Tabiat / Ralph Waldo Emerson
By 悟り on Mar 18, 2015 in İnsan, Modernleşme
“… İnsanlar korkak ve çekingen; dik durmuyor; “benim fikrim şu, ben şuyum” demeye cüret edemiyor da filanca düşünürden sözler aktarıyor. Bir otun, açan bir gülün karşısında mahçub vaziyette. Penceremin önündeki güller ne eski güllere ne de daha güzel güllere gönderme yapmıyorlar; neyse o! Bugün Tanrı ile varlar. Zaman umurlarında değil. Gül var ve varoluşunun her anında mükemmel. Bir tomurcuk açmadan önce bütün hayatiyeti iş başında. Açılmış çiçekte daha fazlası yok; yapraksız kökte de bir eksiklik yok. Tabiatı mutmain ve Tabiat da ondan her an mutmain. Ama İnsan ya erteliyor ya da hatırlıyor. İnsan bu anda, Şimdi’de yaşamıyor. Pişman bakışları geriye dönük; belki de geçmişi özlüyor. Yahut etrafını saran zenginliklerin farkında değil, parmak ucunda yükselerek geleceği görmeye çalışıyor. İnsan Tabiat’la ve Zaman’la ahenk içinde olmazsa mutlu da olamaz …”
… Modern hayat üzerine okumak için…
Sen insansın, homo-economicus değilsin!
Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz Adam, James Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor. Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…
Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.
Gurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”
Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.
Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi, buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.