Güzel olan iyidir, iyi olan gerçektir
By Dursun Kackar on Nis 13, 2014 in İslam, Sanat
“… Güzellik, İslam geleneğinde, lüks bir kategori değildir ve çirkinliğin bağımsız bir form olmayışı nedeniyle de adeta bir neden-sonuç ilişkisi biçiminde kendiliğinden gerçekleşir. İslam inanışına göre, ‘Allah güzeldir, güzeli sever. Yine, İslam ariflerine göre, ‘herşey güzeldir.’ Çirkinlik de güzeldir. Daha doğrusu, çirkinlik diye nitelenen şey, ya sonuçları ya kendisi veya hakikati bakımından güzeldir. Çünkü varlıkta aslolan ‘cemal’dir, güzeldir, güzelliktir. Celal diye nitelenen ve oluşun ‘negatif ’ boyutunu ima eden şey, hakikat-i halde güzeldir. ‘Çirkin’, güzelin güzelliğine hizmet eden, sınırlı bir özerkliği ifade eder. Çirkinlik bizatihi bir form olmayıp, güzellik de lüks bir kategori olmaktan çıkınca, doğal olarak ‘herşey güzel’leşir. Bu açıdan bakıldığında, şiir, musiki, hat, kıraat, tezyinat ve mimari gibi geleneksel sanat alanlarında, -indir- gemeci görünse de- şu formülasyon daima işler: Hüsün-İhsan-Hakikat… Bu formülasyona göre, güzel olan iyidir, iyi olan gerçektir …” (S. Yalsızuçanlar )
… Bu konuda okumak için…
Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır
Afganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?
Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” için. Buradan indirebilirsiniz.
Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” demokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.
Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmak olabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.