Bankacısını dövmeyen dizini döver!
By Katrin Baskiotis on May 2, 2015 in Ekonomi, Kapitalizm, Liberal Totalitarizm
Deutsche Bank’a ABD ve İngiltere’de faiz manipülasyonu nedeniyle 2,5 milyar dolar para cezası verildi
Dünya Bülteni/ Haber Merkezi
Alman Deutsche Bank ABD’deki denetleyici kurumlara 2 milyar dolardan fazla, İngiltere’de ise 340 milyon dolar ceza ödeyecek. Cezalar uluslararası finansmanlarda kullanılan gösterge faiz olan Libor ve Euribor oranlarında manipülasyon yapılması nedeniyle verildi.
BBC Türkçe’de yer alan habere göre, verilen cezanın rekor düzeylerde olmasının nedeni, Deutche Bank’ın konuyla ilgili soruşturmayı yanlış yönlendirmeye çalışması. İki yıl önce İsviçre bankası UBS aynı nedenle 1,5 milyar dolar cezaya çarptırılmış, İngiliz bankası Barclays de 453 milyon dolar ceza almıştı.
İngiltere’deki mali denetleme kuruluşu Finansal Yönetim Kurumu’nun Müdürü Georgina Philippou, “Bu vaka Deutsche Bank’ın yaptığı ihlallerin ciddiyetini ve süre olarak uzunluğu açısından farklı. Bu da bugün verilen cezanın
büyüklüğüne yansıdı” dedi.
YANILTMAYA ÇALIŞTIRLAR
Phillippou ayrıca “Deutsche Bank ihlallerin yanı sıra tekrar tekrar bizi yanıltmaya çalıştı. Bankanın hayati önemdeki belgeleri teslim etmesi ve sorunu çözecek adımlar atması çok uzun sürdü” diye konuştu.
İhlallerde aralarında yöneticiler ve banka işlemicilerinin de bulunduğu 29 kişi rol oynadı. Bu 29 kişinin büyük çoğunluğu Londra’da, bir kısmı da Frankfurt, Tokyo ve New York’ta çalışıyordu.
Libor ve Euribor gösterge faizleri diğer faiz oranlarının belirlenmesinde etkili oluyor. Bu gösterge faizler uluslararası mali piyasaların operasyonlarında büyük önem arz ediyor.
… Bazı gerçekler ve liberal yalanlar üzerine okumak için…
Liberalizm Demokrasiyi Susturunca
Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.
Atina’da, Roma’da, Madrid’de ve Washington’da artık halkın değil bankaların dediği oluyor. Batı’da demokrasi geriliyor, yeni bir düzen kuruluyor. Alıp satma özgürlüğü nasıl oldu da halkı bankaların kölesi yaptı?
İnsanî değerlerin değil maddî değerlerin hakim olduğu her toplum kendi arsızlığı altında ezilmeye mahkûm aslında. Thomas Jefferson, George Washington, Max Weber, Hannah Arendt, Karl Marx ve Alexis de Tocqueville’in eserlerinde ısrarla üzerinde durulan bir mesele bu. Zenginleşmeye ve para ile daha çok haz almaya odaklanan insanlar bencilleşiyorlar. Siyasetten, cemiyetin dertlerinden uzak, oy kullanmaya bile üşenen bir güruh çıkıyor meydana.
Tam da bu yüzden Batı’da demokrasinin en büyük düşmanı batılı insan modeli oldu. Kendini özel hayatına hapseden, lüks tüketime, tatile, konfora odaklanan batılı insanlar politikadan uzaklaştılar. Bu refah toplumunun bireyleri diğer insanların dertlerine duyarsızlaştı. Para bu süreçte kutsallaştı. Yine bu yüzden bankalar ve bankacılar ilahlaşarak hukukun üstüne çıkabildiler.
İşte bu fikrî zemindir sermayeyi aşırı büyüten, savcıları, hakimleri bile etkisiz hale getiren. Bankacılarına söz geçiremeyen batı toplumları tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler… Peki 2008 ekonomik kriz süreci nasıl gelişti? Krizi tetikleyen ve büyüten ne oldu?
Bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Yaklaşık 40-50 kişilik bir ekip. Kriz sürecinden zenginleşerek ve güçlenerek çıktılar. Banka kurtarma operasyonlarıyla halen zenginleşmekteler.
Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:
- Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler?
- “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?
- Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi?
1 Yorum
Yazan:Masanadahamata Tarih: May 3, 2015 | Reply
Dün Sayın Kılıçdaroğlu TOBB’da konuşma yapıyordu. Ülkenin bir banka imparatorluğu haline geldiğinden falan bahsetti. Ben de hayretle dinledim. Bizler faiz imparatorluklarına karşı çıktığımız vakit modern dünyanın gerçekleri olarak savundukları bankalardan bahsetti. Banka mağduru insanlardaki banka alerjisi üzerinden oy devşirme siyaseti herhalde bu, nitekim bizim gibi faizi haram bilmişlerden oy alacağı yok, diğerlerindeyse banka kimin umurunda.