Büyülü Dağ / Thomas Mann
By Şivan Taşkıran on Oca 24, 2015 in Hayat, Kitap Alıntısı, Ölüm
”…Birkaç dakika sonra, artık bedeni görüntüye kapanmış olan Joachim giyinirken kendisi gök gürültüsünün ortasındaki teşhir direğine bağlandı. Başhekim yeniden süt rengindeki ekrana bakmaya başladı ama bu kez baktığı Hans Castorp’un içiydi ve mırıldanmalarından -ağzından kaçan küfürler ve sözler- beklediğinin çıktığı anlaşılıyordu. Uzun yalvarışlardan sonra hastasının kendi elini görmesine izin verme nezaketini gösterdi ve Hans Castorp hiçbir insanın görmeye niyetlenmediği, kendisinin de görebileceğini hiç düşünmediği ama ne göreceğini de çok iyi bildiği bir şeyi: Kendi mezarını gördü. Işığın gücüyle, daha sonraları gerçekleşecek olan çürümeyi, içinde hareket ettiği etin çözüldüğünü, parçalandığını ve bir hiçlik sisinin içinde eriyip yittiğini gördü; içeriden sağ elinin narin iskeleti görülüyor ve bu iskeletin yüzükparmağında büyükbabasından kalan mühürlü yüzük kapkara ve gevşek sallanıp duruyordu. Yeryüzüne ait bu sert şey, özgür kalıp başka bir et onu bir süre daha taşısın diye bir süre, altında erimeye yazgılı bir bedeni süslemek için takılmıştı. Tienappellerin merhum akrabasının delici kahin gözleriyle bedeninin bildiği bir parçasına baktı ve yaşamında ilk kez öleceğinin bilincine vardı …”
… Bu konuda okumak için…
Çocuklarımıza Ölüm’den daha çok bahsetsek ne olur? Meselâ evde besledikleri hayvanların, saksıdaki çiçeklerin ölümü üzerine yorum yapmalarını istesek? Mezarlık ziyaretleri yapsak onlarla birlikte ve sonra ne düşündüklerini, ne hissettiklerini sorsak? Çocuklara ölümden bahsetsek belki daha güzel bir dünya kurulur bizden sonra. Çünkü bugün Ölüm’ü TV’den öğrenmek zorunda kalıyor çocuklar. Gerçekten bir “problem” olan ve çözüm bekleyen kazalar, hastalıklar… Çocuklar ölüm sebepleriyle Ölüm’ün hakikatini ayırd edemiyorlar. Küçülen ailelerden uzaklaşan dedeler ve nineler de bizden “uzakta” ölüyor: Kendi evlerinde, hastahane ya da bakımevlerinde. Doğumlarına tanık olamayan çocuklar bir gün ölme “sırasının” onlara da geleceğini anlayamıyor. Ölümü bekleyen modern insan idam mahkûmu değilse eğer, kısa çöpü çekmekten korkan biri gibi. İstenmeyen bir “büyük ikramiye” ölüm… Bu kitap Ölümden bahsediyor. Ölüm denen o“konuşmayan nasihatçıdan”, o karanlık ışıktan. Kendisini göremediğimiz ama sayesinde hayatımızın karanlık yarısını gördüğümüz ölümün ışığı. Buradan indirebilirsiniz.