Akademisyen Aforizmaları
By my on Oca 17, 2016 in Aforizmalar, Eğitim, Gençlik
- Sırf bir üniversiteye kayıtlı oldukları için kendilerine “akademisyen” diyen düdük makarnaları bu kurumları da kirletmekteler.
- Tez hocaları ev taşırken öğrencilerini hamal gibi kullanıyor ve badana bile yaptırıyor. Terörden evvel bunları konuşalım.
- Subayların ordu evindeki erlere yaptığı gibi üniversitelerdeki tez hocaları da öğrencilerini kullanıyor. Kendi çocuklarına özel ders verdiren bile var.
- İlietişim fakültesi öğrencileri bile iletişim kurmayı bilmiyor, muhaliflerine yumurta atıyor. Üniversitelerimiz insan değil eşek yetiştiriyor.( İletişim Fakültesinde yumurta atmak)
- Master tezi bile olamayacak müsveddelerle doktora yapılan üniversitelerimizin çoğu gerçekte bilim değil meslek öğretilen yüksek liselerdir.
- Türkiye temel bilimlerde zayıftır ve bu sebeple icad kabiliyeti olan mühendis değil uygulama bilen teknisyen yetiştirir.
- Elbette kendi köşesinde çalışıp ilerleyen kahraman ve özverili bilim adamlarımız var ama bunlar genelde yalnız bırakılırlar.
- Nobel ödüllü Türklerin büyük çoğunluğunun Türkiye’den değil yurtdışındaki üniversitelerden gelmesi ne kadar düşündürücü.
- Nobel ödülleri veya “science citation index” gibi göstergelerin yani sıra uluslararası patent vs de akademisyenlerimizin tembelliğini gösterir.
- Peki bilimle uğraşmıyor da ne yapıyor bu akademisyenler? Genelde siyasetle ve birbirlerinin ayağını kaydırmakla meşguller.
- Basit bir mescit talebini siyasî kriz haline getiren hatta şiddete kapı açan rektörlerimiz insan değil eşektir. (eşekleri tenzih ederim)
- Bireysel haklar ve Özgürlükler dersi veren bir hocanın RAMAZANDA oruç tutan doktora öğrencisine zorla rakı içirdiğine şahid olduk.
- Her gün TV’de boy gösteren azınlık hakları ve anayasa uzmanı bir profesörün Fransa’da iki Müslüman kıza zorla domuz yedirmeye çalıştığına şahidiz.
- Akademisyenler imkânsızlıktan yakınır durur ama sorun parasızlık değil ahlâksızlıktır: Üniversite ahlâkı aforizmaları
- Kürtçe yasağı, gayrimüslimlerin hakları, tesettür yasağı ve namazın engellenmesi gibi konularda üniversitelerimiz çözüm değil sorun üretmekteler.
- Barış sürecine destek ol-MA-yan akademisyenlerin terörle mücadeleye KÖSTEK olması ne acıdır.
- Batıda üniversiteler yobazlığın, bağnazlığın, dogmacı dayatmaların karşısında dururlar. Bizde ise üniversite şiddet yanlışı yobazların yuvasıdır.
- Kapısına bağlanan bir eşeğin 4 sene sonra diplomayla geri alınabildiği üniversitelerimiz vardır. Sırf yaz okulu açıp para kazanmak için olmadık adilikler yapılıyor.
- Öğrencisini sağmal inek gibi gören, azamî para çarpma peşinde olan ahlâksız ticarethaneler sorgulanmalıdır.
