Atinalıların Devleti / Aristoteles
By my on Ağu 18, 2015 in Devlet, Kitap Alıntısı, Özgürlükler, Politika, Tarih
“… En eski yönetim biçiminin ana çizgileri bunlardır. Bundan sonra aradan uzun bir zaman geçmeden Aristaikhmos’un arkhonluğunda, Drakon yasaları yaptı. Onun kurduğu devlet düzeni şöyleydi: Siyasal haklar kendi kendilerini silahlandırabilen yurttaşlara veriliyordu. Bu yurttaşlar en az on minalık saf bir varlığı olanlar arasından, dokuz arkhonla hazinecileri seçiyorlardı. Daha az önemli olan öteki memurluklar, kendi kendilerini silahlandırabilen yurttaşlara açık tutuluyordu. Yalnızca strategosluk (yaya komutanlığı) ile hipparkhosluğa (atlı komutanlığı) seçileceklerin borçsuz en aşağı yüz minalık bir varlıkları bulunması, yasaya göre yapılmış bir evlilikten on yaşını geçmiş meşru çocukları olması koşulu vardı. Stratesgoslar ve hipparkhoslar için, işbaşından ayrılıp hesap verinceye kadar, önceki yılın prytanislerinin strategoslarıyla hipparkhoslarının kefil olmaları gerekti. Ayrıca strategosların ve hipparkhosların bulundukları vergi sınıfından
olan dört kefil daha vardı. Meclis, yurttaşlar arasından kurayla seçilmiş dört yüz bir üyeden oluşuyordu. Meclis üyelikleriyle öteki memurluklar için otuz yaşını doldurmuş yurttaşlar arasında kura çekiliyordu. Bütün öteki yurttaşlar kurayı kazanıp görevini yapmadan bir kimsenin iki defa bir memurlukta bulunması yasaktı. Herkes bir kez kurada çıktıktan sonra, çekiliş tam listeyle yeniden başlıyordu. Meclis’in yahut Halk Meclisi’nin bir toplantısına gelmeyen meclis üyesi; Pentekosiemedimnoslar (beşyüz kileliler) sınıfından ise üç, atlılar sınıfındansa iki, zeugitlerdense (çiftçi) bir drakhme para cezası vermek zorunda idi. Areopagos Meclisi yasaların koruyucusuydu. Memurların yasalara uygun olarak iş görmeleri için, o gözcülük ediyordu. Bir memurun haksızlık ettiği kimse, hangi yasaya aykırı olarak kendisine zarar verilmişse, o yasayı bildirerek Areopagos Meclisi önünde o memura karşı dava açabilirdi. Bu şikâyetin adı Eisangelia idi.
Önce söylendiği gibi borçlular kişisel özgürlüklerini (bedenlerini) borçlarına karşılık göstermek zorundaydılar ve toprak az sayıda kimse elinde toplanmış bulunuyordu. Büyük halk çoğunluğuna ayrıcalıklı bir azınlık için angarya hizmeti gördüren böyle bir devlet düzeni içinde halkın yüksek soylulara karşı ayaklanmaması olmayacak bir şeydi. Savaşım çok sert oldu ve uzun zaman birbirleriyle çarpıştılar. Sonunda her iki parti birden Solon’u hem uzlaştırıcı, hem de Arkhon olarak seçtiler. Ona devleti yeniden düzenleme ödevini verdiler. Daha önce Solon şöyle başlayan bir elegia yazmıştı:
“Evet! Bütün kötülüğü biliyorum: En eski Yunan ilinin çökmekte olduğunu görüyorum, yüreğim derinden derine sızlıyor.”
Bu şiirinde Solon her iki partiye birbirine karşı söyleyeceklerini söylettiriyor, askıda olan sorunları her iki yanın görüşlerine göre gözden geçiriyor ve sonunda her iki yana kavgadan vazgeçmeleri öğüdünü veriyor. Soyuna, başkalarının ona karşı gösterdikleri saygıya bakılırsa, Solon, Atina’nın en ileri gelen yurttaşlarından biriydi; varlığına ve işine göreyse orta hallilerdendi. Durumunun böyle olduğunu başkaları anlattıkları gibi, zenginlere dileklerinde aşırıya kaçmanın iyi olmadığını söylemek için yazdığı aşağıdaki dizelerde bunu kendisi de açığa vuruyor:
“Sizler, bütün iyi şeyleri bıkıncaya kadar bol bol tatmış olan sizler, taşkın yüreğinizi yatıştırın. Ölçüsüz düşüncelerinize, dileklerinize gereken sınırları çekin. Çünkü biz her şeye evet demeyeceğiz, sizin her dilediğiniz olmayacak.”
Burada olduğu gibi parti kavgalarında da Solon her zaman zenginleri suçlu buluyor. Yine bu yüzden yukarıdaki elegiasının başlangıcında, para hırsından, kendini beğenmişlikten korktuğunu söylüyor ve bununla düşmanlığın buradan doğduğunu anlatmak istiyor …”
… Siyaset ve liberalizm üzerine okumak için…
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın”çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda.“Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içindeliberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARIda var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirin.