Kalıcı barış İsrail’i haritadan siler ama…
By my on May 11, 2015 in Barış, Filistin, İsrail, Ortadoğu, siyonizm
Kalıcı barış İsrail’in sonu olur ama bunu söylemek kimsenin işine gelmiyor. Neden? Filistin meselesinde yıllardır sahte çözümler konuşulur durur:
- İki devletli çözüm: Birbirini tanıyan Filistin ve İsrail adlı iki devlet;
- Tek devletli çözüm: Filistinlilere ve İsraillilere eşit haklar veren demokratik bir devlet;
Bu sahte çözümlerden biri uygulanacak olsa bile çok ciddi engeller var aslında. Meselâ Filistin ve İsrail dışında bulunan ve sığınmacı durumuna düşmüş olan Filistinliler. Bunların geri dönüş hakları her türlü görüşmeyi kilitler. Geri gelseler onların evlerine, tarlalarına el koymuş olan milyonlarca Yahudi ne olacak? Ama barışın önünde bu tür sorunlardan daha önemli bir engel var o da İsrail’in şiddete ve korkuya muhtaç oluşu. İsrail savaşsız ve katliamsız bir Ortadoğu’da ayakta kalamaz. Neden böyle bu?
- İsrail devleti çözümsüzlük ve şiddetin sürmesi ile, kendi halkının korkusuyla ayakta durabilen, militarist bir “formatta” kuruldu. İsraillilerin çoğu Avrupa, ABD ve Avustralya kökenli. Yahudiler İsrail’in tehlikede olduğunu düşündükleri için İsrail’de yaşamaya devam ediyorlar. Modern hayat ile birlikte inançlarından kopmuş, sekülerleşmiş milyonlarca Yahudi için daha çok ulusal/ırkçı bir davadır İsrail. Tabi meselenin psikolojik boyutu da gözardı edilmemeli. Zira Yahudilerin “Holokost” mağduriyet kimliği üzerine inşa ettikleri modern bir Yahudi tasavvuru var. Nazi toplama kamplarında can veren akrabaların ızdırapları onlar için ortak bir acı ve bugün dahi ortak, birleştirici bir tehdit. Ne İsrail Yahudilerinde ne de diasporada sağlıklı bir tarih/kültür algısı yok. Çünkü binlerce yıllık tarih ile irtibat kurmak kolay değil. Kuzey Afrika’dan Polonya’ya, Baltıklardan İran’a yayılan bir bölgede ne bir lisan “Yahudi Mutfağı” gibi unsurlar yok. Ladino veya Yiddiş lisanını bilen Yahudilerin sayısı eskiden olduğu gibi bugün de Arapça ya da Almanca bilenlerden çok daha az. Eğer bir gün gerçekten barış gelecek olsa ortak mağduriyete dayalı bu kimlik unutulur; İsrailliler rahat edecekleri yerlere yani Batı’ya geri dönerler ve eskisi gibi asimile olurlar. İsrail’de yaşayan Yahudiler ise azınlık durumuna gelir ve bu ülke tıpkı Ürdün ya da Lübnan gibi küçük bir Arap ülkesi olur. Bugün kasıtlı olarak sürdürülen çatışmalar, öldürülen birkaç “terörist”, birkaç “kahraman” İsrail askeri, Arap-Müslüman nefretini yaşatıyor. Yani İsrail’deki rejim nefreti ve korkuyu kullanarak halkını hem İsrail’e bağlıyor hem de çok farklı görüşteki insanları bir arada tutuyor.
- Ek olarak İsrail’de ciddi bir arsa/konut spekülasyonu var. Sürekli Fransa vb ülkelerden gelen Yahudiler fiyatları yüksek tutuyor. Kimi siyasetçilere, istihbaratçılara ve askerlere köşeyi döndüren bu piyasa insan kanına muhtaç.
- İsrail ABD’nin müttefiki olarak milyarlarca dolar yardım alıyor. Barış gelip bu ülkenin normalleşmesi bazılarının işini bozar. Meselâ bu yardımlardan aslan payını alan silah tacirleri, bankacılar, askerler ve siyasetçiler.
- Bazı aktörler için petrolün fiyatının yüksek tutulması, diğer bazıları için ise sürekli inip çıkması da büyük ölçüde İslâmistan’daki savaşların sürmesine bağlı. Fiyat dalgalanmaları BP, Chevron, Total gibi firmaların, genelde Kartel’in işine geliyor. Yüksek fiyatlar ise Rusya ve İran gibi ihracatı %80 petrole bağlı olan devletler için hayatî önemi haiz. İsrail’e ve genel anlamda İslâmistan’a barış gelirse Tahran ve Moskova’da rejimlerin hemen çökeceğini kolayca söyleyebiliriz. Zira bu iki ülke sadece dış ticaret açısından değil iç güvenlik açısından da petrol gelirine muhtaç. Sebebi ise devletin yardımlarıyla beslenen, serbest piyasa koşullarında geçinemeyecek milyonlarca vatandaşlarının bulunması. Petrolün varil fiyatı birinci Körfez Savaşı öncesindeki seviyeye yani 30 dolara inerse Tahran ve Moskova’da hem standart kamu hizmetleri çöker hem de milyonlarca insan açlıktan ölebilir; sokaklara dökülerek bir “darbe ortamı” hazırlanabilir.
Sonuç
Filistin’e barış gelmesi ve/veya İsrail’in normalleşmesi bir bisikletin durması gibi, rejim düşer. Filistin’e barış getirmek demek ABD, Rusya, İran’a, hatta bunlar kadar büyük birçok enerji ve savunma şirketine kafa tutmak demek.
Filistin’de çatışan “sadece” birkaç milyon Arap-Yahudi değil; küresel güçlerin bütün çıkarları ufacık bir coğrafyada yoğunlaşmış halde. Bu yönüyle Filistin tıpkı 500.000 kişinin öldüğü 1936-39 İspanya iç Savaşı’na benziyor. Bölücü etkisi İspanyol toplumunda hâlâ süren, ardından 2ci Dünya savaşının geldiği o büyük felâket. ABD tarihindeki Kuzey-güney savaşı ve Ukrayna ile Suriye’nin bugünkü durumları da güçlerin kesafeti sebebiyle benzerlik arz etmekte.
… Bu konuda e-kitap okumak için…
Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz. ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.Ancak ne askerî ne de ekonomik olarak bu iki ülkeye üstünlük sağlayamayan insanlar Afganistan’da, Filistin’de, Irak’ta ABD bombaları altında can vermeye devam ediyorlar. Barışçı yollarla bir şeyler yapmaya niyetli, “yangına gagasıyla su taşıyanlar” ise Amerikan kamuoyunu uyarma çabasında. Fakat ne yanmış yıkılmış okullar, ne de kolları bacakları kopmuş bebek fotoğrafları Amerikalıların vicdanını uyandıramadı.
Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
Amerikan’ın bu saldırganlığı sıradan Amerikalılara da büyük zarar veriyor aslında. Sadece Irak’ın işgali için harcanan yüz milyarlarca dolar ile ülkelerini baştan yapabilir, zengin-fakir demeden herkese yüksek kaliteli sağlık ve eğitim hizmeti götürebilirlerdi. Oysa milyonlarca Amerikalı sefalet içinde yaşıyor. Kimi ekonomik kriz yüzünden kimi Katrina kasırgası gibi bir doğal felaketlerden dolayı evini, işini kaybetti. Devlet ise bu insanları yüz üstü bıraktı. Neden?
Bu 37 sayfalık kitap klişelerin ötesinde bir bakış açısı öneriyor. Buradan indirin.
Yahudi oldukları için mi zalimler?
Bu kitapta başlıca 4 konu bulacaksınız:
- Yükselen Yahudi nefretinin Müslümanlar için bir afyon olması
- Yahudi şeriatının İsrail zulmündeki rolü
- Filistin’de zulüm gören insanların hayatı
- Filistin sorunu ile ilgili güncel diplomatik hesaplar
Neden?
İsrail bir çok bakımdan Türkiye’ye benzeyen bir ülke. Paranoyak bir ulus-devlet. “Yoktan var edilmiş bir millet” dört tarafı “düşmanla çevrili” kutsal bir vatanda yaşıyor. Terör tehlikesine karşı ülkenin güvenliği için(?) haklar ve özgürlükler çiğneniyor. Devlet eliyle düşman üretiliyor!
Yahudilik devletin elinde siyasî bir araç mı yoksa Yahudiler hâlâ Hz. Musa’nın yolundan mı gidiyorlar? Bu zulümün sorumlusu Tevrat ya da diğer Kutsal(?) kitaplar mı? Yoksa tersine, İsrailliler dinden uzaklaştıkları için mi bu kadar zalim oldular?
İsrailliler soydaşlarını yok eden Nazi zulmünü adeta kopyasını ürettiler kendi ülkelerinde. Filistinlileri toplama kamplarına hapsedip duvarla çevirdiler. Ama tam da bu yüzden kendi ülkeleri dünyanın en büyük açık hava hapishanesi oldu. Milyonlarca Filistinli esir ve milyonlarca Yahudi gardiyan-cellat rolünde. Ülkenin gençlerine vaad edebileceği tek meslek bu, gardiyan-cellat. Ya da İsrail’i terk edip ABD veya bir Avrupa ülkesine kapağı atmak. Gidemeyenlerin ülkesi oluyor İsrail… Kendi zulmü altında ezilen, korku içinde yaşayan, dünyasıyla beraber Ahiret’ini de kaybetmiş olan İsrailli zannederim Filistinliden bile daha zavallı bir durumda bu yüzden. Buradan indirebilirsiniz.