Çalışmanın Mutluluğu ve Sıkıntısı / Alain de Botton
By Aisha Benghazi on Eki 12, 2014 in Kitap Alıntısı, Modernleşme
“… Çocuk kitaplarındaki yetişkin tiplerin hiçbir zaman Bölgesel Satış Yöneticisi ya da Bina Hizmetleri Mühendisi olmaması ya da olsa bile bunun çok ender olması gayet önemli bir şeydir elbette. Onlar dükkancı, inşaatçı, aşçı ya da çiftçidir; yani emekleriyle, insan yaşamının iyileşmesi arasında net bir bağlantı kurulabilecek kişilerdir. […] Beklemek, insan etkinliklerinin en eskisi sanki; Roma İmparatorluğu’nda, imparatorun makamının önünde turlayan senatörlere ve ortaçağ Cordobası’nın mermerle kaplı saraylarında halifeyi görmek için sıraya giren tüccarlara kadar uzanır. […] Gazeteye bakmak, bir deniz kabuğunu kulağına dayamak ve kulağını insanlığın gümbürtüsüyle doldurmaktır. […] Mesainin başlaması özgürlüğün sonu, fakat aynı zamanda kuşkunun, şiddetin, dağınık duyguların da sonu demektir. […] Büroda günün başlangıcı, güneş sis perdesini buharlaştırırken nostaljiyi yok etti. Yaşam artık esrarengiz, acıklı, huzursuzluk veren, dokunaklı, kafa karıştırıcı ya da melankolik bir şey değil; uyanık bir faaliyet gösterilecek pratik bir sahne …”
… Bu konuda okumak için…
Sen insansın, homo-economicus değilsin!
Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtıNiteliksiz Adam, James Joyce‘nin Ulysses veMarcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor. Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker… Etik ve estetik tercihlerini yani hürriyetlerini yitiren modern insanlar neden bu duruma düştüler?
İnsan’ı sevmek, eşyayı kullanmak gerekiyordu, tam tersi oldu. Eskiden teknoloji ve para insanlara aitti, insanlar bunları kullanırdı. İçinde yaşadığımız çağa baktığımızda ise insanların teknolojiye, devlete ve ekonomiye adeta yakıt olduğunu görüyoruz. Modern sistemler tarafından öğütülüyor insan; eşya gibi kullanılıyor. İnsanî değerler serbest piyasada mal gibi alınıp satılıyor. İnsan kendi eliyle yaptığı makinelerin, piyasa ve devlet gibi sistemlerin altında ezilmiş vaziyette. Liberalizm, sosyalizm veya İslâmcılık gibi aynı kumaştan dikilmiş modern elbiseler arasında seçim yapmak özünde seçimsizlikten ibaret. “Sorunlar, onları üretenlerin mantığı ile çözümlenemez” diyordu Albert Einstein. Gerçek şu ki pozitivizmin sebep olduğu sorunları pozitivist fikirlerle çözmeye imkân yok.
Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, aşkın bir İnsantasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Hürriyetinin yani mes’uliyetinin şuuruyla yaşayan… sadece İnsan. Buradan indirebilirsiniz.