PKK neden ateşle oynuyor?
By Şivan Taşkıran on Şub 22, 2015 in Kürtler, PKK, şiddet
“… IŞİD’in Irak ve Suriye’deki katliamları ve Kobani kuşatması PKK’ya Türkiye’de sokakları şiddete bulayabilme fırsatı tanıdı. AK Parti Hükümeti’nin IŞİD’i desteklediği suçlaması üzerinden oluşturulan kamuoyu PKK’nın şehir şiddetine geri dönmesini kolaylaştırdı. Hemen şu sorular akla geliyor: Şiddet Kürt kamuoyunda PKK’yı zora sokmaz mı? Çözüm sürecinde masadan kalkan tarafın büyük zarar göreceği bilindiğine göre PKK niçin ve nasıl şiddeti devam ettirsin?
Öncelikle şu tespiti yapalım: Çözüm Süreci PKK’nın silahı ve şiddeti bırakmasını hedeflemişti. Kobani eylemleri itibariyle PKK bu hedeften vazgeçmiş ve fiilen masadan kalkmış görünmektedir. İstediği şey bölgedeki gelişmeler ışığında masaya oturma şartlarını yeniden formüle etmektir. Uyguladığı strateji ise masadan kalkmış görünmeden şehirlerde şiddeti bir süre daha canlı tutmak. Ancak bu şiddetin Batı’nın terör örgütü listesinden çıkarılma hedefi ile çelişmeden yürütülmesi gerekiyor. İşte bu yüzden PKK ikili bir strateji uyguluyor …” (Burhanettin Duran)
… Bu konuda okumak için…
Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler (Kitap + Tartışma)
Süleyman Nazif (1870-1927) Batarya ile Ateş adlı kitabında şöyle diyordu:
“Benim dinim kinimdir… Irkına, vatanına, tarihine ihanet etmiş olan insanların ve milletlerin hiçbirini unutma Türkoğlu! Unutma ve affetme!”
Büyük travmalar, katliamlar ve yok edilme korkusu yaşayan toplumlar geçmişten ders çıkarırken affetmekileacıları unutmak arasında fark göremiyorlar. (Bkz.PKK’lıları affetmek) Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişleIZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Bu korkunç dönüşümü Yahudilerde ve Avrupalı Ermenilerde görmek mümkün. Balkanlarda, KafkaslardaTürk ya da Çerkes olma “suçundan” dolayı bizden önceki kuşaklar da bu şekilde eziyet gördüler. Ölenler bir kez ölürken hayatta kalanlar aşağılanma duygusuyla hergün öldü. Peki ya Kürtler?
“… Şiddet yanlısı Kürtler adeta hızla koşan bir adamın bir cam panele çarpıp yere yığılma duygusunu tekrar tekrar yaşayacaklar. Camın öbür tarafını görecekler ve camın öbür tarafında akan hayatı gözlemleyebilecekler, belki bedenen o hayatın içinde olacaklar ama ruhen hiçbir zaman o camın öbür tarafına geçemeyecekler. Hiçbir zaman kendilerini camın öbür tarafına akan hayatın parçası hissedemeyecekler…”
Böyle diyordu bir gazeteci. Haklıydı. Sadece Kürt olmak istedikçe Kürtlüğünü kaybeden bir kuşak yetişiyor. Tıpkı Türk ulusalcıları gibi geçmişten, gelecekten hatta kendi gölgesinden bile korkan bu insanlar şiddet için şiddet isteyen örgütlerin, partilerin elinde istenen her şekli almaya hazırlar. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.