Metafizik Üzerine Konuşma / Gottfried Wilhelm Leibniz
By Katrin Baskiotis on Ağu 21, 2015 in Ateizm, Kitap Alıntısı, Tanrı
Sahip olduğumuz en yaygın ve en anlamlı Tanrı kavramı, Tanrı mutlak olarak yetkin bir varlıktır sözleriyle oldukça iyi anlatılmıştır. Ne var ki bundan ne gibi sonuçlar çıktığı düşünülmüyor.
Bunu daha iyi kavrayabilmek için doğada birbirinden tümüyle ayrı yetkinlikler bulunduğunu, Tanrı’nın bu yetkinliklerin tümüne birden sahip olduğunu, bu yetkinliklerden her birinin en yüksek derecede Tanrı’ya özgü olduğunu belirtmek gerekir.
Yetkinliklerin de ne olduğunu bilmek gerekir. Yetkinliğin oldukça kesin belirtisi şudur: son yetkinlik derecesine yatkın olmayan biçimler ya da doğalar yetkin değillerdir, sayının ya da çizginin doğası böyle bir doğadır. Çünkü sayıların en büyüğü (ya da tüm sayıların sayısı) kadar tüm çizgilerin en büyüğü de çelişki içerir, ama en büyük bilim ve tamgüçlülük için olanaksız diye bir şey yoktur. Sonuç olarak güçlülük ve bilim yetkinliktirler ve Tanrı’ya özgü olduklarından sınırsızdırlar.
Demek ki yüce ve sonsuz bilgeliğe sahip olan Tanrı yalnızca metafizik anlamda değil, ahlak anlamında da en yetkin biçimde etkindir. Bu bizim açımızdan şöyle anlatılabilir: Tanrı’nın yapıtları üzerine ne ölçüde aydınlanırsak ve ne ölçüde bilgili olursak bu yapıtları o ölçüde üstün bulmaya ve istenebilecek her şeye uygun bulmaya yatkın oluruz.
Tanrı’nın yapıtlarında iyilik bulunmadığını ya da iyilik ve güzellik kurallarının gelişigüzel olduğunu savunanlara karşı.
Böylece ben şeylerin doğasında ya da Tanrı’nın bunlarla ilgili olarak sahip olduğu fikirlerde hiçbir iyilik ve yetkinlik kuralı bulunmadığını, Tanrı’nın yapıtlarının ancak biçimsel bir nedenle yani Tanrı tarafından yaratılmış olmak nedeniyle iyi olduklarını savunanların çok uzağındayım. Çünkü bu böyle olsaydı, yapıtlarının yaratıcısı olduğunu bilen Tanrı, Kutsal Kitap’ın da belirttiği gibi, onları sonradan gözlemleyip iyi bulduğunu açıklamazdı. Kutsal Kitap, Tanrı yapıtlarının eşsizliğini bu yapıtlara bakarak da anlayabileceğimizi, hatta onları nedenlerine bağlayan çıplak dış görünüşlerini hiç düşünmeden de onların eşsizliğini anlayabileceğimizi bize göstermek için bu insanbilimden yararlanmış olabilir. Gerçekten, yaratıcıyı ancak yapıtlarını inceleyerek kavrayabiliriz. Açıkçası, bu görüşün tersi bir görüş bana tümüyle tehlikeli görünüyor. Bu görüşün tersi bir görüş son yenilikçilerin (2) görüşlerine çok yakın görünüyor. Bu kişilere göre evrenin güzelliği ve Tanrı’nın yapıtlarında bulduğumuz iyilik Tanrı’yı kendilerine göre anlayan insanların yanılgılarından başka bir şey değildir. Ayrıca, şeyler herhangi bir iyilik kuralıyla değil de Tanrı’nın istemiyle iyidirler diyerek, bence hiç düşünmeden Tanrı sevgisini ve Tanrı’nın tüm değerini yıkıyorlar. Yaptığının tersini yaptığı zaman da övülesi olanı yaptıklarıyla ne diye övmeli? Demek ki, geriye yalnızca zorbaca bir güç kalınca, istem usun yerini tutunca, tiranın tanımına uygun olarak güçlünün hoşuna giden doğru olunca Tanrı’nın adaleti ve bilgeliği nerede kalır? Öte yandan, bence, her istem herhangi bir isteme nedeni gerektirir, bu neden de doğal olarak istemi önceler. Bunun için metafizikle ve geometriyle ilgili ölümsüz doğruların ve buna bağlı olarak da iyilik, adalet ve yetkinlik kurallarının ancak Tanrı isteminin bir sonucu olduğunu söyleyen bazı filozofların (3) bu sözlerini tümüyle garip buluyorum, oysa bence bunlar ancak Tanrı’nın istemine de, özüne de bağlı olmayan anlığının sonuçlarıdırlar.
… Bu konuda okumak için…
Jean-Paul Sartre ile Kaliteli bir Ateizme Doğru
Yokluk var mıdır? Evinizin içini dolduran boşluğu gördünüz mü hiç? Bir türlü gelmeyen şu trenin verdiği sıkıntı ya da sizi habersiz bırakan dostlarınızın sessizliği gerçek değil mi yoksa? Tutulmamış sözler, ödenmemiş borçlar… Yokluk da var aslında “var” dediğimiz şeyler kadar. Ama Yok’un varlığı sadece şuurlu insanlar için gerçektir; gelecekten, birisinden cevap bekleyenler için bir yokluktan, eksiklikten bahsedebiliriz… Artık olmayan gençlik yılları ya da henüz gelmemiş olan yaşlılık da bugünün gerçeği değil mi? Hatırlayan, ümid eden, düş kırıklığını ve gelecek korkusunu tatmış her insan için bir “yokluk” vardır, gerçektir ve bugüne dahildir.
Ateizmin ürettiği en kaliteli metinlerinden biri olan Varlık ve Hiç elinizdeki bu kitabın belkemiğini oluşturuyor. Filozof ve edebiyatçı olan Jean-Paul Sartre hiç şüphesiz Batı felsefesinin köşe taşlarından biridir. Varlık, İnsan, Özgürlük ve Ahlâk tasavvuru üzerine yazdığı eseri tanrısız bir ahlâk teorisi. “Geleneksel” dinler ile göbeğini kesmiş bir “iyi insan” arayışı içinde Sartre. Bu arayışın neticesi ateist emir ve yasaklar değil insan fıtratının önemli bir veçhesi, özgürlük şuuru:
“İnsan özgürdür ve bunun farkındadır; bu farkındalık ile, özgürlük ve sorumluluk şuuruyla yaşamaya mahkûmdur.”
Bu bağlamda Sartre gerçek bir ateist: Tanrı karşıtı değil Tanrı-SIZ. Vicdanın sesini duyma gayretinde. Görünmeyen tanrılar ile kavga etmek yerine “görünürde tanrı yok, biz insan olarak ne yapabiliriz?” diye soruyor. Buradan indirebilirsiniz.