Bir İdam Mahkumunun Son Günü / Victor Hugo
By Jonathan Kucukarabaci on Ağu 29, 2015 in edebiyat, Kitap Alıntısı
- Darağacı, devrimlerin yok edemediği tek anıttır.
- Toplumsal kriz sırasında bütün giyotin sehpalarının en iğrenci, en lanetlisi, en uğursuzu olan ve kökünden kazınması en çok gereken siyasi giyotin sehpasıdır. Kaldırımlarda kök salan bu türden bir giyotin sehpası kısa sürede toprağın her yanından sürgünler halinde fışkırır. Devrim dönemlerinde düşen ilk başa dikkat edin; halkın iştahını açar.
- İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar.
- Geleneklerin yozlaşmasını sanatın çöküşü izler.
- Mantığın en ufak bir teması makul olmayan muhakemelerin hepsini geçersiz kılar.
- İnsan, içinde bulunduğu umutsuz koşullarda bazen bir zinciri bir saç teliyle koparabileceğini sanır.
- Zindancının yeterli olduğu yerde cellada gerek yoktur.
- Geçmişin toplumsal yapılanması üç dayanağın üzerinde duruyordu: Rahip, kral, cellat. Uzun süre önce bir ses, “Tanrılar gidiyor!” dedi. Son olarak bir başka ses yükselip haykırdı: “Krallar gidiyor!” Şimdi üçüncü bir sesin yükselmesinin zamanıdır: “Cellat gidiyor!” Tanrılar için üzülenlere “Tanrı kalıyor” denebilir. Krallar için üzülenlere “Vatan kalıyor” denebilir. Cellat için üzülenlere söylenecek bir şey yok.
- Geleceğin toplumunun kubbesinin kemeri bu iğrenç kilittaşı olmadığı için çökmeyecek. Uygarlık birbirini izleyen bir dizi dönüşümden başka bir şey değildir.
… Modern darbeler ve çapulcular üzerine kitap okumak için …
Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?
4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.
Dünyada da tuhaf şeyler oldu:
- Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
- Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.
“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:
- Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
- Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri çekmeye mi çalışıyor?
- Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?
Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.
Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.