetin, el çabukluğun, kahredici, tahrik edici, tahkir ve de tezyif edici dişiliğinle olmadı. Senden önce gidip, tüm kapıların kilidini senin için açan irade bendim. Orada beni çırılçıplak gördüysen benim sayemdedir. Şimdi dürüstçe oynayalım o zaman. Ama unutma Tiryandafilya; ihanet ilgi çekse de hain sevilmez…”

Efraim K‘nın kitabını buradan indirebilirsiniz.

 

kitap tanitan kitap 5Kitap tanıtan kitap 5

İmkânsız bir buluşma düşleyin: Nietzsche, Montaigne, Chomsky ile Fârâbî ve Muhyiddin İbn Arabî Hazretleri bir arada. Ama yalnız değiller, hemen yanı başlarına John Berger, Cahit Zarifoğlu, André Gorz , Oğuz Atay, İsmet Özel, Amin Maalouf, Gilbert Achcar, Nevzat Tarhan, Randy Pausch ve daha bir çok aşina olduğumuz yazar, şair, düşünür gelip oturmuş. Bu imkânsız buluşmayı Derin Düşünce sitesinin yazarlarına borçluyuz. Sadık dostlarımız Alper Gürkan, Mustafacan Özdemir, Mehmet Alaca, Mehmet Salih Demir ve en az “eskiler” kadar çalışıp didinen genç yetenekler: Essenza, Esma Serra İlhan, Gülsüm Kavuncu Eryilmaz, Abdülkadir Hacıaraboğlu, Azat Özgür. Kitap tanıtan kitapların beşincisini ilginize sunuyoruz, kitapların dünyasına açılan 23 pencereden bakmak için. Buradan indirebilirsiniz.

hamza_yusuf Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:

  • Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reformkonulu konferans,
  • Yine  Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)

Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.

Organik dinimi geri istiyorum 

organik_dinimi_geri_istiyorum - kcBilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”.

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.

Banka Ordudan Tehlikelidir!

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 27 Ekim 2013)

Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor: Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar? Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?  Buradan indirebilirsiniz.

 

 

Trackback URL

  1. 3 Trackback(s)

  2. Oca 6, 2014: Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılar ve savrulmalar çoktan başladı!
  3. Oca 8, 2014: Fettullah abi be, o beddua seni de rezil etti, cemaati de
  4. Oca 10, 2014: Aradaki Fanileri Kaldırın, Kucaklaşalım…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin