Aforizmalar / Richard Bach
By Александр Исаевич Солженицын on Ağu 9, 2015 in Ben kimdir?, Hayat, Kitap Alıntısı
“… İnsanlık fiziksel bir tanım değil, ruhsal bir amaçtır. Size verilmiş bir şey değildir, onu kazanmanız gerekir.
En büyük öğretmenleri bulun, en zor soruları sorun. Size asla “Felsefe oku” veya “Üniversiteden mezun ol” demezler. Söyleyecekleri şudur: “Zaten biliyorsun.”
Unutmak, bu gezegende yaşayanların “şuur” dedikleri şeydir.
Yokuşlu, zor yolları seçenlere büyük ödüller vardır; ancak bu ödüller yılların ardına gizlenmiştir.
Ne kadar usta ve layık olursanız olun, kendiniz için o hayali kurmadıkça ve onu gerçekleştirmenize izin vermedikçe asla daha iyi bir hayata ulaşamazsınız.
Yaşamınız boyunca yapmaya mecbur olduğunuz tek şey kendinize karşı dürüst olmaktır.
Hayalleri paramparça eden tek şey, ödün vermektir.
Bir şey öğrenmek için cehaletinizin güvenlik kalkanını devre dışı bırakmalısınız.
Bekleneni ve uygun olanı yaşamak kolaydır. Beklenmeyeni yaşadığınızda hayattan zevk almaya başlarsınız.
Değişmeniz için önemli bir şeylerin risk altında olması gerekir.
Yaşadıklarınızın ustası, yaşamakta olduklarınızın kalfası, yaşayacaklarınızın çırağısınız.
Bazen kazanmanın tek yolu, teslim olmaktır.
En derin sorular, en basit olanlardır: “Nerede doğdunuz? Eviniz neresi? Nereye gidiyorsunuz? Ne yapıyorsunuz?”
Birey daima istisnadır. “Herkes” yapamaz ama herhangi bir kimse yapabilir.
Maneviyatın gemisi maddiyatın kayalıklarına çarptığında parçalara ayrılan kayalıklardır.
Bir bedende yaşıyor olsun veya olmasın, insanlar hakkında önemli olan tek şey ne bildikleridir.
Kuralları hiç düşünmeden kabul etmenize, sırf sizden beklenen bu olduğu için bir şeyi yapmanıza şuursuz inanç denir.
Öfke her zaman korkudur ve korku hep kaybetme korkusudur.
En yüce ulus, bir değerler bütünüdür ve o ulusun vatanseverliğinin göstergesi vicdanıdır.
Eğer olanlar hiçbir zaman sizin hatanız değilse, sorumluluk alamıyorsunuz demektir. Eğer hiçbir şeyin sorumluluğunu üstlenemiyorsanız, daima bir şeylerin mağduru olursunuz.
Bir başkasıyla samimiyetinizin derinliği, hayatınızdaki diğer kişilerin sayısıyla ters orantılıdır …”
… Bu konuda okumak için …
“Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?” (Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)
Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Neden insan her hangi bir hayvan gibi, yeryüzünü bir eğlence merkezi, kendisini de bir turist olarak kabul edip yaşayamıyor? Bilerek, isteyerek bu yaşamı seçen insanları bir zaman sonra “bir şeyleri aşmak, bir şeylerin ötesine geçmek” çabasında görüyoruz.
Gerçek şu ki korkudan elleriyle yüzünü kapatan insan aynı zamanda parmaklarının arasından kendini korkutan şeyi görmek istiyor! Okuduğunuz bu basit cümle insanın yeryüzündeki dramının özeti. Acıklı bir durum. Zira parmaklarınızı kaparsanız güvenliktesiniz(!). Ama kalbinizin derinliklerinden gelen bir ses kendi kendinize yalan söylediğinizi fısıldıyor… Modern dünyanın para kazanma makinesi homo-economicus’a, “maymunlaşmış insana” alternatif bir insan tarifi yapmak için yazıldı bu kitap. Bu “derin insan” kendi etik zemini ve alternatif siyasî projeleriyle 21ci yüzyıla damgasını vurabilecek mi?
Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan, Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Aulagnier, Cyrulnik, Politis, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz.
Gurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”
Sigmund Freud insandaki gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmiş hissini sorgulayan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.
Garip / yabancı / tuhaf bir endişe bu. Yani örümcek korkusu ya da işsizlik endişesi gibi sebebi belli olan bir duygu değil. Korkuyorum ama neden korktuğumu bilmiyorum. Korkumun sebepsiz oluşu bana tuhaf geliyor; alışık olmadığım bir hal; kendi korkumu yadırgıyorum. Aslında bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada.
Nereden geliyor bu huzursuzluk hali? Neden insan istediklerini elde etse bile mutlu olamıyor? Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi, buz dağının görünen ucu mudur?
Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığa yine insan fıtratına dair cevaplar aramak için bulunmaz bir fırsat oldu “Das Unheimliche”. Ancak Freud’un bu eseriyle yetinmedik; diğer bazı kitaplarından, tez ve konferanslarından da alıntılar yaptık ve yorumladık: 1909’da Massachusetts Clark Üniversitesi’nde verdiği konferansların derlendiği Beş Psikanaliz Dersi, 1929’da yayınlanan Mutsuzluk Kültürü(Unbehagen in der Kultur), Uygarlık, Toplum ve Din (Zivilisation Gesellschaft und Religion -1926), Bir Yanılsamanın Geleceği (Die Zukunft einer Illusion – 1927),“Kültürel” Cinsel Ahlâk ve Çağdaş Sinir Hastalığı (Die «kulturelle» Sexualmoral und die moderne Nervosität –, 1908) Totem ve Tabu(Totem und Tabu – 1912), Savaş ve Ölüm Zamanları Üzerine(Zeitgemäßes über Krieg und Tod – 1915) ve nihayet 1921’de yayınlananSosyal Psikanaliz ve Ego(Massenpsychologie une Ich-Analyse)
Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.