İçimdeki Ben’i ararken…
By Tavit Kilimciyan on Nis 28, 2014 in Ben kimdir?, İnsan, Kitap Alıntısı
“… Batı dünyasına ritm veren psikoloji binası şu temeller üstüne kurulmuştur: ‘İnsanın aslı kötülük ve kaostan ibarettir. İnsan diğer insanlardan apayrı bir varlıktır,aidiyet duygusu yoktur,insanlar arasında görünmez duvarlar söz konusudur. Her insan kendi evrenin yıldızıdır.’
Bu dar görüş ritm veren bir paradigma olarak sadece sosyal bilimlere değil, tüm bilimlere yansıdı ve içinde yaşadığımız dünyayı oluşturdu. Yukarıda sözü edilen ,insanın şerefini kurtarma çabaları,insancıl ve benötesi psikoloji ekolleri ,toplumun gidişatını etkileme açısında kısmen marjinal kalarak pratiğe aktarılamadı.
Başlangıçta Batı psikoloji bilimi, nefs kategorilerini tanımadığı için insanın sadece nefs-i emmare’den ibaret olduğunu sanmıştı. Nefs-i emmare’nin şehvani yönünün tatmin edilmesi ve özgürce yaşanması ile insanın daha mutlu olacağına inanıldı ama sonuç ne yazık ki tam tersini gösterdi. Daha sonraları ortaya çıkan benötesi ekolü,insanın kim olduğunu fark etmeye başladıysa da ontolojik “yükselmenin” metodolojisini oluşturamayarak nefs-i emmareyi cilalamaya devam etti.
Freud’dan sonra geliştirilen benötesi ekolü dahil, tüm psikoloji ekollerinin ortak noktası , son tahlilde nefsin alt katmanlarına ışık tutmaları , yani nefs-i emmarenin arzularını tatmin etmeleridir. Böylece narsisist-bencil varoluş tarzı hem onaylanmış hem de teşvik edilmiş olur. İnsan hep daha fazla ‘almaya’ teşvik edilir ve ‘vermenin’ almaktan sonra geldiği vurgulanır. Böylesi bir hedonist akıntıya kapılan insan, verici olmayı bir türlü benimseyemez ve narsisizmözseverlik hastalığı toplumu sarar …” (Dokuz Yüz Katlı İnsan, Mustafa Merter)
… Bu konuda okumak için…
Gurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”
Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmiş hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.
Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi, buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
“Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?” (Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)
Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi?
Neden insan her hangi bir hayvan gibi, yeryüzünü bir eğlence merkezi, kendisini de bir turist olarak kabul edip yaşayamıyor? Bilerek, isteyerek bu yaşamı seçen insanları bir zaman sonra “bir şeyleri aşmak, bir şeylerin ötesine geçmek” çabasında görüyoruz.
Gerçek şu ki korkudan elleriyle yüzünü kapatan insan aynı zamanda parmaklarının arasından kendini korkutan şeyi görmek istiyor! Okuduğunuz bu basit cümle insanın yeryüzündeki dramının özeti. Acıklı bir durum. Zira parmaklarınızı kaparsanız güvenliktesiniz(!). Ama kalbinizin derinliklerinden gelen bir ses kendi kendinize yalan söylediğinizi fısıldıyor.
Modern dünyanın para kazanma makinesi homo-economicus’a, “maymunlaşmış insana” alternatif bir insan tarifi yapmak için yazıldı bu kitap. Bu “derin insan” kendi etik zemini ve alternatif siyasî projeleriyle 21ci yüzyıla damgasını vurabilecek mi?
Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan, Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Aulagnier, Cyrulnik, Politis, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz.