Oblomov / İvan Aleksandroviç Gonçarov
By Dursun Kackar on Ağu 21, 2015 in edebiyat, Kitap Alıntısı, Sanat
- Böyle gereksiz okumalar ona zor ve garip geliyordu. Bu kadar çok zaman, kağıt ve mürekkep harcanan bütün bu kitapların ne yararları vardı? Ders kitapları neye yarardı? Okula tıkılmış olarak geçen hayatın altı yedi yılı neden ziyan ediliyordu? Bütün bu sıkı disipline, azarlamalara, ders boyunca sınıfta oturma sıkıntısına, hayat önümüzde, etrafımızda dururken dolaşma, oynama, eğlenme kısıtlamalarına neden katlanılıyordu?
- Herkes nefes almadan koşuşturuyordu. Bir iş biter bitmez, sanki önemli olan tek şey buymuş gibi kendilerini bir başkasına atıveriyorlar, onu da bitirince hemen bir tarafa koyup bir üçüncüsüne saldırıyorlardı, bu böyle devam edip gidiyordu. İki kez gece onu uyandırıp not yazmaya zorlamışlardı. Birkaç kez arkadaş ziyaretindeyken işe çağrılmıştı, hep bu notlar yüzünden. Bütün bunlar onu dehşete düşürüp korkunç sıkmıştı. “Peki ben ne zaman yaşayacağım?” deyip duruyordu.
- Parlak günler kalmaz, uçup gider ve hayat akar, bir bunalım ötekini izler.
- İnsan hayatının amacı dört mevsimi de ani değişimler olmadan yaşamak, hayat bidonunu tek bir damla bile dökmeden en uzağa kadar taşımaktır. Ağır ağır yanan bir ateş, alev alev bir yangından daha iyidir.
- Okuryazarlık köylülere zararlıdır. Onları yetiştir sonra da sabanın başına bir daha geçmesinler.
- Bazıları taşınmayı sever. Ev değiştirmek onların hayatlarındaki tek eğlence gibidir.
- O akıldan çok daha önemli bir şeye sahip: dürüst ve sadık bir kalp! Bu, hayatı boyunca zarara uğratmadan taşıdığı eşi görülmemiş bir define. İnsanlar onu devirdiler, o bunlara kayıtsız kaldı, sonunda uyuştu, kırıldı, hayal kırıklığına uğradı, yaşama gücünü kaybetti; ama dürüstlüğünü ve sadakatini kaybetmedi. Kalbinden bir kez olsun kötülük geçmedi, karakterinde hiç leke olmadı. En cazip bir kötülük bile onu kandıramaz, doğru yoldan çıkaramazdı. Etrafını kötülükler sarmış olabilir, bütün dünya zehirle dolmuş olabilir, tersine dönebilir ama Oblomov yalanın önünde eğilmez, ruhu daima saf, asil ve dürüst kalır. Kristal kadar berraktır. Böyle insanlar az bulunur. Kalabalık içinde bir inci tanesi gibidirler! Kalbinin satın alınması imkansızdır. Ona her zaman ve her yerde güvenilebilir. Onu bir kez tanıyan insan onu sevmekten vazgeçemez.
- İnsan hayatta iki kez sevemez.
- Ölümden korkmayabilirsin. Kötü olan infaz değil infaza hazırlıktır, infazdan önceki saatler işkencedir.
- Aşk maceraları böyledir. İnsan önce evlenmeli ondan sonra pembe hayallere dalmalı.
- Borç para alan insanlar sanki ruhuna şeytan girmiş gibi koşuşturup durur, çalışır, uykuları kaçardı. Borç bir şeytandır, sadece parayla def edilebilen bir kötü ruhtur.
- Aşkta arkadaşlık kadar ince eleyip sık dokunmaz. Genellikle gözü kördür, değer diye bir şey aramaz. Hepsi bu. Ama aşk için özel bir şey gereklidir, bazen küçük bir şey, adını koyamadığın, tanımlayamadığın, benim kimseyle karşılaştırılamayacak arkadaşım Ilya’da olmayan bir şey.
… Basın ve laiklik üzerine kitap okumak için …
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi”gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”
Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970’lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesinibarındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.