RSS Feed for This Post

Osmanlıca Dergisi Yeni Yılda Aylık Olarak Yayınlanacak

osm-dergi-kapakOsmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi, 2014 senesine bir dizi yeniliklerle girdi. Geçen sene “Osmanlıca öğrenmek kolay” diyerek başladığı yolculuğunda ciddi bir mesafe alarak kültür dünyasında çok önemli bir boşluğu doldurdu.

Osmanlıca öğrenme gayretini bir aşka dönerek devam ettiği memleketimizde, hemen başucu kitabı olarak yerini alan dergi, bu sene itibariyle aylık olarak yayınlanacağını duyurdu. Osmanlıca öğrenmek isteyenler için aylık periyotlarla takviye edici ciddi çalışmalar ortaya koyan ve koymaya devam eden dergi, Ocak sayısında abonelerine bir de Osmanlıca Masa Takvimi hediye ediyor. Bu alanda alışılmışın dışında çok güzelliklerin yaşanmasına sebep oluyor.

Dergiye osmanlicadergi.com ve e-sueda.com adreslerinden ulaşabilirsiniz.

Sizleri derginin Metin Uçar imzası ile çıkan ‘editör’ yazısıyla baş başa bırakıyoruz.

“Merhaba Osmanlıca sevdalıları!

Geçtiğimiz sene Osmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi, Cumhuriyet tarihinde bir ilk’e imza attı. İlk defa Osmanlıcayı konu alan bir dergi yayınlanmaya başladı. Aradan geçen bu süre içerisinde üç ayda bir sizlerle olduk. Gerek Osmanlıca öğrenmenin kolaylığı, gerekse öğrenebilirlik azmini ortaya koyma konusunda hep beraber ciddi bir adım attık.

İlk ve tek olma sevinci hala üzerimizdeyken, 2014 senesi itibariyle başka bir yenilikle çıkıyoruz karşınıza. Dergimiz, bu sene aylık olarak yayınlanacaktır. Osmanlıca öğrenmek, bu coğrafyada yaşayan herkes için önemli bir adımdır. Aynı zamanda hepimiz üzerine düşen bir mükellefiyettir. Geleceğin sorumluluğunu üstlenen her bir fert, geçmişin izlerini de sürebilmelidir. Ta ki, geleceğe iyi projeksiyon tutabilsin. Yıllarca gündemimize alamadığımız, ancak üniversitelerin bazı bölümlerinde gösterilen ve buralardaki öğrencilerin de –zorluk bahanesine sığınarak- gerektiği gibi öğrenemediklerinden şikâyet ettikleri Osmanlıca, artık olabildiğince hayatın içerisine girdi; hem de zannedildiği gibi zor olmadığını herkese göstererek. Geldiğimiz zaman dilimine bakıldığında, Milli Eğitim Bakanlığının Hayrat Vakfı ile yaptığı kurslarda yüz bin kişinin Osmanlıca sertifikası almış olduğunu görüyoruz. Okullarda seçmeli ders olduğundan bu tarafa, otuz bin öğrenci Osmanlıca dersini seçmiş. Aynı zamanda, okullarda hizmet içi eğitim kurslarında, binlerce öğretmenimiz bilgilerini tazeliyorlar. Bakanlığımız, okullarda okutulacak ders kitaplarını hazır hale getirdi. Diğer taraftan Gençlik ve Spor Bakanlığımız da, Hayrat Vakfı ile yaptığı protokol çerçevesinde, Gençlik Merkezleri ve Genç Ofisleri Osmanlıca eğitimine açıyor. Görünen o ki, coğrafya insanı, tarih ve kültürüne açılan kapı ve onun anahtarı hükmünde olan Osmanlıcayı önemsiyor, ehemmiyet veriyor.

Biz de Osmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi olarak, bu zaman zarfında binlerce okurumuzla buluştuk. Bir dergiyi takip etmekle bile Osmanlıca öğrenmede bir seviye kazanılabildiğini, siz okurlarımızın gayretleriyle ispat etmiş olduk. Bu sene bir adım daha atıyoruz ve diyoruz ki, her ay sizlerin yanında olacağız. Bu sene de, Osmanlıca bilen bilmeyen herkese hitap edecek faydalı ve eğitici bilgilerle sizlere ulaşacağız. Konunun uzmanlarıyla yapılacak mülakatları sizlerle paylaşacağız. Bu sayıdan itibaren iki sayfa ayırdığımız iki bölüm daha ekledik dergimize. Bundan böyle her ay sizlere hem Osmanlıca güzel yazı yazmanın sırlarını açıklayacak hem de notlarınızı Osmanlıca tutmanın kapılarını aralayacağız. Dergiyi takip eden herkes, zamanla görecek ki, Osmanlıcayı okuyabiliyor ve hatta yazabiliyor. Buradaki sır ise, dergiyi düzenli takip etmek olacaktır. Osmanlıca, Osmanlı döneminde kullanılan Türkçedir. Bugünden farkı, yazı ve içerisinde barındırdığı zengin kelimelerdir. Bu fark, muhteşem bir devleti netice vermiştir. Güçlü ve zengin yarınlar için özümüze dönük yapılacak her çalışma ciddi öneme haizdir.

Biz de bu uğurda az ve küçük de olsa bir katkı sağlayabiliyorsak kendimizi mutlu addedeceğiz. Başarmak için başlamak lazım. Hep birlikte olduktan sonra yapılamayacak hiçbir şey yok. Bir harf bir harf değildir.

Kalın sağlıcakla.”

 

… Ücretsiz e-kitap indirmek için…

 

Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

yitikAfganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.


İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” demokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.

Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmak olabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Kürtlerin Tarihi Üzerine

kapak_kurt-tarihi-uzerine80 seneden beri Kürtlerin tarihi isyan ve terörle özdeşleşti. Son yıllarda ise ilk defa hemen her kesimden insanın desteklediği bir barış süreci başladı. Bu süreç kendi başına tarihi bir anlama sahip elbette. Yine de büyüyen umutların, atılan adımların sağlam olması ve geleceğe yöne vermesi için yaşananlar ile Kürtlerin tarihi arasında bir köprü kurulması gerek. Dahası Türkiye dışındaki etnik terör tecrübelerinden, sosyal barış projelerinden yararlanmak elzem. Bu sebeple, Kemal Burkay, Hasan Cemal, İsmail Beşikçi, Mustafa Akyol kadar Alain Touraine, Johan Galtung, Paddy Woodworth ve Gandhi’den de istifa ettik bu kitabı hazırlarken. Umuyoruz ki güncel tartışmaları ve gelişmeleri bir kenara koyarak geçmişe kısaca bir göz atmak bugünü daha anlamlı okumamızı sağlayacak. Buradan indirebilirsiniz.

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

kapak_kitap_capulcularÇapulcular” ne istiyor?

Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:Dergi Tarih: Mar 10, 2014 | Reply

    Paylaşımınız için teşekkürler.. Kaliteli paylaşımlarınızın devamını bekliyoruz.. Kolay gelsin…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin