Postmodernliğin Durumu / David Harvey
By Александр Исаевич Солженицын on Ara 27, 2015 in Kitap Alıntısı, Modernleşme
“… Gelenekler ve inançlar dünyanın faniliğini anlatırken insan fiillerini dinsel perspektifte değerlendirmiş, onları sevap ve günah diye nitelemiş. Modern dünya görüşü ise; bu dünya hayatını bir mânâya haiz olduğunu anlatmak için adına dikotomileri ihdas etmiş ve bu yolla kendi çağını bütün zamanların merkezi gibi görmüş ve göstermiş. Bu dikotomilere bakıldığında modernnizmin müsbet değerleri olarak şunları görüyoruz: Evrensel gerçeklik ve mantık, rasyonel, akıl egemen, bilimsel doğrular, determinist düşünme… Kısacası pozitivizm. Modernitenin vitrine koyduğu bu “iyi” kavramların karşısında genellikle inançları, gelenekleri dinsel ve kültürel olan duyguları buluruz. Bunlar: Ahlâk, vicdan, adalet, paylaşma ve merhamet gibi bilimsel çerçeveye girmeyen, insanların maneviyatına dair şeylerdir. Modernizmin sosyolojik manzarası pozitivisttir. Modernizm, cemiyete bir hayvan ya da robot gibi bakan pozitivizmin yüzünden ileriye doğru olan herşeyi “gelişme” kabul eder. Bunu hedefler ve bu konuda yardımcı olacak bilimsel, teknolojik, ticarî rasyonel temeller dışında hiçbir değer kabul etmez. Bu soyut manevî değerleri terk etmek ve yerine makinelerin hızı, malların fiyatı, insanların maaşı gibi maddî değerleri koymaktır. Bir diğer deyişle insanı hesaba katmayan katıksız bir nesneleştirici-bilimperestliktir. Modernlik herşeyin standartlaşması, birbirine benzemesidir …”
… Modernite üzerine kitap okumak için…
Sen insansın, homo-economicus değilsin!
Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz Adam, James Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor. Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…
Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.
Gurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”
Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.
Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi, buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.