… Bu konuda Derin Lügat maddesi…
- Millî eğitim / Éducation nationale / التعليم الوطني
- Ulus-devlet / Etat-Nation / الدولة القومية
- Çağdaş / Modern / Contemporary / معاصر »
- Bilgi toplumu / Information society / مجتمع المعلومات »
- Vicdan / Conscious / Conscience / ضمير »
- Kapitalizm / Capitalism / капитализм / رأسمالية »
- Akıl / Zekâ / Reason / Intelligence / العقل »
- Fıtrî / Evrensel / Universal/ فطري »
- Medeniyet / Şehir / Cité / Civilisation / المدنية / الحضارة »
- İnsan / Birey / Kul / Homo Economicus / إنساني »
… Eğitim konulu makalelerden …
- Lisansüstü’nün altında kalan gençlik… (Mehmet Salih Demir)
- Benim adıma eğitme! (Ufuk Coşkun)
- Evrim Teorisi Okullarda Öğretilmeli mi?(Mehmet Yılmaz)
- Kan Sevgisini Öğretmek…(Cemile Bayraktar)
- 100 Temel Eser, Eğitim ve İdeoloji (Alper Gürkan)
- İletişim Fakültesinde yumurta atmak (İbrahim Becer)
- Okulda zorbalık ve intihar ilişkisi(Mauren Healy)
- İki Mustafa (Cemile Bayraktar)
- 19 Mayıs Militarizmi (Ufuk Coşkun)
- Eğitim mi şart, Okul mu?(T. Suat Demren)
- Topluiğne, Cop ve Bıyık (Takunyalı Topluiğne)
- Aileni mi seversin devletini mi? İmam-Hatipli Bireyin dramı(Okan Arslan)
- Dil bir oyuncak mıdır?(T. Suat Demren)
- Millî Eğitim, Millî Beyin Yıkama, Millî Endoktrinasyon (Ufuk Coşkun)
- Öğrenci değil eğitim kurumu sınıfta kaldı (Cemile Bayraktar)
- Zihinler Artık Fikir Mezarlığı Olmasın (Fatma Kopuz)
- Nefret Suçları ve Eğitimin Rolü(Ufuk Coşkun)
- 24 Kasım Öğretmenler Bayramı : Bir 12 Eylül icadı!(Bilal Sambur)
- Zihne tecavüz mü millî eğitim mi?(Haki Demir)
- Zayıflamak istiyorsan daha çok yemelisin(Mehmet Yılmaz)
- Atam’ın Öğretmenleri (Ece Arı)
… Bilim üzerine tavsiye okuma …
Makale
- Sebep-Sonuç / Nedensellik / İlliyet / Causality (Derin Lügat Maddesi)
- Tümevarım, Nedensellik ilkesi ve Bilim’in Putlaşma sebepleri
- Şans, Kader, Özgür İrade ve Zaman(3)
- Korku matkabı zekâ duvarını deler mi?
- Şerhu Esmâillâhi’l-Hüsnâ (Sadreddin Konevî Hazretleri)
Sitede yayınlanmış kitap alıntıları
… Bu konuda okumak için…
Maymunist imanla nereye kadar?
Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları“filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir.
Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDAbir insanlık yoksa,Aşkyoksa,Sanatyoksa,Güzellikyoksa ve Adalet yoksaHayat‘ın anlamı nedir?Aşık olmakhormonal bir abartıysa,iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz?
Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…
İşte geçtiğimiz ay bu maskelerin düştüğü, kartların açık oynandığı çok kaliteli iki tartışmaya tanık olduk. İki makale işaret fişeği görevi yaptı. Sağolsun bir çok değerli okurumuz yüzden fazla yorumla konuyu DERİNLEMESİNE tartıştı. Derinlemesine diyoruz çünkü Madde’nin arkasındaki Mânâ bu kez gerçekten masaya yatırıldı. Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri hatta evrimciliğin etimolojik değeri bile konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.
Modern Bir Put: Bilim (Tartışma)
Bilimciler herşeyi parçaladıkları için mânâyı kaybediyorlar. Aşk’ı, Korku’yu, Sevinç’i hormonal “fenomenler” sanıyorlar. Hakikat’in tezahürü yok onlar için, sadece tezahür var. Sebebi? Eşya. Eşyanın sebebi? O da eşya(!) Biz buna “pozitivist iman” diyoruz. Çünkü pozitivistlerin bilimsellikle ilişkisi koptu. Bilimsellik değil bilimcilik peşindeler. Bilimi putlaştırdılar. Konuya eğilen yazarımızMehmet Bahadır her zamanki nazik üslubuyla “kral çıplak”dedi… Dedi ve bir işaret fişeğini daha ateşledi. Sitede en çok yorum alan yazılardan biri oldu bu makale. Fakat sadece içeriği ve yorum sayısıyla değil,yapılan yorumların kalitesiyle de öne geçti bu çalışma. 100′den fazla yorum alan ve aylar süren ilginç bir tartışmaya vesile olan makaleyi altındaki yorumlarla beraber kitaplaştırdık, ilginize sunduk. Buradan indirebilirsiniz.
Hayatta en kötü mürşit ilim ve fen olmasın sakın? Eğer Atatürk bir kaç yıl daha yaşasaydı o meşhur sözünü geri alır mıydı acaba?… Ateşi keşfetmeden önceki insanlık ile bugünkü “uygarlığımızı” karşılaştırdığımızda hiç yol almadığımız söylenebilir. Bundan 200 bin yıl öncekomşusunun yiyeceğini çalmak için başına taşla vuran neandertal insani ile 2003 yılında Irak in petrolünü çalmak için bir milyon ıraklı sivili öldüren (veya buna seyirci kalan) homo economicus ayni uygarlık seviyesinde. Aralarındaki tek fark kullandıkları silahların teknolojik üstünlüğü. Teknoloji ve bu teknolojinin uygulanmasını mümkün kılan bilimsel buluşlar sıradan insanlar kadar bilim adamlarının da gözlerini kamaştırdı. Bugün karşımıza kâh bilimci (scientist), kâh deneyci (ampirist) olarak çıkan ahlâkî-felsefî bir duruş var. Bu duruş eğitim sistemimize ve resmî ideolojimize öyle derinden işlemiş ki sorgulanması dahi çok sayıda insanı öfkelendirebiliyor, rejimin savunma mekanizmalarını harekete geçirebiliyor. Bilim ve teknolojinin insanlığa otomatik olarak barış getireceğinden şüphe etmek neredeyse bir suç. Buna cüret edenlergericilikle,bağnazlıklasuçlanabiliyor. Pozitivizm ve “modern” yaşam üzerine yazılmış makalelerimizin bir derlemesini 75 sayfalık bir kitap halinde sunuyoruz. PDF formatındaki bu kitabı buradan indirebilirsiniz.
3 Yorum
Yazan:sKaya Tarih: Oca 17, 2016 | Reply
Ülkemizde her derdin sebebi olarak klişe söz kalıbı icat edilmiştir. “Bu işler halkın cehaletinden kaynaklanıyor, eğitim şart kardeşim.. Okuma yazma oranı bu ülkede bla bla bla….”
Sanırsın ki, halk dakikada 100 kelime okuyup, havuz problemlerini çözer hale gelirse hiç problem kalmayacak.
Eğitim ve öğretimin farkını bilmeyen yarı cahil kesimin, insanları elindeki diplomaya göre değerlendirdiği, kendisini de, diplomanın gücüyle yetkin bilirkişi ilan ettiği bu anlayış, ülkemizdeki hastalıklı modernizmin doğal bir sonucudur.
Oysa ülkemizde cehalet problemi değil aydın problemi vardır.
Kendi toplumuna lokomotif olamayan aydınımız, toplumumuza yabancı başka katarlara gönüllü vagon yazılmaktadır. Sonra da “Bu cahil toplum bizim peşimize niye takılmıyor” diye kendi halkına sabah akşam küfreder, onları aşağılar. (Bknz. Bidon kafa, göbek kaşıma, dağdaki çoban güzellemeleri)
Aydınımız gerçek aydın olsaydı, yakındıkları cehalet çoktan bertaraf olmuştu. Hiçbir mazeretleri de kabul edilesi değildir bu kitlenin. Aradan geçen yaklaşık 100 yıl ve her cenahtan onlarca hükümet gelip geçmiş ve buna rağmen bu toplumu kendi tanımlarıyla cehaletten kurtaramadıysalar, suçu cehalette değil kendilerinde arasınlar.
Toplumunun değerlerine yabancı, hatta ve hatta düşman bu aydıncık grubu, lokomotifi olamadığı toplumun el freni olmayı gayet iyi becerebilmiştir. Sabitlenebileceği /tutunabileceği toplumsal bir değeri olmayan bu güruh, tüm rüzgarlardan kolayca etkilenen, manipülasyona açık bir kitle haline gelmektedir. Manipüle edilmekten, artık kendisi değer üretemeyen bu yarı cahil kesim, temel kavramları dahi omurilikten yorumlamakta, Hak, Hukuk, Barış, Demokrasi, Toplum, Devlet gibi evrensel kavramların içlerini boşaltarak (daha da kötüsü toplumu bu kavramlardan tiksindirerek) toplumsal huzur ve barışa en büyük darbeyi vurmaktadır.
Bu güruh, (aydın diyemiyorum artık) akılları sıra “Bakın biz barışseveriz, o yüzden teröristi de eleştiriyoruz” iki yüzlülüğünü dahi kaleme alamayacak kadar aydınlıktan nasibini almamış bir sürüdür. Bakın taze bildiri de ne diyorlar :
Alın size işgüzar savcılara soruşturma açmak için bir koz daha. 4. Maddenin tercümesi tam olarak şöyle:
“PKK kör teröre kaymadığı sürece (silahlı) mücadelesine devam edebilir hatta etmelidir. Asker ve polisleri öldürmesinde hiç bir beis yoktur. Ancak sivillere özünde de kendi halkını oluşturan Kürt sivillere zarar vermeden bu eylemlerini diğer mecralarda silahlı çatışma, pusu kurma, bombalı eylem şeklinde devam ettirebilir.”
Yerer gibi görünürken övülen silahlı mücadeledir, zira PKK’nın bilinen 35-40 yıllık safahatında mücadeleden tek anladığı silahlı mücadeledir. Öyleyse bizim aydınların destekledikleri mücadele yöntemi silahlı eylem, yani terör eylemleridir. Bu madde, çok da zorlamadan TCK’lık bir açıklama.
Daha ne diyeyim ki.
Bunlar için atalarımız çok önceden söyleyeceğini söylemiş zaten.
“Eğitim cehaleti alır eşeklik baki kalır.”
Yazan:sKaya Tarih: Oca 17, 2016 | Reply
Önce onayladığım yorumumda 4. madde yer almamış düzeltilmiş metin aşağıdadır. İlgilerinize. Saygılarımla.
Ülkemizde her derdin sebebi olarak klişe söz kalıbı icat edilmiştir. “Bu işler halkın cehaletinden kaynaklanıyor, eğitim şart kardeşim.. Okuma yazma oranı bu ülkede bla bla bla….”
Sanırsın ki, halk dakikada 100 kelime okuyup, havuz problemlerini çözer hale gelirse hiç problem kalmayacak.
Eğitim ve öğretimin farkını bilmeyen yarı cahil kesimin, insanları elindeki diplomaya göre değerlendirdiği, kendisini de, diplomanın gücüyle yetkin bilirkişi ilan ettiği bu anlayış, ülkemizdeki hastalıklı modernizmin doğal bir sonucudur.
Oysa ülkemizde cehalet problemi değil aydın problemi vardır.
Kendi toplumuna lokomotif olamayan aydınımız, toplumumuza yabancı başka katarlara gönüllü vagon yazılmaktadır. Sonra da “Bu cahil toplum bizim peşimize niye takılmıyor” diye kendi halkına sabah akşam küfreder, onları aşağılar. (Bknz. Bidon kafa, göbek kaşıma, dağdaki çoban güzellemeleri)
Aydınımız gerçek aydın olsaydı, yakındıkları cehalet çoktan bertaraf olmuştu. Hiçbir mazeretleri de kabul edilesi değildir bu kitlenin. Aradan geçen yaklaşık 100 yıl ve her cenahtan onlarca hükümet gelip geçmiş ve buna rağmen bu toplumu kendi tanımlarıyla cehaletten kurtaramadıysalar, suçu cehalette değil kendilerinde arasınlar.
Toplumunun değerlerine yabancı, hatta ve hatta düşman bu aydıncık grubu, lokomotifi olamadığı toplumun el freni olmayı gayet iyi becerebilmiştir. Sabitlenebileceği /tutunabileceği toplumsal bir değeri olmayan bu güruh, tüm rüzgarlardan kolayca etkilenen, manipülasyona açık bir kitle haline gelmektedir. Manipüle edilmekten, artık kendisi değer üretemeyen bu yarı cahil kesim, temel kavramları dahi omurilikten yorumlamakta, Hak, Hukuk, Barış, Demokrasi, Toplum, Devlet gibi evrensel kavramların içlerini boşaltarak (daha da kötüsü toplumu bu kavramlardan tiksindirerek) toplumsal huzur ve barışa en büyük darbeyi vurmaktadır.
Bu güruh, (aydın diyemiyorum artık) akılları sıra “Bakın biz barışseveriz, o yüzden teröristi de eleştiriyoruz” iki yüzlülüğünü dahi kaleme alamayacak kadar aydınlıktan nasibini almamış bir sürüdür. Bakın taze bildiri de ne diyorlar :
Alın size işgüzar savcılara soruşturma açmak için bir koz daha. 4. Maddenin tercümesi tam olarak şöyle:
“PKK kör teröre kaymadığı sürece (silahlı) mücadelesine devam edebilir hatta etmelidir. Asker ve polisleri öldürmesinde hiç bir beis yoktur. Ancak sivillere özünde de kendi halkını oluşturan Kürt sivillere zarar vermeden bu eylemlerini diğer mecralarda silahlı çatışma, pusu kurma, bombalı eylem şeklinde devam ettirebilir.”
Yerer gibi görünürken övülen silahlı mücadeledir, zira PKK’nın bilinen 35-40 yıllık safahatında mücadeleden tek anladığı silahlı mücadeledir. Öyleyse bizim aydınların destekledikleri mücadele yöntemi silahlı eylem, yani terör eylemleridir. Bu madde, çok da zorlamadan TCK’lık bir açıklama.
Daha ne diyeyim ki.
Bunlar için atalarımız çok önceden söyleyeceğini söylemiş zaten.
“Eğitim cehaleti alır eşeklik baki kalır.”
Yazan:sKaya Tarih: Oca 17, 2016 | Reply
4. PKK ise Kürtlerin imha edilmesi politikası ile mücadele ederken kör teröre kayarak sivillere zarar veremez, kendi halkını çaresiz bırakamaz, iktidara daha büyük baskı uygulama fırsatı yaratamaz.